M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Dindar Kürdler'e çağrı

Dindar Kürdler'e çağrı

Diyarbakır meydanında aralarında bazı dinci partiler, 57 sivil toplum kuruluşu ve BDP Milletvekili Altan Tan’ın olduğu binlerce kişi yeşil bayrak salladı. Ne için?  “Amed’den Mısır Direnişine Destek” için. Mısır cuntasının ardında Suriye’nin acımasız kitlesel kıyımına karşı çıkmak sadece Müslüman olmayı değil, “insan” olmayı gerektiriyor. Bu gerekçe ile Kürdlerin Amed’de miting katılımcılarına haklı eleştirileri var. Gerekçesi açık ve anlaşılır bir eleştiridir.

Amed tepkisi yerinde ama eksik bir tepki. Zalimlere karşı çıkılmalı ama bütün zalimlere. Mazlumların safında yer alınmalı ama bütün mazlumların. Dindar Kürd tabii ki Sisi’nin, Esad’ın, Fahd’ın ve diğer Ortadoğu despotlarının safında yer almaz. Ama din adına cinayet, vahşet, katliam yapan El Kaide, El Nursa gibi çetelerinin yanında da yer almaz.

Bazıların yaklaşımı tükenmişliğe yol aldığından dindar Kürdlere çağrı yapmak şart oldu. Ortadoğu, hatta dünya Müslüman olsun isteriz, ama dinde zorlama yok. Demokratik Ortadoğu yerine, dindar Ortadoğu peşine takılanlar hayal kırıklığı yaşamasın istiyoruz.

Kürdün görevi din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin halkının kendi coğrafyasında inkar ve imha edilmeden barış ve huzur için yaşamasıdır. Dindar Kürd, hak, hukuk, özgürlük için mücadele eden, kimsenin kölesi olmayan Kürd demektir.

Söz konusu Kürdlerden bazılarının Rojava’da oluşan besleme Çeçen, Afgan, Irak hapishane kaçkını El Kaide, El Nursa çetelerinin işlediği çocuk, kadın, yaşlı katliamları ve bu yüzden on binlerin Irak Kürdistan’ına göç etmelerine sessiz kalmaları eleştiriliyor.

Rojava’da üzerlerine benzin döküp yakılırken “Allahuekber” diyen caniler ve “Kürd kadınların namusu, çocuk ve yaşlıları kanı size helaldir” diye katillere fetva veren örgütün din adamlarına karşı bazı dindar Kürd parti ve örgütlerine arka çıkmaları lanetleniyor.

Irkına zulüm yapılırken bayrak sallayarak binlerini Amed meydanına toplayan bazı grupların cinayet şebekelerinin yanında yer aldıkları iddiaları Kürd halkını derinden yaralıyor.

Çünkü katliamcının İslam’la, dinle, imanla bir alakası yoktur. Mısır’da General Sisi de olsa, Suriye’de Esad da olsa; Rojava’da El Kaide ya da El Nusra’da olsa katil katildir.

Siyasi ve dini bazı argümanları ve çıkarlarını öne sürerek Mısır ve Suriye katliamlarını kınarken Rojava katliamın yapanlara arka çıkmanın ne insanlık ne de Müslümanlıkta yeri vardır. Sivil Sünni Kürd Müslümanların katledişlerine destek vermek alçaklığın ta kendisidir.

Katliamların yapıldığı, insanların vatanlarından göçe zorlandığı her yerde dini, imanı, ahlakı kavramlar arasına fark koymadan yapanlara tepki vermek; insani, vicdani, ahlaki ve dini bir vecibedir. Din adına katliam yapana “yaşasın cehennem” demek üzerimize farzdır.

Kahrolarak belirtmek isterim ki 7 soyu alim Melle, Seyda bir aileden gelmiş ve o din savunucularından dini bilgisi ve fiili uygulamasıyla kat be kat ileride olan bir kişi sıfatıyla “Didar Kürdler ” başlığıyla eleştiri yapmaktan pek haz duymadığımı da ifade etmek isterim.

Ama yazmak zorundayım. Çünkü bazı Kürd dindar, belki bir grup Kürd “din” sıfatını kullanarak başka ülke ( Mısır, Suriye gibi) insanlarına yapılan katliamı görerek meydanlara on binlerle bayrak sallıyor. Ki bende o tepkiye destek veririm. Ama kendi ırkından olan Rojava Kürdlerine katliam yapılırken bırakın tepki vermek; katliamı yapan canilerden taraf olmalarını kabul etmek ve anlamak mümkün değildir. Bu yüzden bu yazıyı yazdım.

Mısır, Suriye için o bayrağı açanlara yanınızdayız diyebilmemiz için Rojava Kürdleri için ne yaptıklarını sorgulamak en tabii hakkımız. Rojava’da işlenen yüzlerce sivil cinayet sonucu on binlerin tahta köprülerden Irak Kürdistan’ına geçişlerine seyirci kalanların yalnız inançlarını değil, insanlıklarını sorgulamak hakkına sahibiz.

İslamiyet, din, Kur-an, iman, Allah, Peygamber, hak, hukuk, insanlık, vicdan bu tavır ve duruşun neresinde; hiç düşündüler mi? Bazı Kürdlerin beynini yıkayan bu inanç nasıl bir inanç olduğunu biz müminler sorgulamayalım mı? O cenahta olanlar bunu bize bir anlatsa.

Zalim katliamcılardan yana olmak hangi semavi dinde, hangi kitapta yeri var? Mısır’ı, Suriye’yi görüp Rojava’da Kürd katliamını görmeyen dindarı sorgulama hakkımız yok mu?

Dindar Kürdler kendileri gibi düşünmeyen Kürdleri karşılarına alırken; neden Suudi ve Bahreyn için tek kelime etmediler. Mısır’da zulmü gören İhvan, Nahda bile çağa uygun bir İslam isterken Kürd dindarlar nasıl bir İslam, nasıl bir din ya da nasıl koşul istiyor bir bilsek.

Kendisi gibi Sünni, Müslüman, inançlı Kürd kardeşine karşılık; Rus işgali altında ülkesi inim inim inlerken Rojava’da macera arayan Çeçen teröristi, Irak hapishane kaçkını çeteleri, Afganlı El Kaide ve El Nursa katillerine destek verenleri anlamamız beklenmesin.

İslam duyarlılığını demokrasi ile güçlendiren bir yolu 1968 yılından beri savunurum. Koyu, açık ya da yeşil “Demokrasi”; adına her ne derseniz deyin; gelişen teknoloji ve dünya, yaşam koşullar; Allahın verdiği nimetleri göz önünde bulundurarak yeni bir içtihatla sünnet ve Kur-an’dan uzaklaşmayan demokrasinin bazı ortak paydaları ile İslam dininde var olan en büyük hak, adalet, eşitlikle bütünleştiren bir orta yol bulunamaz mı?

Kürdler ele geçen 21. yüzyıl fırsatını değerlendireceğine ayrışmalarına gerek var mı? Hangi ırk, din, dil olursa olsun birlikte yaşama formülünü Kürdler geliştirerek Ortadoğu’ya arzulanan demokratik huzur ve barış ortamına kavuşturanların öncüsü olamazlar mı?

Kürdlerin bunu yapmak zorunda. Çünkü bir değil tam dört parçaya bölünmüşler. Her 4 parçada hala zulüm, katliam ve inkar (Rojava ve Türkiye’de olduğu gibi) sürüyor. Kürdlerin tamamı dinci, cemaatçi, tarikatçı ılımlı, muhafazakar ya da laik, taraflı, tarafsız olsalar bile katliam ve zulüm görmelerini onlardan başka engelleyecek yok. Bunu Kürd dindarlar görmeli.

11 Ağustos’ta “Kürdlerin Suriye Sınavı” başlıklı bir makale yazdım. O yazımda bütün Kürdlere seslenmiştim. Bugün “dindar” Kürdlere özel olarak seslenmek istedim.

