M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Bomba, kurşun, kan, ölüm, ve oy

Bomba, kurşun, kan, ölüm, ve oy

30 Mart 2014 tarihinde yerel seçimler var. Başta AKP olmak üzere Meclis içinde ve dışındaki partiler adaylarını açıkladı/açıklıyorlar. ( AKP adayları büyük tantanalar ve canlı yayınlarla tanıtılıyor.) Tam da bu sırada bazı Kürdlerden görüş alarak ve öngörülerimi katarak seçimlere dair ilk analizimi yapma ihtiyacını duydum.

Kürdistan coğrafyasındaki seçimlere yönelik 2 parti AKP ve BDP yarışacak. Kürd seçmenin kimliklerine ve yaşamlarına yapılanlarını irdeleyerek süreci sorgulayacağım.

Malum, AKP bölgede oy oranını arttırmak, hatta bazı şehirleri BDP’den geri almak için yüz yıldır iyi bildiği “böl” ve “bir birine kırdır” stratejisini adaylar üzerinden de başlattı.

Bu stratejiye karşılık hafıza kaybına uğrayanlara hatırlatmalar yapacağım. Bilindiği gibi iki yıl önce 28 Aralık 2011saat 21.30 da Roboski’de (Uludere, Ortaköy) 34 Kürd çocuk F-16’ların saldırısı sonucu katledildi. Bu TC’nin ilk katliamı değildi. Ama Kürdlere sahip çıktığını söyleyen ve bu coğrafyada Kürdlerden oy talep eden AKP’nin iktidarında olan bir katliamdı. Ve katliam ile ilgili bu güne kadar elle tutulan bir adım atılmamış, aksine ölenlerin yakınlarına cezalar verilmiş, kardeşleri hapse atılmıştı. Katliamın olduğu günden bir gün sonra Kürd kökenli bir kaymakam üzerinden baskın çıkmak için provokasyon bile yapılmıştı.

Bu yazının çıktığı gün Roboski olayın üzerinden 413 gün geçmiş. Söz konusu güne ait uçuş kayıtları hala gizli. Soruşturma ve mahkeme yok farzında. Emri veren komutanlar kim belli değil. Uçuş bilgileri yargıdan gizleniyor? Katliamda rol alan personel şimdi hangi rütbe ile taltif edilmiş ve görevlendirilmişler haklarında soruşturma bir yana isimleri dahi gizli.

Cumhuriyet’in ve rejimin sicili kirlidir. 1920 – 1939 yılları arasında canlarına tak ettiği için isyan eden suçsuz, günahsız, çoluk, çocuk, yaşlı, kadın, erkek Kürdlere karşı toplu katliam olayları ile sınırlı kalmadı. Örneğin “33 kurşun katliamı” olarak tarihe geçen 1943 yılının temmuz ayında Van’ın Xelxeli (Özalp) ilçesinde 33 köylü 3. Ordu Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalının emri ile yargısız kurşuna dizilerek katledilmişlerdi.

20 yıl önce Muş’un, Azabkur (Korkut) ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) beldesinde PKK’ ye yardım ve yataklık ettikleri iddiasıyla 1993’te evleri ateşe verilen ve aynı aileden 9 kişinin yanarak işlendiği katliam var. 20 yıl sonra ilk kez görülecek mahkeme ortada hiçbir güvenlik sorunu yokken dava “güvenlik gerekçesi” ile Kırıkkale’ye alındı.    

Yine 19 yıl önce 16 Mart 1994 tarihinde Hava Kuvvetleri’ne ait ikisi F-16, ikisi F-4 olmak üzere 4 savaş uçağının Şırnak’ın Giver (Kuşkonar) ve Besuke (Koçağılı) köylerinde 38 çoluk, çocuk, yaşlı, genç Kürdü bombalayarak katletmişti. AHİM bu katliama sessiz kalan Türk Devletine 2 milyon 305 bin Euro ceza kesti. Kürdlerin kaderi ve ölüm sebepleri 38 köylü gibi, Roboski’de 34 çocuğun katledilmesi de AHİM ve maddi cezaya bırakılıyordu.

Diyelim ki 1940 ve 1990’lı yıllarda bu ülkede adalet yoktu, hak yoktu, hukuk yoktu. Kürdler devletin ve bürokrasinin nefret ettiği, yok edilmesi gereken halk olarak görülüyordu. Zulüm, inkâr, imha diz boyu sürüp gitti. Peki, Kürdlerin partisi olduğunu iddia eden AKP’nin iktidarda muktedir olduğu güçlü döneminde 34 Kürd çocuğunun öldürülmesi üzerinden 434 gün geçmesine rağmen AKP iktidarı niçin hala bir adım atmadı?

Toplu Kürd katliamları bir yana bırakalım. Bireysel, çarpıcı olduğu kadar Kürd’e kin ve nefretin hala idare eliyle günümüzde nasıl diri tutulduğunun görelim. Yer Şırnak’ın Cizre ilçesi. 4 yıl önce 9 Ekim 2009 tarihinde düzenlenen bir toplu gösteri sırasında kolluk güçleri göstericilere gaz bombasıyla müdahale ediyorlar.

Gaz bombalarından biri olay sırasında tesadüfen oradan geçen annesinin kucağındaki 18 aylık Mehmet Uytun adındaki bebeğin başına isabet ediyor. Kapsülün çarpması ile ağır yaralanan bebek 10 gün yaşam mücadelesi verdikten sonra hayatını kaybediyor.

Bebeğin ölümü üzerine olayın faili Jandarma Hakan Alkan hakkında “teksirli ölüme sebebiyet vermek” suçlaması ile soruşturma izni istendi. Sonuç ne mi oldu? Savcılık “bebeğin ölümüne sebep olan atışın, jandarmanın görev tanımı içinde” dedi. Cizre Kaymakamlığı da “yeterli delil bulunamadı, işleme gerek olmadığı” gerekçesiyle soruşturmaya izin vermedi.

Cinayetin takipçisi İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu üyesi Avukat Rehşan Bataray Saman, dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AHİM) götüreceğini söyledi. Ve bebeğin cinayeti yüce Türk adaleti yerine AHİM’in adaletine kaldı.

Uzağa gitmeyelim. 6 Aralık 2013 bu satırları yazmaya oturduğum günü Yüksekova’da (Gever) Orman mahallesinde 8 gerillanın mezarı saldırıya uğradı. Bunun üzerine MEYADER basın açıklaması yaptı. Polis akrep ve panzerler eşliğinde toplantıya gaz, bomba, plastik ve iddiaya göre mermilerle müdahale edince çıkan olaylarda esnaf Mehmet Reşit İşbilir (35) (amca) 6 kurşun, motor ustası yeğeni Veysel İşbilir (34) 3 kurşun ile katledildiler. İddiaya göre cenazeler yerde sürüklenirlerken medyaya terörist ilan edilerek çözüme kan sıçrattılar.

Devlet cinayetlerini bastırmak için geçen yılın görüntülerini medyaya servis ettiği iddia edildi. Bu görüntüler üzerinden yandaş medya “PKK uzun namlulu silahlarla olaya müdahil oldu” dedi. Amca yeğenin esnaf olduklarını bildikleri halde HPG’li olarak yansıttı. Kaymakam suskun, Valilik ve Emniyet amca yeğeni çatışmada öldürülen terörist gibi gösterdi.  Kürde düşen ölüm; yönetici ve yandaş medya düşen söz konusu Kürd olunca savcı, hâkim görevini üstlenerek bir katliamı daha polisin “görev tanımı” içinde göstermekti. Gever (Yüksekova) Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı İrfan Sarı’nın dediği gibi esnaf olan Reşit ve Veysel’in verdikleri vergilerin karşılığı onlara kurşun ve ölüm olarak geri döndü.

Kürdler, adaleti AHİM’de araya dursun; T.C.’nin Kürd vatandaşları “millet”, “devlet”, “bayrak”, “tekçi” siyasetin kıskacında sıraladığım örnekler olmamış gibi AKP oy verecekler. Yetmiyor, Kürd halkından oy almak için saygın bazı Kürdleri aday olarak ileri sürülecekler.  

Bu saygın isimler de meydanlarda 20 yıl önce toplu yakılan köylülerin adalet arayışını hangi gerekçe ile Kırıkkale’ye alındığını anlatacaklar. 18 aylık Mehmet Uytu anne kucağında gaz fişeği ile öldürülürken soruşturmaya nasıl izin verilmediğini; Roboski’de bombalanan 34 Kürd çocuğun katledilişini; Yüksek Ova’da esnaf amca yeğen öldürülürken yönetim ve yandaş medyanın onları nasıl terörist ilan ettiklerini anlatarak Kürdlerden oy isteyecekler.

90 yıllık zihniyet ve katliamlara göz yumanlara, seçim için önünü yargı üzerinden açmak için Şırnak’ta bir günde 20’si çocuk, 36 Kürdü tutuklayanlara yerel seçimlerde Kürd halkı gönül rahatlığı ile oy verecek. Onurlu Kürdler soruyor? Hangi insaf, hangi vicdan ve hangi insani duygularla oy vereceğiz? Bomba, kurşun, gaza, kan, ölüme karşılık muhalif ses bırakmayanlara mı oy vereceğiz? Verenler Versinler bakalım. Ne de olsa Bireyler özgürdür.

Ama unutulmasın ki, Kur’an da bir ayet vardır. (Al-i İmran 71) derki, “Ey ehli kitap! Niçin hakkı batıla bulayıp (karıştırıp) hakkı gizliyorsunuz?” Hakkı gizleyen, zalime ve zulme destek için oy isteyenler ruy-i mahşerde, mizanda elbet bir hesabı vardır ve de kesin olarak o hesap verilecektir. Sandık başına gitmeden, propaganda dönemi başladığı bu günlerde bütün seçmenler sadece verdiğim örnekleri analiz ederek oyun muhasebesini yapmak zorunda.

NELSON ROLİHLAHLA MANDELA

Zalimlerin baskı ve adaletsizliğine karşı mazlum milletlerin ve halkların sesi bir liderdi Mandela. Ezenin mahkemesinde, mazlum olarak zindanlarda demokrasi ve adaletin temsilcisi oldu. O gidince özgürlüğün rengi soldu. Yalnız Güney Afrika halkının değil; tüm ezilen halkların kaybı olduğu gibi Kürd halkının da kaybıydı. Başta Kürdler olmak üzere dünyanın mazlumlarına örnek olan büyük bir önderdi. Gezegenimizin son büyük insanıydı. Teröristlikten dünyanın liderliğine terfi etmişti. Savaşmayı da barışmayı da en iyi bilendi. Kusursuz bir kahraman, tarihe mal olmuş bir isim olarak ebediyete göçtü. Yalnız Kürdler değil, insanlık yasta; mazlumların ilham perisi Mandela öldüğü için. Ruhu şad olsun.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi