Lokman Ergün

Lokman Ergün

Rojava ve Türk politikası

Rojava ve Türk politikası

Kürtlerin büyük kısmının sandığının aksine, Türk devletinin “derin bir aklı” yoktur ve olmamıştır. Dünyadaki gelişmelere çoğunlukla düz mantık üzerinden yaklaşır ve diyalektik mantıkla kurgulanabilecek analizleri yapamaz.

Tunus’ta başlayan halk hareketinden sonra, Fransa’nın Libya’daki çıkarları için müdahil olduğu ve Kaddafi’yi devirdiği süreçte, Türkiye Suriye’nin de aynı akıbete uğrayacağı tezine yatırım yaptı. Batılı güçlerin, “güç” olmaktan kaynaklanan hareket serbestilerinin olası sonuçlarını öngöremedi. Ortadoğu’da Müslüman Kardeşler ile eş güdüm içinde bir gelecek perspektifi kurgulayarak, Suriye’de Fransa rolünü oynamak istedi. Ama asla bir Fransa olamadığını kavrayamadı.

Global güçlerin, değişkenliklere karşı, değişkenlik gösterebilme güçleri nedeniyle “global güç” olabildikleri gerçeği ortaokul düzeyinde bir bilgidir. Radikal İslamcıların İsrail ve Batı’da endişe yaratabileceklerini, Arap ülkelerindeki yönetimlerin ve sermayenin batıyla olan ilişkilerini bile kavrayamadı. Trilyonlarca dolarlık Arap sermayesinin Avrupa ve ABD borsalarında olmasının ne anlama geldiğini algılayamadı.

Yıllık 70-80 milyar dolarlık sermaye açığının, bütün Ortadoğu eksenli politik yaklaşımlara rağmen, hala Avrupa ve ABD kökenli sermaye tarafından karşılandığı görmezden gelindi.

Bütün bu stratejik yanlış okumaların sonucu, bugün Türkiye sarpa sarmış bir Ortadoğu politikası ile yüz yüze gelmiştir.

Türkiye, şimdi bütün bu yanlış okumaların üzerine, Rojava politikasıyla tüy dikme eğilimindedir. Kısa vadede bir arada tutunması hayal olan Suriye’de, kendi güvenliklerini sağlamaya çalışan Kürt’lere karşı, ırkçı ve tehditkar bir dil kullanılmaktadır.

Büyük bir kısmını kendisinin desteklediği, şiddetin en vahşisini sergileyen İslamcı terör örgütlerine tek laf etmeyen Türk devleti, PYD’yi bölücü terör örgütü olarak nitelendirmektedir. Suriye’deki savaşın en büyük destekçisi ve bir anlamda gelinen aşamanın müsebbibi iken, birden bire Suriye’nin toprak bütünlüğünün hamisi pozisyonuna geçmektedir.

Eksik “devlet aklı”, barışmaya çalıştığı Kürt halkının, kimlerden oluştuğunu ve nerelerde yaşadığını henüz tam olarak anlayamamış galiba. Güneyle işbirliği yaparken, kuzeyle savaşamayacağını, kuzeyle barışırken, batıya saldıramayacağını bilmek için, biraz diyalektik mantığı içselleştirmek gerekiyor.

Ve bütün bunları yaparken, hakim-i mutlak olmadığını, zaten “eksik aklı” ile yalpaladığı Ortadoğu’da, Kürt’lere çok ihtiyacı olduğunu anlaması gerekiyor. Bunun ilk adımı da belki, akl-ı evvel danışmanların ipini biraz kısaltması ve tehditkar üsluplarını terbiye etmesidir.

Nihayetinde Kürt’ler, en azından muhataplarının asgari düzeyde “akıllı” olmalarını hak ediyor bence. Muhatabın ahmağıyla nasıl olacak ki bu iş?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Lokman Ergün Arşivi