Ortadoğu’nun binlerce yıldır en zengin etnik, dini, insanlık kültürü ile yoğrulmuş Kürd coğrafyasını kimse “tek din” açısından homojen bir bölge yapamaz. Kürd coğrafyasında İslam Medeniyeti bütün dinler ile iyi geçinmiştir. Doğduğum Mardin bunun en çarpıcı örneğidir.

Kürdler inançlara en hoşgörülü ırk iken dindar Kürdler bu etnik ve vicdani birlikteliği bozamaz. Rojava’da binleri bulan El Kaide, El Nursa çeteleri at koştururken Amed’de yalnız Mısır için bayrak sallamak hangi Kürdün vicdanında yer bulur. Dindar Kürdlerin “ben nerede yanlış yaptım” dememesi için uyarılarıma öfke ile değil akıl ile yaklaşmalarını tavsiye ederim.

Zaten 200 yıldır “böl yönet”, “bölerek zulmet”, “Kürd’ü Kürd’e Kırdır” politikalarıyla bu günlere geldik. 100 yıldır dört parçaya bölünmüş, 4 devletin zulüm, inkar ve imhada birleştiği bir coğrafyada ilk kez bir fırsat yakalayan Kürdler  bunu hebamı etsinler?

Tamam şimdilik kaldıkları halklarla birlikte yaşasınlar. Ama Türkiye’de Türk; Irak ve Suriye’de Arap; İran’da Fars yapılmadan. Yani statü ve yerel yönetim hakkı verilmeli.

Kürdler bu fırsatı da değerlendirmezse bir daha asla huzur, rahat, özgürlük, eşitlikçi ( her açıdan, dini – siyasi) bir ortamı yakalayamazlar. Kürd dindarların yaptıklarını naiflik ya da saflık olarak geçiştirilemez. Dindar Kürdler Rojava yaklaşımını gözden geçirmeli, çünkü din kimsenin tekelinde değil. Naçizane uyarı ve çağrı görevimi yaparak dünya ve ahrette hesabını veren Müslümanlardan olmak istedim. Vebalı fitne ve hainlik yapanların boynuna.

Biliyorum Kürd halkı Ortadoğu’nun en dindar halkıdır. Bunda rahmetli dedelerim ve babamın da yetiştikleri; sonra eğitimci oldukları medreselerin 1400 yıldır süren etkisi büyük. Zararlı mı, bir yere kadar hayır. Ama halkına karşı düşman yapacak kulvarda da olmamalı.

Tabii ki bu çağrım yalnız dindar Kürdleri ve onları siyasi olarak destekleyenlere değil. Önceki çağrımda dile getirdiğim gibi, orta direk ve zengin Kürdlerle; BDP, PYD, YPG, KDP, KYB, PKK, KCK, PEJAK, KDPI ve diğer irili, ufak Kürd partiler ve taraftarlarınadır. Birlik sağlamazsa vallahi Allah bunun hesabını hepimize er yada geç soracaktır.

Çok önemli bir konuyu daha dile getirerek yazıma son vermek istiyorum. Barzani’nin Rojava’ya, asker, silah, mühimmat, ortak ordu, sivil halka gıda yardımları gibi bazı önerilerin PYD tarafından geri çevrildiği iddiası var. Bir başka iddia Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi Rojava’ya köstek olduğudur. İddialar yabana atılacak gibi değil. Kürd halkı iki yaklaşıma da karşı. Kaldı ki Barzani’nin Rojava Kürdleri ana vatanlarını terk etmemeli görüşü destek görmeli. Kürdlerin geleceği topraklarını terk etmeden bölgelerindeki birlik ve dayanışma içine girmeleri ve 15 – 17 Eylülde yapılacak konferansta çıkış yapmalarına bağlıdır. Dilerim bu konferans Kürd halkının birlik ve diriliş sembolü tarihi bir konferans olur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
39 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi