Lokman Ergün

Lokman Ergün

Berçelan'dan Kürdistan'a bakmak

Berçelan'dan Kürdistan'a bakmak

28-30 Haziran arası Hakkari’de Berçelan Festivali yapıldı. 3500 metre yüksekliğindeki Berçelan yaylasında binlerce insan, doğayı ve güneşi selamladı. Masmavi gökyüzünün altında, çağıldayan suların sesine eşlik etti stranlar. Çaylara nergis kokusu sindi. Ve binlerce yıldızın altında, ateşlerin etrafında halaylarla karşılandı güneş. Binlerce insan, oturmadan, uyumadan, onlarca yıllık ayrılığın hasretiyle sarıldı Berçelan’a.

Çünkü, Hakkari’nin bağrında yasaklanmış bir sızıdır Berçelan. Bin yıllarca, kucağında besledi Hakkari’yi Berçelan. Güneşin alnında kavrulurken, buz gibi pınarlarıyla su oldu. Koyun sürülerini besledi bağrında, sofrasına et, çocuğuna süt oldu. Buram buram nergis koktu, peynirinde ot oldu. Kıl çadırlarını ağırladı göğsünde, yurt oldu. Başı sıkışıp dara düşünce Hakkari, koyağına, kayasına aldı, sığınacak dost, sırrına sırdaş oldu.

Yılardır yasaklanmış, yolu kesilmiş, Hakkari’den ayrı bırakılmıştı Berçelan. Bunun özlemiyle aktı Hakkari Berçelan’a.

Onlarca yıllık savaşın acılarından biridir Berçelan. Hakkari’ye uygulanan ekonomik ve sosyal ambargonun belki de en önemlisidir. On binlerce küçük baş hayvanı besleyen, binlerce insanın gelir kaynağı olan Berçelan, direnen, baş kaldıran, dik duran bir Hakkari’ye biçilmiş bir ceza olarak yasaklanmıştı. Yoksul, düşürülmüş, aciz bir Hakkari yaratma projesinin uygulamasıydı.

Bu savaşın belleği öylesine acılar ve dramlarla dolu ki, sosyal yapıda yaratılan tahribatlar yazık ki gözden kayboluyor. Devletin militarist uygulamalarının ötesinde, Kürdistan’a dayattığı ekonomik ve sosyal cezalandırma uygulamalarının sonuçları, gözle görünenin çok ötesinde gerçekleşti.

Köylerinde, yaylalarında, emekleriyle yaşayan, onurlu, mağrur ve binlerce yıllık geleneklerin taşıyıcısı Kürt’ler, köy boşaltmalarla, yayla yasaklarıyla, yaşam alanlarının yok edilmesiyle, yersiz, yurtsuz ve işsiz bırakıldı. Divanhanelerinde, kıl çadırlarında, yolunu şaşıran yolcuları bile kuzu keserek ağırlayan insanlar, derme çatma varoşlarda yoksulluğa ve utanca mahkum kılındı.

Köyleri, arazileri, yaylaları, devletle işbirliğine giren korucu başlarınca, jitem tetikçilerince talan edildi, el konuldu. Toplumdaki sosyal statüler yerle bir edildi. Saygın, mağrur aileler, çeteleşmiş, işbirlikçi ailelerin zulmüne uğradı, tahakkümüne sokuldu. Servetler sistemli bir şekilde el değiştirildi. Kamu hizmetlerinden yararlanma imtiyazı sadece işbirlikçi ailelere tahsis edildi.

Belirli kişi ve aileler, sistemli bir şekilde devlet desteğinde, muazzam bir ekonomik, siyasi ve bürokratik güce kavuştu.  Zulmün karşısında duran, halkının yanında onurunu muhafaza edenler, canlarını, mallarını, köylerini ve sosyal statülerini kaybetti.

Bütün bu sosyal ve ekonomik depremin yazık ki bir kaydı yok. Binlerce bireysel dram, tek bir savaş parantezinde, cümle aralarında silinip gidiyor. Yüreklerinde yitip gitmiş oğullarının, kızlarının acısı, şehrin varoşlarında, yoksul evlerinde, zafer haberlerini bekleyerek yürekleri çarpan, koyun sürülerinin, doru atların, işlemeli eğerlerin, büyük kıl çadırların, çiçek desenli kilimlerin, bol misafirli divanhanelerin sahiplerini kimse hatırlamıyor.

Ama devletin kanatları altında iyice palazlanan, savaş rantından semirmiş, statüsünü, zulmünü, servetini arttırmış, ellerinde Kürt kanı kurumamış korucu başları, jitem işbirlikçileri, isminde Kürdistan yazan birlik konferanslarında ağırlanıyor. Varlıklarına, statülerine, zulümlerine meşruiyet sağlanıyor.

Gece boyunca tek bir bulut yoktu Berçelan göklerinde. Binlerce yıldızın ışıltısı altında, bir an bütün sesler sustu, sadece uzaktan bir dengbej’in sesi duyuldu. “çadıra babê lalo danî lı berê çema…"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Lokman Ergün Arşivi