M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Suriye, Kürdler ve Tahammül

Suriye, Kürdler ve Tahammül

Birleşmiş Milletlerin ifadesiyle son 20 yılda Ruanda’daki soykırımdan beri en kötü iç savaşın ve ona paralel olarak gelişen insan göçü sonucu dünyanın en şiddetli mülteci krizinin komşumuz Suriye’de yaşandığını açıklandı. Suriye’de her gün 6 bin kişinin ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı ve de her ay 5 (yazıyla beş) bin kişinin öldüğü resmen açıkladı.

Bir nevi soykırımın işlendiği bu manzara karşısında başta Türkiye ve bütün Müslüman ülkeler seyirci kalmaktan öte; takım tutar gibi mezhep ve insanları ırklarına göre muameleye tabii tuttukları için, çatışmalar, iç savaş, göç ve ölüm rakamları her gün artmaktadır.

Suriye’deki genel durum 21’inci yüzyılın en büyük insani trajedisi olmaya doğru yol alırken, insanlar patır patır ölürken Türkiye “Rojava” denilen bölgede Kürdlerin iç savaştan arındırılmış bölgesini “strateji çıkarıma uymuyor” gerekçesiyle “barış” sürecini zedeliyor. Özgür Suriye Ordusu içinde yer alan radikal, yabancı ülkelerinden gelin El Kaide, El Nusra gibi aşırı dinci örgütleri eliyle tam da özgürleşmenin birinci yıl dönümünde Partiya Yekitiya Demokrat (PYD) üzerinden Kürdlere karşı kışkırtarak açıktan destek vermekle itham ediliyor.

Suriye Kürdleri ve liderlerinin aylardır iyi niyetli mesajları kar etmiyor. Türkiye, “Irak gibi Suriye özerklik ilan edecek olursa ulusal çıkarlarım tehdit altına girecek” diye Kürdlere karşı muhalif güçlere manevi ve lojistik yardımında bulunuyor. Silah da çare olmayınca sınırı 10 kilometre ileriye taşıma gibi komşu topraklarına girmek tehdidiyle çıtayı yükseltiyor.

Mısır darbesinden sonra dış politikası çöken Türkiye, Dünyanın gözü önünde aşırı dinci grupları Esat bahanesiyle Suriye ( Rojava) Kürdlerinin üzerine salmaya başladı. Yenilip Türkiye’ye sığındılar. Türkiye onları yeniden Kürdlere karşı silahlandırarak savaşa sürdü. Batı basını son bir haftada Türkiye (ki kimlikleri basına yansıdı) Afganistan, İran, Libya ve benzeri ülkelerden 1500 militanın Türkiye üzerinden Suriye’ye geçiş yaptığını yazdı. Ancak dış basın bütün çaba ve desteğe rağmen akıntının Esat’tan yana olduğunu da ifade ediyorlar.

Kürdler arasında Suriye’nin Rojava politikasının “barış” sürecine darbe indirebileceği endişesi had safhada. Öyle ki KCK davasında Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve binlerce Kürd siyasetçi ve hasta tutsaklar hala içerde. Anadilde eğitim, seçim ve siyasi partiler yasası, baraj, Kürdçe yerel isimler konularında tek bir adım atılmış değil. Barış için konuştukları Öcalan tecridi sürerken Kürdlerin en ufak taleplerini seslendirdiklerinde AKP ve Başbakan “Süreç hassas, dönemi sabote etmeyin” diyerek Kürdlerin sesini kısarak sabırları zorluyorlar.

Kürdlerin kahır ekseriyeti “ Allah aşkına ‘barış’ salt PKK’nin silah bırakması mı? Ya da Kürdler ‘Hata yaptık, yüz yıl boşuna zulme karşı çıktık ve de öldük. Roboski’de 35 Kürd çocuk Türk uçakları tarafından bombalanmadı. Faili meçhuller olmadı. Binlerce köy yakılıp yıkılmadı. Milyonlarca Kürd ana vatanından sürgün edilmedi. Kürdlere zindan, işkence ve ölüm hiç görmedi. Zaten Kürd diye bir ırk da yok’ dememizi mi bekliyorlar” diyorlar.

Sahi “barış” sürecini sekteye uğratan kim? Türkiye’de bunca zulme uğramak bir yana şimdi de Suriye Kürdleri içinde aynı niyetler, plan ve projelerin uygulanmaya çalışılıyor.

Diyarbakır Lice’de çatışmalarda yaşamını yitiren gerillalar için “şehitlik” yapılmasına tahammül etmeyen, Kürd çocuklarına bir mezar taşı ve de o mezarın başında bir fatihayı çok gören zihniyet ile nasıl “barış” olacak doğrusu çok merak ediliyor.

PKK Kandil’e silahlarıyla birlikte çekildiğinde mi; yoksa ana vatanına, evine, anne ve babasının kucağına sağ salim, bir bütün olarak döndüğünde mi “barış” olacak? Vicdanlı biri çıkıp bunu çokbilmiş danışmanlara, Başbakan Erdoğan, AKP hükümeti ve devlete anlatmalı.

Ceberut Devlet ve AKP iktidarı “barış” sürecinde meydana gelen olumsuzlukların suçunu Kürdlere atmaktan vazgeçmeli. Yalnız Türkiye değil; Irak, Suriye, İran Kürdlerine karşı da samimi ve iyi niyetli insani ve de vicdani bir yol, bir politika izlemeli.

PYD Serekaniye’de bölgeye, sınıra ve kapıya hakim oldu diye Kayseri’den askeri malzeme sevk ederek, Kürdlere ateş ederek barış olmaz. Kürdlerle barışılıyor mu, savaşılıyor mu anlaşılmıyor. Suriye Kürdlerine düşman gözüyle bakan bir yaklaşımdan “barış” çıkmaz.

Medya’nın “Suriye’de Devlet, kuruluyor” asparagas haberlerle, ya da “Dört parçalı Büyük Kürdistan hayali gerçek mi oluyor?” başlıkları ile devleti, hükümeti endişeye sevk ederek kışkırtıyorlar. AKP danışmanları “ateşle oynuyorlar” diye beyanat patlatıyor, gözdağı veriyor. Suriyeli Kürd lider Salih Müslim’in defalarca ve ısrarla “ Devlet yok. Bölgede doğan boşluktan dolayı halkın karşılaştığı güçlükleri gidermek ve savaştan uzak tutmak için bütün bileşenlerin katılacağı geçici sivil yönetim oluşturuyoruz” dese de inandıramıyor.

Müslim’in samimi ve gerçekçi açıklamalarına rağmen Kürdlerin başarısının Türkiye üzerinde negatif etki yapması gerekmez. Esat gitse de kalsa da Suriye sınırında yönetime ve bölgeye hakim bir Kürd olgusu kaçınılmaz. Türkiye Kürdlere tahammül etmeyen zihniyetin eski alışkanlıklarından vazgeçmeli. Yıllarca Irak Kürdleri için olumsuz politikalar izlediler. Kürdlerin kazanımlarını tasfiye etmek istediler. Amma Allah’ın yardımı ve inayeti ile başarılı olamadılar. Şimdi de Suriye Kürdleri için aynı ham hayallerin peşinde koşmak boşuna.

Kürdlere tahammül etmeyen bir zihniyet ile “barış” gelmez. Bir taraftan Kürd’e “barış” diyeceksin, diğer taraftan Suriye Kürdlerini düşman ilan ederek boğmaya, tavsiye etmeye kalkışacaksın. Yetmez Diş İşleri Bakanın “defacto kırılganlık yaratır” diyerek bir başka ülkenin iç işlerine karışma pahasına Kürdlere gözdağı vereceksin. “Barış” diyeceksin Karakol (Kalekol) yapacaksın, koruculuğa hız vereceksin. Böyle “barış” mı olur?

El Nusra gibi terörist bir örgütün “Kürdlerin kendi yönetimlerini kurmalarına izin vermeyeceğim” diye başlattığı saldırıda bu örgüte silah, mühimmat ve değişik dış ülkelerden gelen militanları Türkiye üzerinden Suriye Kürdlerinin üzerine salacaksın. Sonra çıkıp “barış” diyeceksin. Dünyanın neresinde bu koşullar ile barış sağlanır biri çıkıp söylesin.

Kürdlerin Suriye’de devlet kuracağı söylentileri Türkiye’yi provoke etmek isteyen Ergenekoncuların oyunu. Ankara’yı tedirgin etmek ve “barış” sürecini baltalamak istiyorlar. Aksine dinci örgütler Kürd bölgesinde şeriat devleti kurmak istedikleri için olaylar tırmandı.

Olayların sebebi PYD’nin bölgeye hakim olması ve şimdiye kadar kan akmasına mani olmasıdır. Bu nedenledir ki Irak Kürd hareketi ile Suriye Kürd hareketini ABD ve Türkiye aylardır karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Suriye Kürdleri sürecin başından beri savaşın tarafı olmak istemiyor. “Barış” gelecekse Suriye Kürdlerini de kapsaması gerekmez mi?

Suriye Kürdleri bütün saldırılara rağmen halkını korumanın dışında bir derdi yok. Suriye Kürdleri bölgelerindeki bütün etnik grupların demokratik ortamda eşit yaşamaları için çaba harcıyor. Bu günde, gelecekte de ezilen, zulüm gören Kürdler tıpkı Türkiye’de olduğu gibi yalnız Suriye’nin değil Orta Doğunun da demokratikleşme sürecinin sigortası olacaklar.

SON UYARI; Taraf Gazetesinin 21 Temmuz Pazar günü attığı manşetle özetleniyor. “Rojavasız barış mümkün değil.” Eğer Türkiye Suriye Kürdlerinin kazanımlarına silahla bastırmaya kalkışırsa “barış” süreci biter. Türkiye Orta Doğu’da söz sahibi olmak istiyorsa El Kaideci El Nusra ile değil Kürdler ile anlaşmalı görüşü siyaset bilimcileri, aydınlar, akademisyen, yazar ve çizerlerin üzerinde birleştiği tek ortak payda. AKP ne yapacak hep birlikte göreceğiz. Dilerim Başbakan, AKP, Hükümet ve Devlet bu gerçeği ve uyarıları görür..   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi