M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Seçim ve Rüşvet

Seçim ve Rüşvet

2008 yılının son ayların da peş peşe geçirdiğim iki ameliyat, eşimin sağ ayağının beş parmağının beşinin kırılması, kızımın sezer yan ile doğumu; mailen ameliyatlık olmuştuk. Moralimizin yerine gelmesi için 7-8 günlük bir tatili kış ortası da olsa hak etmiştik. Eşimi, kızımı ve torunumu alarak Afyon"un yeni yapılan 5 yıldızlı Korel oteline gittik. Otelde Fizik Tedavisi için resmi sağlık kuruluşu olması tercih nedenim olmuştu. Şifalı kaplıca suyu, fizik tedavisi ve Afyon – Kütahya yolunda temiz havada 5 yıldızlı otelde dinlenmek bize iyi gelecekte. Öyle yaptık, iyi de oldu.

 

Oteldeyken, yüz kişilik bir kafile geldi. Lobide bu kafileden bazıları ile sohbet ederken öğrendim ki “Türkiye Belediyeler Birliği” Türkiye"nin 81 ilinden Belediye Encümen üyelerini 5 yıldızlı otelde “Seminer” adı altında, “Seçim Öncesi Rüşvet” gezisine davet edilmişlerdi. “Rüşvet” sözcüğünü bizzat bazı üyeler açıkça itiraf ediyordu. Nitekim bu yüzden bazı üyeler geziye katılmamıştı. Hani o bazı üyeler seçim rüşvetini itiraf etmezlerdi de, ben gazetecilik – yazarlık kimliğimi saklayıp da emekli öğretmen kimliğim ile karşılarına çıktığım için çok cesur ve samimi itiraflarda bulundular.

 

Diyorlardı ki, “Hocam, ne semineri, memineri. Güya teftiş, ihale ve benzeri konularda bizi eğitecekler. Birçoğumuz bir daha seçime girme gibi bir konumda olmayabiliriz. Belki birçoğumuz seçilmeyebiliriz de. Peki, bu eğitim semineri dönemin bitmesine iki ay kala yerine 5 yıl önce seçimlerinden sonra yapılsaydı daha yararlı olamazımıydı. Hem mutlaka 5 yıldızlı otelde yapılması şart mıydı? Seçimlere iki ay kala seminer resmen seçim rüşvetidir.”

 

Bu itiraflar üzerine dayanamadım ve gazetecilik kimliğimi açıklamak zorunda kaldım. Samimi itiraflarda bulunanların birçoğu başını eğip susarken, birkaçı “Yazın hocam. Yazın da Türkiye Belediyeler Birliği milyon TL"leri nereye, nasıl harcadığını halk öğrensin” dediler.

 

Kendi kendime bu ne kepazelik! Ne günlere kaldık Allah"ım. Benim, senin, onun vergisi, devletin, milletin parası ile neler oluyor diye hayıflanıyordum ki, seçim startı verildi. Startın verilmesi ile meğer Afyon Korel Oteldeki Belediyeler Birliği rezaleti, yaşanacaklar karşısında denizde damlaymış.

 

Neler yaşamıyoruz ki?

 

2009 Yerel seçimleri için yapılanların etrafa saldığı pis kokular ile iyice iğrençleşti. İnsanın demokratik sisteme, seçime, oya, sandığa olan inancını resmen yok ediyorlar.

 

Oyların satın alınması için ne gerekirse yapılıyor. Önce Sosyal Devlet adına kömür, yağ, un, pirinç, bulgur, nohut, mercimek verdiler. Tam da sadaka toplumu yaratılıyor diye söylenirken Tunceli"de işin cılkını çıkartarak, suyu olmayan köye çamaşır makinesi, elektriği olmayana buzdolabı; elektrikli süpürge, kanepe, halı ve de devletin valisinin eliyle dağıtmaya başladılar. Nitekim Yüksek Seçim Kurulu da bu kepazeliğe daha fazla seyirci kalamadı. Hani yılın altı ayı karla kaplı Tunceli"ye soba, ısıtıcı falan dağıtırlarsa bir nebze neyse diyeceğiz. Ne de olsa Sayın Başbakan, çocukları çok sevdiği için üşümesinler istiyor diyeceğiz.

 

Tunceli Milletvekili Kamer Genç"e olup bitenleri yorumlamasını söyleyen gazetecilere “Keşke ev verseler, Tuncelileri onlar yoksul bıraktı” diye, çok ince bir mesaj gönderiyordu. Kim bilir belki de AKP, Mecliste başlarına bela olan Kamer Genç"i bir daha seçtirmemek için bu formülü bulmuş ve beyaz eşya dağıtımına Tunceli"den başlamıştı. Seçim olsun, oyların sayım ve tasnifi yapılsın halk seçim rüşvetine mi, yoksa vicdanına göre oy verdiğini görerek asıl yazmak istediğimizi o gün yazacağız.

 

Türkiye"de AKP, bu tiyatro perdesini sahnelerken CHP ondan geri kalır mıydı? Daha beter bir utanç ve ibret sahnesi de CHP safında kamuoyuna yansıyordu. Atatürk"ün partisi CHP Deniz Baykal"ın partisi olunca bakınız ne hallere düşürülüyordu?

 

Belediye Başkanlığı için adayların satışa çıkartılması iddiaları gazete sayfalarına manşetlerle yansıyordu. İnançlara saygı adı altında önce kara çarşafa rozet taktı. O Baykal ki, başörtü için bayrak kaldıran biriyken, Kara çarşaflılara rozet takıyordu. Ne için, tabii ki oy için seçim rüşvetiydi.

 

Oy hırsı, Deniz Baykal"ın hızını kesmiyordu. Sefa Sirmen"in her mahalleye bir Kuran Kursu açılımını sorgulamadan balıklama atlıyordu. Baykal gerçekten, Kuran"ın öğretisini mi istiyordu? Ne gezer; seçmene selam gönderiyordu. Oysa zaten her mahallede bir yerine üç-beş cami ve buralarda Diyanet Başkanlığı"nın denetimi altında olan Kuran kursları da vardı.

 

Deniz Baykal Müslümanları ahmak, kendisini çok mu zeki görüyor. Şimdi size soruyorum, aklını yitiren bu Genel Başkan"ın yaptıklarından sonra CHP"ye kim oy verecek? Allah aşkına söyler misiniz? Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, seçim rüşveti gibi büyük kozları veren AKP"ye karşı Çarşaf ve Kuran kursu açılımından medet uman CHP"ye kim oy verecek. Bu tavrından sonra dini siyasete alet etmede Recep Tayyip Erdoğan, Baykal karşısında zemzem ile yıkanmış olmuyor mu?

 

Bu seçimler önce seçim listelerine yazılan ölüler, hayali adreslere yazılan yüzlerce seçmen ile midemiz zaten bulanmıştı. Sonra çorap söküğü gibi peş peşe inanması güç olaylar olmaya başladı. Kim bilir seçim gününe kadar daha ne tür iğrenç buluşlar ile karşılaşacağız.

 

Olup bitenlerden sonra hangi gönül rahatlığı ile sandık başına gidip oy vereceğiz? Seçim ilkeleri ve demokrasinin altına dinamit koyan siyasetçiler, rüşvet gibi yardımlar yüzünden gelecekte dürüst, adil, vatansever politikacı neslini kurutacak zararlı yaklaşımlar halkı endişeye sürüklüyor. Seçmen Allah bizi gözleri oy bürümüş bu siyasilerden bir an evvel kurtarsın diyorlar. Ben de onlara akıl, izan, insaf ve gerçek anlamda hizmet aşkı ihsan etsin demekten başka yazacak bir şey bulamıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi