Lokman Ergün

Lokman Ergün

Kürdistan'da uluslaşma bilinci

Kürdistan'da uluslaşma bilinci

Uluslaşma ve ulus bilincinin oluşması, tarihsel, sosyolojik ve kültürel arka planlardan beslenir. Aynı coğrafyayı paylaşan insan toplulukları, bu arka plandaki dinamiklerden etkilenerek, ulus yapısını oluştururlar. Toprak aidiyeti, yani aynı coğrafyayı ortaklaşa kullanmak, belirleyici bir faktördür. Coğrafi ortaklık, o topraklar üzerinde yaşanmış tarihsel anılarla birleşerek, kollektif bir ruh yaratır. 

Ancak bu arka plana rağmen, ulus bilinci daha çok geleceğe ait bir ortak duyguya işaret eder. Uluslaşma iradesi, gelecek kurgusunun, ortak bir ütopya ile vücut bulmasıyla açığa çıkar. Bu da, buna öncülük eden gücün, ortaya koyduğu gelecek perspektifinin yarattığı umutla hayat bulur. Yani, uluslaşmanın tarihsel, sosyolojik, kültürel arka planının yanında, ciddi bir psikolojik arka planı da vardır.
 
Kürdistan, dört ayrı parçada, dört ayrı sömürgecilik anlayışıyla bölünmüş, asimilasyoncu politikalara maruz kalmış ve üzerinde yaşayan halkların tarihsel, sosyolojik ve kültürel bilinçleri iğdiş edilmiş bir coğrafyaya işaret etmekteydi. Ancak Kürdistani uluslaşmanın önündeki asıl engel, Kürdistan halklarının ve asli unsur olan Kürt halkının psikolojik olarak uluslaşma iradesini yitirmiş olmasıydı. 
 
Kürt Özgürlük Hareketi, Kürdistani uluslaşma inşasını, tarihte örneğine az rastlanmış bu kendine özgü sömürge düzeninde kurmaya başlamıştır. Ve bu inşa aşamasında, Kürt halkının ve diğer Kürdistani halkların, sistemli bir şekilde unutturulmuş olan topraklarıyla olan aidiyet bağlarının farkına varmaları sağlandı. Yok sayılmış, yasaklanmış kültürel değerlerinin gün yüzüne çıkması, o kültürel değerlere sahiplenme anlayışı oluşturuldu. 
 
Kürdistani halkların, kendi gerçekliklerinin farkına vardıkları, haklarına, varlıklarına, geçmişlerine, gelecek ütopyalarına sahip çıktıkları bir siyasi bilinç ortaya çıkarıldı. Bu her Kürdistan'lının gurur duyacağı ve mihnet duygularıyla sahipleneceği büyük bir adanmışlık ve mücadelenin sonucunda gerçekleşti. 
 
Ancak bu yazı, yukarıda değinilen konuların çok daha ötesinde, çok daha önemli ve muazzam bir dönüşüme dikkat çekmek amacı taşıyor.
 
Bireylerin, toplumların, halkların duruşlarını anlamlı ve değerli kılan, tarihsel süreçte karşılaştıkları olaylar, badireler, yıkımlar değil, bu olaylar, badireler, yıkımlar karşısında gösterdikleri tutum ve davranış modelleridir. 
 
Kürt halkı, özellikle son iki yılda, yangın yerine dönmüş Ortadoğu coğrafyasında, bir cephede müzakere yürütürken, Rojava'da topraklarını özgürleştirmek için savaşıyor. Rojava'da diğer halklarda birlikte yeni bir Ortadoğu modeli oluştururken, İşid vahşetiyle savaşıyor. Yüzbinlerce Ezidi barbarların hedefi haline gelirken, onları koruyor, bağrına basıyor. Mülteci olmuş yüzbinlerce insana sahip çıkıyor. 
 
Ortadoğu'da bütün devletler vahşi bir örgütün karşısında çaresiz kalırken, Kürt Özgürlük Hareketi kendi özgücüyle, bu vahşete karşı savaşıyor. 
 
Ve bütün bunları yaparken, mağrur ve özgüvenli duruyor. İşte, uluslaşmanın psikolojik arka planı diye kastettiğim budur. Öncü gücünün çizdiği gelecek perspektifine inanmış, kendi özgücünün farkına varmış, ağlayıp sızlamadan, karşılaştığı badirelerin karşısında, kendi çözümlerini geliştirmeyi öğrenmiş bir uluslaşmayla karşı karşıyayız. Bu en değerli kazanımdır. 
 
1988'de Halepçe katliamını, Şivan'ın Hawar ağıdındaki çaresizlikle hatırlıyoruz. Bugünü Bıji YPG şarkısıyla yaşıyoruz. Vurgulamaya çalıştığım psikolojik eşik budur. Bu vizyon sahibi bir öncü gücün, ortak bir gelecek ütopyasının, kendi gerçekliğini bilmenin ve kendi gücüne inanmanın yarattığı uluslaşma bilincidir. 
 
Bu uluslaşma bilinci elbette ki, Med'lerden, Mahabad'dan, Barzan'dan, Dersim'den, Agıri'den, Koçgiri'den beslenmiştir. Elbette ki, Selahattin-i Eyyubi'den, Qazi Muhammed'den, Kasımlo'dan, Mela Mustafa'dan, Mam Celal'den beslenmiştir. Bu uluslaşma bilincinin; tarihiyle, toprağıyla, yani geçmişiyle olan bağıdır. 
 
Ancak, bugün yaşadığımız dinamizmi yaratan, kendi ayaklarımızın üstünde durmayı bize hatırlatan, kendi çözümlerimizi bulma ufkunu ve bunu uygulayacak gücü açığa çıkaran, uluslaşma bilincinin geleceğe bakan yönüdür. 
 
Kürdistani uluslaşmanın geleceğini kuran ve kurgulayanlar ise, İmralı'da müzakere masasında perspektif koyarak, Rojava'da, Şengal'de, Mahmur'da cephede savaşarak, Silopi'de, Cizre'de Ezidi'lerin barındığı kamplarda çadır kurarak, Kürdistan'ın ve dünyanın her yerinde mücadele ederek, gelecekle olan bağı kuruyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Lokman Ergün Arşivi