M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Bu savaş neden başladı?

Bu savaş neden başladı?

Başlığımdaki sorunun cevabını aramak için çok uzağa gitmeye gerek yok.Türkiye halklarının gözünden kaçmayan bir gerçeği bütün çıplaklığı ile şehit edilen Yüzbaşı Ali Alkan’ın ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan açıkladı. Kardeşinin tabutuna sarılarak “Ali’m” diye feryadından sonra “Burada vatanına, sevdiklerine doymadan daha 32 yaşında biri var. Katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonradan savaş diyor?” Dedi.

Ben de havuz, yandaş, leş, çöplük medyanın vermediği; diğer medyanın korkudan görmediği Yarbay Alkan’ın “Ne oldu da savaş başladı” feryadına cevap veren HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Dicle Haber Ajansından Hayri Demire verdiği röportajından öğrenelim istedim. İşte O “Neden savaş başlatıldı?” açıklamasından bir kesit:

“AKP’nin kaybettiği tek başına hegemonya kurma imkânını yeniden kazanmak adına 1 Kasım seçimlerini gündeme aldı. Bununla birlikte daha önceden hazırlığını yaptığı savaş konseptini de çok hızlı bir şekilde fiiliyata geçirdi. Savaş kararı 7 Haziran’da alınmadı. Dolmabahçe Mutabakatı inkâr edildiğinde, reddedildiğinde, müzakere masası devrildiğinde bu karar alınmıştı. Sadece 7 Haziran seçimlerinin sonuçları bekleniyordu.

Savaşın dozunun nasıl yürütüleceğini artık 7 Haziran’dan sonra devlet karar verecekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan netti. Seçim öncesinde, sonrası müzakerenin olmayacağı konusunda beyanlarda bulundu. Şiddete yöneleceği, PKK’yi ezmeye çalışacağı mesajlarını veriyordu. Dolayısıyla savaşın nasıl başlatıldığı kimler tarafından başlatıldığı bizim açımızdan çok netti.

Türkiye kamuoyu aptal yerine koymanın da kimsenin haddi değil. Cumhurbaşkanı’nın Dolmabahçe ile söylediği ‘çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık. Bunlara anladıkları dilden cevap vereceğiz’ söylemleri kendi söylemleridir. Bir gecede Kandil’e 400 hava saldırısı yaptıklarını söyleyenler kendileridir. Bunların hepsi çok aleni bir şekilde ortada dururken, çatışma neden başladı diye müneccimlik yapmanın bir anlamı yok.

Cerablus

Saray iktidarının kaybetmeye başlayıp, müzakereden de arzuladığı tasfiye sonucunu elde edemeyince 1 Kasım seçimlerinde HDP’yi de zora sokmak için hızlı bir şekilde savaş konseptini devreye soktu. Gelinen nokta Türkiye iç politikası açısından silahla siyaseti dizayn etme kararıdır. Uluslararası açıdan Cerablus meselesidir savaşı hızlandıran ya da devreye koyan. YPG/YPJ güçlerinin DAİŞ’e karşı Cerablus’ta bir hâkimiyet sağlaması ihtimali bile Ankara’da tüyleri diken diken ediyordu. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Rojava benim kırmızıçizgimdir. Kellem gitse Rojava’da bir oluşuma izin vermem ve ne pahasına olursa olsun müdahale ederiz’ anlayışıdır bugünkü savaşı derinleştiren.

Savaş sadece Türkiye’deki iç siyasetle ya da HDP ile ilgili değil. Önemli bir yönü 1 Kasım seçimlerine yöneliktir fakat ‘Savaşı sadece seçim için çıkardılar’ diye düşünüyorsak 2 Kasım günü savaşın bitmesi lazım. Erdoğan 2 Kasım’da da savaşı bitirmeyecek çünkü asıl mevzu Kürtlerin Ortadoğu’da bir statü elde etmesini engelleme girişimidir.

Artık DAİŞ’i izole edecek son operasyon son hamle Cerablus’un DAİŞ’ten temizlenmesi olacak. Orada bazı Suriyeli muhalif güçler ve Kürt güçleri uluslararası koalisyonun da desteğiyle operasyona hazırlanıyorlardı. Dolayısıyla DAİŞ’i rahatlatmak ve Kürt güçlerini özellikle baskı altında almak için de Türkiye’deki savaş başlatıldı ve dayatıldı. Bu yönünü görmemiz lazım. Bunun Rojava ile bağlantısı çok daha güçlüdür. Zaten seçim sonrası savaşın devam edeceğine dair Ankara’dan verilen mesajlarda da bunu teyit ettiriyor.

Bütün dünya ülkeleri Suriye’de vekâletini birine vermiş. Silahını, parasını veriyor, lojistiğini ve istihbaratını sağlıyor. Herkesin orada gücü var. Adı konulmamış bir 3. dünya savaşı Suriye coğrafyasında sürdürülüyor. Vekâleten yürütülen Suriye savaşında AKP adına savaşan güç DAİŞ’tir. DAİŞ’in Cerablus’tan çıkarılması ve dış dünyayla desteğinin kesilerek izole edilmesi DAİŞ’in sonu demektir. Cerablus o nedenle DAİŞ’ten çok AKP için önemlidir. DAİŞ’ten çok Tayyip Erdoğan feryat figan edip, bağırıp çağırıyor. Çok et anlaşılıyor ki Türkiye’de yürüyen savaşın bir nedeni de DAİŞ’i koruma, kollama ve Rojava’yı boğmak girişimleridir.

Türkiye’nin Suriye politikası

Kürtlerle kardeşlik ilişkisi kuracağına gidip DAİŞ ile aynı ilişkiyi kurdular. O nedenle politikaları çöktü. Tayyip Erdoğan ‘Esad’la birlikte bir geçiş dönemi olabilir’ dedi. Rojava’da oradaki muhalefetle uzlaşma sağlandığı takdirde Rojavadaki oluşuma karşı çıkmayacaklarını BM toplantılarında Davutoğlu ifade etti. Bunlar gösteriyor ki AKP politikası iflas etmiştir artık en az zararla çıkışın yolları aranıyor. 1 Kasım seçimleri de bu süreci hızlandıracaktır.

AKP, 1 Kasım’da ağır bir yenilgiyle çıkarsa Türkiye AKP’den kurtulabilir. Türkiye toplumu nefes alabilir. Türkiye tabiri caizse 10 gol atabileceği bir maçtan 5-0 yenik çıkıyor. Aslında Ortadoğu’yu yeniden dizayn süreci Türkiye’ye çok büyük imkanlar sundu. Bir maçta 10 gol atabilirdi. Ama sahada AKP’li oyuncular olduğu için 5 gol yediler. AKP politikaları çöktükçe Türkiye’nin önü açılır, Kürtler de Türkler de kazanır, Türkiye de kazanır.

HDP’ye saldırılar

Bu dönemde AKP kendi derin devlet yapılanmasını kurdu. Daha önce cemaatle yürütüyordu bu işleri. Şimdi cemaat yerine kendi derin devlet yapılanmasını ikame etmeye girişti. Cemaat bu konuda uzmanlaşmış ve savaşmıştı. AKP şimdi bu işin acemiliğini çekiyor çünkü yeteri kadar elamanı yok, derin devlet içinde konumlandırabileceği.

İşte Osmanlı Ocakları adı altında kendi gençlik, Gladyo yapılarını kurmaya çalışıyorlar. Bu son saldırılar da doğrudan kendi yapılarının ilk yaygın terör eylemleriydi. Genel merkezimizin, Kürt işyerlerinin yakılması, 400’den fazla yerde Kürtlerin ve partimizin saldırıya uğraması AKP Gladyosunun sivil alanda harekete geçirdiği terör eylemiydi.

Kürtlerin saldırıya uğradığı her yerde özel bir ekip işin içindedir. Bunların etrafından 200-300 kişilik bir gruh toplanıyor. Çekirdek yapı 3-4 kişiden ve bunlar merkezi Gladyo ’ya bağlı. Asıl yönlendiren, yakma talimatı veren sahada o kişileri ne yapacağına dair fiili olarak komuta eden birkaç kişilik ekipler var. Bunlara hiçbir şekilde dokunulmadı. Saray’ın örtülü ödeneği ile beslenen çeteler bunlar.

Biz Saray Gladyo’su dediğimizde abarttığımız düşünüyorlar ama böyle bir Gladyo yapısı var Türkiye’de. İddia ediyorum bunların arasında kaymakamlar var, valiler var. Yani bu Saray Gladyo’su içerisinde örgütlenmiş çekirdek yapıdan talimat alan, kirli eylemler yapıp bunların üzerlerini örten yargı mensupları bile var.”

Savaşın gerekçesi bu ise; Hakkâri ve Şırnak’ta 0, Diyarbakır’da 11’e 1, Batman’da 3’e 1, diğer Doğu, Güneydoğu illerinde de aynı hezimete uğradığı halde Erdoğan’ın Meclis’te “Benim Kürd temsilcilerim burada” diye 3-5 vekili işaret ediyorsa Demirtaş haklıdır.

Evet, Yarbay Mehmet Alkan’ın “ne oldu da savaş başladı?” feryadına Sayın Demirtaş oldukça net ve detaylı açıklamış. İnanırsınız, inanmazsınız karar sizin. Ama HDP’ye değil de AKP’ye oy verirseniz gençlerin tabutları 1 Kasım’dan sonra da gelecek bilesiniz. Savaş’a karşı “Barış” için sandıklara gidin ve oyunuzu bu savaşı durdurmak için HDP’ye veriniz.

KINIYORUM; Hürriyet yazarı Ahmet Hakan Coşkun’a yapılan saldırıyı kınıyorum. Rahmetli Hrant Dink gibi, gazete sütunlarında, TV ekranlarında “sinek gibi ezeriz” dediler, “yaşadığına şükret” diyerek tehdit ettiler. Ve uyuşturucu taciri, gaspçı, hırsız bazıları da AKP üyesi 4 maşa buldular. Ama bu devran böyle devam etmez. Eli kalem tutanlara yapılan saldırı düşünce ve basın özgürlüğüne yapılan saldırıdır. Geçmiş olsun Ahmet Hakan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi