M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Uzun ve doğru yolda

Uzun ve doğru yolda

Her Şubat ayının son günlerinde Arif arar ve Batman Çağdaş’ın kuruluş yıldönümünü hatırlatırdı. Son yıllarda bu görevi baba mesleğine dört elle sarılan Barış yerine getiriyor.

Aramasalar da hatırımda; hatırımda olmasa da notum, ya da karşımda duran ve akıl defterim yerine geçen takvimin yapraklarında benim için önemli gördüğüm günlerde yazılıdır.

Batman Çağdaş 2 Mart günü 28. yılını bitirerek 3 Mart 2012 de 29’dan gün alacak.

Batman tarihi yaşımla eşit genç bir ildir. 1950 başlarında rafinerinin kurulduğu ilk yıllarda 4–5 yaşlarında Elihe’ye ( Köy iken adı buydu) ilk gelen ailelerdeniz. Seri Gir ( Tepe Başı) denilen yerde çocukluk, ilk ve ortaokulda sınıf arkadaşım, kardeşim Selahattin Arı’nın babası Ali Amcanın evinde kiracı olarak kaldığımız günler dün gibi hatırımda.

Önce Beşiri’ye bağlı nahiye, sonra ilçe ve 1990 yılında il olan Batman’ın ilçe iken tek gazetesi olan Batman gazetesinden sonra ( şuanda dostum Nizamettin İzgi’nin sahibi olduğu gazete) 1984 yılında Batman Çağdaş etkili bir gazete olarak yayın hayatına başladı.

1968 yılında öğretmenlik mesleğimin yanı sıra yaygın (ulusal) medyanın Batman’da Günaydın’a adımla; eşim ve çocuklarımın isimi ile Milliyet ve Tercüman gazetelerine de muhabirlik yapıyor, haberler gönderiyordum. 1973 yılında da Konya’ya göç ettim.

Hayatta olan Batman’ın en eski gazetecilerinden biri olarak yanılmıyorsam 1986 ya da 1987 yılından ( tam yılını zahmet olmazsa Arif Arslan arşivden çıkartarak bildirse sevinirim) Batman Çağdaş gazetesinde makaleler göndermeye başladım. Yani 25- 26 yıl oldu.

Gazetenin sahiplerinden sonra 1–2 arkadaşla Çağdaş’a en uzun soluklu yazı yazan kalemlerinden biriyim. Bu yüzden her yıl dönümünde gazeteye yazı yazmak benim için ne kadar önemliyse, sanırım Çağdaş ailesi içinde o kadar onur veriyordur.

ZOR COĞRAFYA’DA ZOR GÖREV

Batman zor bir coğrafyadır. Doğu ve Güneydoğu zaten ülkenin en zor bölgeleridir. Batman toplama, kozmopolit, sonradan oluşan; köy yakma, yıkma ve boşaltmaları sonucu 1990 yıllarından sonra aldığı zorunlu göçler ile hızla nüfusu artan bir il oldu.

Böyle bir ilde 28 yıl gazetecilik yapmak kolay değildir. Ateş çemberi içinde gerçek haber, makale, yazı dizileri yapmak her baba yiğidin harcı değildir. Bu yüzden 1997 de doğruları yazınca bombalandı. Yayın hayatından bu güne kadar çok sayıda dava açıldı.

İstenilen dilde konuşmayı, fikir ve inanç kulvarında özgürlüğü; doğrulardan sapmadan ve de kimseden korkmadan, baskı ve tehdidine aldırmadan yayın yapan bir gazetedir Çağdaş. İşte bu çizgisi nedeniyle Çağdaş gazetesinde yazı yazmaktan son derece mutluluk duyuyorum.

MEDYA SORUMLULUĞU

Her ne kadar yaygınlaşan iletişim çağında yazılı medyanın ülkenin demokrasisi için çok da önemli bir güç olmadığını mailleri ve yorumları ile bana ifade etseler bile (o görüşlere de saygı duyuyorum) geçtiğimiz iki hafta üst üste “kimin medyası?” başlıklı makalelerimle medyanın ne olduğu, bizde medyanın ne yaptığını izah etmeye çalışmıştım.

Bu çizgiden hareketle aklıma gelen birkaç örnek ile medya’nın ülkemizde gerçekleri saklamak, üstünü örtmek; şoven ve ırkçı bazı olayları da nasıl ön plana çıkardığını çok değil birkaç örnekle açıklayacağım.

Örneğin;

Dünyada FEMEN diye Ukrayna menşeli bir aktivist gurup türedi. “Ukraynalı kadınlar fahişe, Ukrayna genel ev değildir” üstsüz eylemleri ile dünya gündemine oturdular. Türk medyası her defasında grubun son derece önemli olan eylemlerini ve taşıdıkları pankartların anlamını tercüme ederek yansıtacağına genç gurubun memelerini ön plana taşıyarak Türk okuyucu ve halkına yansıtan beyin özürlü bir medyamız varlığından söz ediyorum.

Adana Kozan İlçesi’ndeki Gökdere Barajı’nda 10 işçiye mezar olan hatalar zincirini detayları ile yazan hükümet ve müteahhit yandaşı bir tek medyaya rastladınız mı?

Her Salı Başbakan’ın yüksek perdeden herkesi azarlayan Gurup konuşmalarını büyük bir iştahla manşetlerinden duyuran medya; ana muhalefet başta olmak üzere bütün muhalif partilere aynın titizlik ve sürede ya da BDP ye hiç yer verdiklerini gördünüz mü?

28 Şubatı protesto eden parti ve guruplara gerçek anlamda yer veren medya; aynı duyarlılığı Uludere için sönen ışıklar kampanyası haberine tek satır yer verdiler mi? Hayır.

Peki ya, 28 Şubat sürecinde hazırlanan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in imzasını taşıyan “Andıç” belgesi ile bugün CHP’de Milletvekili olan, o gün Hürriyet Gazetesi’nin Başyazarı Oktay Ekşi’nin 1998’de “Alçakları tanıyalım” başlıklı köşe yazısı yüzünden meslektaşım, dostum Yaşar Parlak cinayete kurban gittiğini.

 “Faili Meçhuller” adıyla bir kitap yazdıktan birkaç gün sonra kitabı DGM’den yasaklanmıştı. 2004 yılında da cami avlusunda ensesine tek kurşun sıkılarak öldürülmüştü. 28 Şubat’ı bütün yönleri ile irdeleyen medya bu gerçeğe neden tek satır yer vermedi. Cinayeti unuttunuz ya oğlu Ferhat’ın suç duyurusu haberinden de mi haberiniz olmadı ey medya!

Hocalı katliamının yıldönümünde İstanbul’da yapılan mitingi ve İç İşleri Bakanı’nın konuşmalarını manşetlerine taşıyan yandaş gazetelerden hiç birinin Irkçı nefreti dile getiren pankart ve sloganlardan söz eden oldu mu?

Ya ertesi gün Sayın, Başbakan’ın ülkemizde kökleşen “marjinal ve münferit” söylemine ne demeli? İşkence münferit, yargısız infaz münferit, cezaevi tecavüzü münferit, ırkçı saldırılar münferit, Kürdlerin inkarı münferit. Hükümetin ve devletin gizlemek, üstünü örtmek istediği her şey “münferit” yöntemiyle 90 yıldır normalleştirildi ve medya sustu.   

Bu arada hayretler içindeyim aynı savaşta yerinden, yurdundan edilen ve ölen Kürdlerden ise ne hikmetse kimse bahsetmiyor. Yok varsayılıyorlar. Bu mudur medya?

Fransa’da soykırım iptalini haklı olarak manşete çıkaranlar ne hikmetse Pozantı cezaevinde zerre kadar vicdanı olanın başını eğen, taş atan çocuklara yapılan insanlık dışı muameleyi görmeyen, tek satırla bile olsa sayfa ve ekranlarına taşımayan medyamız var.

Diyarbakır İçkalede yapılan kazılarda bulunan kemikleri Adli Tıp Kurumu’nun verdiği (şimdilik şüpheli) “Kemikler 100 yıllık” raporuna can simidi gibi manşete çeken medya var.

Neler yazılmaz ki şu bizim medyamız hakkında.

Hapisteki BDP’li vekillerin açlık grevini ilk günden bugüne kadar (ki ölüm riskine doğru gidiyormuş) duymayan, görmeyen bir medyamız var. Keyfi hapse atılan vicdani retçileri duymayan; Şemdinli davasında örgütü görmeyen; Uludere’de köylülere tazminat olayını çarpıtarak veren bir medyamız var.

Savaşı ret eden vicdani retçi gazeteci İsmail Yıldız’ın KCK örgüt üyesi olarak içeri tıkayan; Bülent Arınç’ın “Kürtçe medeniyet dilimidir” sözünü görmeyen; ama “Mem U Zin medeniyetimizin destanıdır” samimiyetten uzak söylemini ( ki en büyük dileğim son söylemi yanlıştan dönmenin itirafı olsun) manşete taşıyan bir medyadan bahsediyorum.

Bir başka konu; “Hawar Hasankeyf’in Çığlığı” kitabımda haykırarak dile getirdim. Kimse işitmedi. WikiLeaks belgelerinde bir yazı çıktı 1–2 gazete dışında kimse yazmadı.

Belge, HES barajların iklim üzerindeki etkisini dile getiriyor ve HES Barajların en büyük metan gazı kaynağı olduğunu, kuraklığa neden olduğunu, ( bütün Türkiye’de bu kış kar 1 ile 7 metre yağdığı halde Malatya, Elazığ, Urfa, Batman ve benzeri HES alanlarına niçin ya hiç yağmadığı, yada 4-5 santim yağdığını merak eden yok mu?) yağış rejimini değiştirdiğini, kuraklıklara neden olduğu için ekonomik olma özelliğini kaybettiğini, daha fazla dengesiz yağışlara sebep olduğu için felakete zemin hazırladığını. İnsanların ulaşabileceği sağlıklı ve kaliteli su kaynaklarını, ormanları ve sulak alanları kuruttuğunu, verimli toprakları yok ederek balıkçılığı ortadan kaldırdığını, eko sistemi ortadan kaldırdığını ifade etti.

Tek bir medya bu gerçeği bırakın manşete taşımak, sayfalarında yer verdi mi? 

İşte bütün bunlar için Batman Çağdaş ve benzeri demokrat gazeteler iyi ki vardır diyorum. İyi ki yapılan baskılara rağmen korkmadan sayfalarını bizlere açıyorlar. İyi ki onlar aracılığı ile okuyucuya, kamuoyuna gerçekleri yansıtma fırsatı buluyoruz.

Sizde olmazsanız bu gerçekleri nasıl halka, kamuoyuna duyuracağız. 28 yıldır demokratik çizgiden şaşmayan, adınız gibi kendinizi her gün yenileyen “çağdaş” duruşunuz için Batman Çağdaş’ı, çalışanlarını ve okuyucularını kutluyorum.

Çağdaş ve Arslan ailesiyle nice mutlu, özgür, hakikatleri ve hakları dillendiren gerçek medya çizgisinden sapmayan özgür yıllar ve de nice 29 yıllar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi