Lokman Ergün

Lokman Ergün

Bedel Boseli ne diyor?

Bedel Boseli ne diyor?

Yakın zamanda Yüksekova Haber’de “Barzani ve Rojava gerçeği” adıyla iki makale okuduk. Doğrusu merakıma yenilip, yazarın önceki yazılarına göz atmasam, üzerinde durmayı çok düşünmediğim yazılardı.

Ciddi bir türbülanstan geçen Ortadoğu siyasetinde, değişik siyasi gruplara ve değişik ideolojik duruşlara sahip Kürt’lerin, olayları farklı okumaları ve yorumlamaları, arzu edilir değilse bile kabul etmek zorunda olduğumuz bir gerçeklik. Bu farklılıkların bir anda yok olacağını düşünmek de fazla iyimserlik olacaktır. Önemli olan, en azından daha gerçekçi, dürüst, ayrılık ve çatışmaları körüklemeyecek, birlikteliği pekiştirecek bir dil kullanmak.

Rojava’da PYD ve diğer Kürt gruplar arasında bazı çelişkilerin varlığı sır değil. KDP’nin, Rojava’da etkinliğini arttırmak istediği ve bu amaçla, Türkiye ve ABD ile olan ilişkilerini kullandığı da bir gerçek. Bunu, zaman zaman sınır kapılarını kapatmak, Rojava’ya giden yardımları denetleyip, istediği ellere geçmesini sağlamak, siyasi spekülasyonlar yapmak şeklinde hayata da geçirdi ve geçiriyor.

Buna karşılık, PYD’nin de kendi etkinlik alanını genişletmek için müdahaleleri var. Ancak kesin olan bilgi, hem taban olarak, hem de kurumsallaşma olarak, PYD’nin diğer Kürt örgütlenmelerinden çok daha güçlü ve başarılı olduğu. Nihayetinde zaman içinde PYD’nin uluslar arası güçlerle kurduğu ilişki ve sağladığı meşruiyet de bunun göstergesi zaten.

Ki PYD’nin hakimiyeti ve başarısı arttıkça, KDP ve Barzani ile olan ilişkilerindeki gerginlik de azalmaya başlamış görünüyor. KDP ve Barzani açısından en azından bugün için bir kabullenmeden söz edilebilir.

Kürt’lerin bugünkü Ortadoğu ve dünya gerçeğinde, geleceklerini kurdukları bir zamanda, iç çekişmelere ve bununla ilgili polemiklere enerji harcamalarının gereksizliğine inanan biriyim. Mevcut çelişkileri keskinleştirecek söylem ve eylemlerin her zamankinden fazla zarar vereceğine de inanıyorum.

Yazarımız sayın Bedel Boseli, belli bir dünya görüşüne mensup. “İbrahimi duruş” olarak formüle ettiği bir tür ümmetçilik kavramına inanıyor. Gerçi arada BDP’li olduğunu (ne demekse ve nasıl oluyorsa) söylediği cümleleri de mevcut ama nihayetinde beyan esastır. Öyleyim diyorsa, öyledir. İbrahimi duruş dışındaki bütün siyasi duruşları “putperestlik” olarak nitelendiriyor.

Yazılarında altını çizdiği öz geçmişinden anladığımız kadarıyla, KDP içinde etkin ve yetkin akrabalara sahip. Dolayısıyla, yakın dönem Kürt siyasi tarihini, o akrabalarından aldığı bilgilerle yazıyor. Mesela, KDP-PKK ilişkilerini, KDP komutanı olan akrabalarının anlatımlarından yola çıkarak tek doğru olarak bizlere anlatıyor.

KDP’nin Rojava sınırını kapalı tutmasının bir yalan olduğunu ve Barzani’ye yönelik kirli propogandanın mahsulü olarak niteliyor. Sınırın kapalı tutulmasından ve Rojava’ya yardımların gitmemesinden PYD’yi sorumlu tutuyor. Ancak ilginç olan, bir önceki yazısında, KDP’nin Rojava’ya uyguladığı “kirli”  ambargoya karşılık, Habur kapısının Cizre ve Silopi halkı tarafından kapatılarak, Ankara-Erbil aşkına (kendi tanımı) bir darbe vurulması gerektiğini söylüyor. Yani bilgi kaynaklarından (akrabalarından) her zaman doğru bilgilerin gelmediğini anlıyoruz.

Barzani ile ilgili Kürt medyasında kullanılan dili (kendisine içtenlikle katılıyorum) eleştirirken, KDP medyasında diğer Kürt siyasetçilere karşı asla böyle bir tutumun olmadığını uzun uzun anlatıyor. Bununla ilgili örnekler veriyor. Ancak daha 2 ay önce, Rudaw Tv’nin(Barzani’nin resmi yayın organı) Ankara temsilcisinin, PKK’ye yönelik ağza alınmayacak hakaretlerinden duyduğu rahatsızlığı yine kendi köşesinde dile getiriyor. Bizzat Sayın Barzani’nin sahibi olduğu Rudaw Tv’nin Ankara temsilciliğine, MİT tarafından beslenen birinin (Erdal Şimşek) getirilmesini basit bir yanlışlık olarak algılıyor.

Velhasıl-ı kelam, Bedel Boseli’nin “İbrahimi duruşundan”, Barzani taraftarlığından, BDP’liliğinden, yazarlığından bir rahatsızlığımızın olması mümkün değil. Ümmetçiliğin, sadece Kürt’lerin ulusal hakları söz konusu olduğunda ortaya atılan bir havuç olduğunu bilsek de, Boseli’nin ümmetçi olması kendi tercihidir. Sayın Barzani’nin ideolojik duruşunu ve Güney Kürdistan’da kurduğu feodal ekonomik ve siyasi yapıyı eleştirsek de, Sayın Barzani’nin temsil ettiği tarihi ve ulusal arka plana saygı duyarız.

Ancak, Kürdistan’ın siyasi analizini, tarihsel arka planını, amcaoğlu anlatımlarını kaynak alarak değerlendirmek pek de bilimsel bir tarz olmasa gerek. Kürt Özgürlük Hareketi’nin ideolojik yapısını, dünyayı algılayış biçimini, beslendiği ana damarları algılayamadan, konuyu sadece kişiler üzerinden değerlendirip, ortaya bir perspektif koymak, oldukça basite kaçan bir çaba.

“Rojava halkı ve özgür Kürdistan fırsatı, bir ideolojiye kurban ediliyor” demek, Bedel Boseli’ye ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Kurban olunan ideoloji hangi ideolojidir? Hangi Kürt’leri kurban olarak görmektedir? Ve bu ideolojinin yerine öngördüğü yol, “İbrahimi yol” mudur? Sanırım bu konuda bizleri aydınlatması gerekecek. Hasretle bekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
56 Yorum
Lokman Ergün Arşivi