Omer Dilsoz

Omer Dilsoz

'Tutarlı' edebî eleştiri

'Tutarlı' edebî eleştiri

Bizim mahallenin köşebaşısında, yeni yeni sözlü anlatımın yazıya, yazıma dönüştüğü, bu dönüşümün belirginleştiği, artık, bedenini tamanlamış, "nur topu" gibi kürt edebiyatının kendini tanımlama aşamasını yaşıyoruz.

Varolma handikapını önemli bir biçimde tamamlamış, kendi içinde, dışardan küçük –miniminacık- ama kendi içinde büyük bir dünyası olan bu “kenar mahalle” çocuğunun, dışarıya açılma ve dünyayla bütünleşme, dünya edebiyatından etkileşimi sağlayıp –çeviri yoluyla- o dışardaki dünyayla entegre olma, kendi rengini, biçimini, sesini ve uslubunu dünyayla bütünleştirme sürecinin arefesinde ki bir oluşumdan bahsediyoruz.

Kürt edebiyatı da kürt olma olgusuna bağlı olarak, dünya arenasına, herşeye rağmen, zamana baş kaldırarak, tüm olumsuzlukları aşarak, varoluş aşamasını aşmış diyebiliriz.

Her yeni varoluş gibi, şu “kenar mahalle çocuğu” da bin türlü sorunla, iç ve dış etkenlere bağlı olarak, kendini gerçekleştirme sorunuyla karşıkarşıya kalıyor, bunu da –kanımca- fazlada yadırgamaya gerekte bulmamak lazım diye düşünüyorum.

Bu handikapın en önemli sorunlarından birisi de, -ki bir yazımın gelişimi için eleştiri olmazsa olmazı, “tutarlı ve geliştirici eleştirinin” olmamasıdır.

Bizdeki eleştiri anlayışı, ya tümden göklere çıkarma, ya da yerin yedi kat altına koyma üzerinden gelişmektedir. Dolayısıyla bu, Kürt Edebiyatının tekelci bir yapıya döneşmesine, birkaç “şişirilmiş kişi” etrafında dolanmaya ve beklenen sıçramanın gecikmesine, hatta, edebi şevk ve azimin kırılmasına yol açıyor kanatini taşımaktayım.

Yaşamın her alanı gibi, edebiyatta canlı bir mekanizma gibidir, kırılgan olmakla beraber hassas ve iğne ucundadır. Dolayısıyla sağlıklı gelişimi için, yaşamın kendisi gibi, tutarlı bir yaklaşımla, tutarlı bir eleştiri ve yönelimle, tutarlı bir yaratım ve refleksle yolunu bulabilir ve beklenen sıçramayı da geliştirebilir. Yoksa varolan –hatta bence bilinçli olarak yaratılan- kısırdöngüden kurtulması çok zor olacaktır.

Edebiyat bir yürek işidir, bir düş(ünce) yaratım biçimidir; dolayısıyla, tutarlı bir iletişime ihtiyacı vardır. Edebiyatla oluşturulan ilişki ve onun üzerinden gelişen ilişki biçimi çok önemli olmakla beraber, çok risklidir.

Bunu aşmakta bu yürek işçiliğine soyunan kürt debiyatçıların işidir. En önemli adım, yaklaşım bağlamındaki bilinçlenme ile sağlanır. Yani, Kürt edebiyatının sığ “övülme-yerme” ilişkisinden çıkarılıp, bilimsel bir eleştiri masasına yatırılması zamanı gelmiştir bence. Bu “özgüven” aşılayan eleştiri, yolaçıcı ve geliştirici olmakla beraber, Kürt yazmını kenar mahalle döngüsünden kurtarıp dünyayla bütünleşmesini sağlamalıdır.

Dünyayla bütünlemşe derken, biz, kendini varetmekte olan bir olgunun, kendi kimliğini yaratıp bunu dünyayla bütünleştirmek…

Kürt edebiyatı, “ne yazılıp-çiziliyor, nasıl yazılıp çiziliyor” denkleminin ötesinde, “nasıl bir kimlik yaratılır” sorusuna, bu soru ile kendini var etme ve kanıtlama endişesi ile beraber karmaşık bir ilişki ağında, birde dilin “onuru” sorusu ile de yüzleşmekte…

Kürtçe yazmak, başlı başına bir “zihinsel devrimin içselleştirdiği bir duruşun” yansımasıdır bence…

Dolayısyla Kürtçe yazmak fikir-zihin gerillalığıdır. Turarlı ve disiplinli bir özgüven içinde, Kürdistan’ın “kayıp ruhunu” bulma misyonunu yüklemiştir.

Bu bilinçle kürt edebiyatı ele alındığında sanırım nasıl bir misyonu yüklediğimizi daha iyi içselleştireceğiz…

Yaşama yaklaşım ne kadar tutarlı olursa başarıda o kadar yakındır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Omer Dilsoz Arşivi