Lokman Ergün

Lokman Ergün

Kürdistan devriminde kadın ışığı

Kürdistan devriminde kadın ışığı

Devrim süreci, sancılı bir süreçtir. Devrimin yarattığı değişim, iktidarı sarsılanların kapılarına dayanmaya başlayınca, o kapılar daha da tahkim edilir. İktidarını kaybetmeye başlayanlar, devrimin içini boşaltacak, pusulasını şaşırtacak stratejiler ortaya koymaya çalışırlar.

Kürdistan devrimi, sadece dört parçadaki sömürgecilere karşı mücadele etmiyor. Aynı zamanda, yüzyıllık sömürgeliğin yarattığı kişilikle de mücadele ediyor. Öz benliği düşürülmüş, kişiliği parça parça edilmiş insan tipi ile mücadele ediyor.

Kürt halkının, kendi kendini yönetme hakkının mücadelesini verirken, bunun niteliklerini de oluşturmanın mücadelesini veriyor. Kürdistan devrimi, insanların eşit ve özgür olabildiği bir yaşamın kavgasını veriyor.

Ve Kürdistan devrimi, insanlık tarihinin en temel sömürülerinden birine, kadın sömürüsüne karşı, insanlık onurunun kavgasını veriyor. Çünkü, kadının özgürleşmediği bir toplumun, kendisini köleliğe mahkum ettiğini biliyor. Bu açıdan, Kürdistan devrimi, bir kadın devrimidir.

Kürdistan’ın dört tarafında, dinsel teokrasinin kıskacında, sosyal sefalet süren halkların ortak özelliği, kadının yaşama katılmasının engellenmiş olmasıdır. İnsanların kör bıçaklarla boğazlandığı vahşetin yaşandığı Arap coğrafyasının da, sosyal hayatın faşizan uygulamalarla katledildiği Fars coğrafyasının da, yüz yıllık modernleşme çabaları cemaat yapılarının ellerinde tarumar olan Türk’lerinde ortak özelliği kadına bakış açılarıdır.

Keza, dünyada insana yaraşır düzenleri gerçekleştirmeye en yakın kültürler de, kadının eşit ve özgür olduğu düzeyde gelişmişlerdir.

Kürdistan devriminin ruhunu ve özünü içselleştirmemiş olanlar, şimdi o devrimin en önemli dinamiği üzerinden, devrimin içini boşaltmanın çabası içindeler. İliklerine kadar erkek egemen zihniyetle yoğrulmuş bir yapıda, kadının özgürleşmesi için, radikal ve tavizsiz olmak zorundayız.

Özellikle de Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde olduğu iddiasında olanların, cinsiyetçi ve feodal yaklaşımlarla, kadın özgürleşmesine yaklaşmaları, sorgulanması gereken bir tutumdur. Kadın kotası kararının, bölgesel özellikler ve hassasiyetler bahanesiyle boşa düşürülme çabası, kaygı vericidir.

Yönetim anlayışını bireye indirgeyen, bireyi de erkek egemen zihniyetin kodlarıyla değerlendiren anlayışın bizi götüreceği yer, Ortadoğu toplumlarının yüzyıllardır yaşadığı sefalettir. Konu sadece bir Kürdistan olması değil, nasıl bir Kürdistan olacağıdır da aynı zamanda.

Hakkari’nin yerel yönetimi ile ilgili perspektifleri, sadece erkek aday kıstasıyla sınırlı olanlar, daha önce tamamı erkek olan yöneticilerle Hakkari’nin bütün yerel yönetim sorunlarının çözüldüğünü düşünüyor olmalılar. Feodal çekişmeleri, çözüm üretme konusundaki yetersizlikleri, demokratik bir yönetim oluşturamama başarısızlığını, bireye indirgemek ve çözümü de “erkek” adayda aramak, Kürdistan devriminin özünü algılayamamaktır.

Seçileceklerle ilgili kriterler ortaya koymak, demokratik bir yapı oluşturmak, bireyleri; bir sistemin bütününü teşkil edecek anlayışla belirlemek için önerilerde bulunmak, eleştiriler geliştirmek elbette ki anlamlı ve yararlıdır. Ancak bunu, cinsiyet ayrımcılığı, feodal hassasiyetler ve gelenekçi bağnazlık üzerinden yapmak, Kürdistan devriminin karşısında konuşlanmaktır.

Bütün çabalara karşı, hala ağır bir erkek egemen söylemin hüküm sürdüğü Kürt siyasetinde, kadının özgürleşmesi için daha tavizsiz bir duruş gerektiği görülüyor. Kürdistan devriminin bizi en çok umutlandıran özelliği, devrimi güzelleştiren ve güçlendiren kadın ışığıdır. Binlerce yıldır bilinçaltında erkek iktidarıyla zehirlenmiş kişilik yapısının bu ışığı boğmasına izin vermemeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Lokman Ergün Arşivi