M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Halepçe katliamı

Halepçe katliamı

Halepçe katliamı, Kürt tarihinin soy kırıma atılmış adımlarından biridir. Tarihsel zulmün ve unutulmaz mazlumiyetin tepe noktasıdır. Nagazaki, Hiroşima, Hitler Almanyası, Müssolini İtalyası, Lenin- Stalin Rusyası gibi Saddam’ın ve kimyasal Ali’nin katliamıdır.

Halepçe külleri dün gibi taze bebeğini korumak için abanan babanın tarihe mal edilmiş resmini çeken ünlü Türk fotoğrafçısı ve gazetecesi Ramazan Öztürk’ün TRT 6 (Şeş) de yaptığı proğramında kaldırıma oturup ağlarken bende kendisiyle birlikte göz yaşlarıma hakim olamadım. Halepçe bir katliamın unutulmaz 22. Yıldönümüdür.

İnsanlık tarihinin vahşet çöplüğünde yerini alan Saddam diktatörü ve onun zülum kardeşi, akrabası kimyasal Ali’nin Halepçe’de Kürtlere yaşattıkları trajediyi sergilerken tarih yaprakları 16 Mart 1988’i gösteriyordu.

Diktatör Saddam 23 Şubat 16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-Enfal harekatını şiddetlendirdiği tarihlerde İran ordularının Zafer-7 taarruzunu başlatmıştı. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne bağlı Peşmergeler de İran Ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasında isyan başlattı.

Diktatör Saddam Hüseyin İran ordusunu durdurmak için akrabası Kuzey Cephesi Komutanı Korgeneral Ali Hasan Tikriti’ye (Kimyasal Ali) zihirli gaz kullanmasını emretti.

16 Mart 1988’de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MİG-23 uçağı Halepçe kasabası üzerinde bombardımana başladı. Bir günde 5 bin, toplam 7 binden fazla öldü. 15 binden fazla insan yaralandı.

Sonuç; 19 Ağustos 1988’de Irak ve İran ateşkes imzaladı. Irak ordusu ateşkesten beş gün sonra Halepçe’ye girdi. Halepçeyi işgal eden Saddam kimyasal silahlar ile yetinmediği katliamını bir günde 200 Halepçeliyi daha öldürerek sürdürdü. Resmen saddam Kürtlere soykırım uyguluyordu. Fakat ne demişler “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” O katliamları yapan Saddam 5 Kasım 2006 tarihinde idam edilerek hak ettiği cezayı aldı.

Ne yazık ki, kimin “katil”, kimin “zalim”, kimin “cani”, kimin “suçlu” olduğuna ve kime nasıl ceza verileceğine bugün bile Kürtler karar veremiyor. Onların yerine Irak’ı işgal eden ABD ve müttefikleri başta olmak üzere ve de bu ülkeyi çevreleyen İran, Türkiye karar veriyorlar. Ne yazık ki hala Irak’ta, Türkiye, İran ve Suriye’de Kürtlerin kaderini tayin etme hakları 100 yıldır süregelen zulme rağmen kendi ellerinde değildir.

Ve ne acıdır ki, Halepçe’de işlenen katliam, teşebbüs edilen soykıırım ortamı Avrupa, Rusya ve Amerika’nın silahlarıyla oldu. Medeni Avrupa ve Amerikalı yüz yıldır Kürtlerin insani ve külütel haklarının gaspına onay veren politikalar sürüyorlar. Bu yaklaşımda Kürtleri içlerinde barındıran başta Türkiye, Irak, İran ve Suriye’nin işine gelmektedir.

Tamam, bunu anlıyoruz, anlamasına da anlamadığımız bir şey varkki kimsenin anladığını sanmıyorum.  Yüzde 95’ten fazlası müslüman, yüzde 80’den fazlası sünni olan Kürtlerin söz konusu katliam ve Kürtlerin insani ve külütel haklarının gaspına karşı duyarsızlıkları.

Müslümanlık adına ortaya atılan bir sorunda mangalda kül bırakmayan, AB’de karikatür ve islama hakaret içeren yaklaşımlara haklı olarak büyük kitleler ile tepki gösteren; yine haklı olarak kandil ve mevlitlerde iki yüz binleri alanlara çeken, o kutsal gün ve gecelerde ceplerden yüz binlerce mesaj, interten üzerinden milyonlarca mail atan Müslüman Kürtler Halepçe ve benzeri olaylar karşısında duyarsız olmalarına bir anlam veremiyorum.

Bakara 84. Ayet’te mealen diyor ki “…Bir birinizin kanını dökmeyeceksiniz ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.”, 85. ayette, “…Yurtlarından çıkartılmaları size haram değil miydi? Siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz.” Bakara 191 Ayet, “…Fitne öldürmekten daha şiddetlidir!”  217. Ayet’te de “ Fitne ise adam öldürmekten daha büyüktür!” der.

Nisa 93. Ayet “… Kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası cehennemde ebedi kalmaktır.; Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamış.”

BU ZULÜMDÜR

Ya Kur’anda Zülum üzerine 280 den fazla geçmekte. Bunun içinde Zülum manasında kullanılan kelimeler dahil değildir. Örneğin; “Onların kıl kadar da zülmedilmez ( La yuzlemüne fetila- Nisa 49), Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler (Bakara 57)  Ve yüzlerce ayette yüzlerce mesaj.

Zülum 3 çeşittir. İnsan ile Allah arasında ki en büyük küfür ve şirktir. 2. si İnsan ile insan arasında olanıdır. 3. cüsü ise insanın kendi kendisine zülmetmesidir. Konumuz Halepçe ve insan insan arası ve özellikle müslüman ile müslaman üzerine yapılan en büyük zulümdür.

Şimde soruyorum, Allah aşkına Kürtlere zulüm edenlerin büyük çoğunluğu aynı inanca, aynı Allah’a, aynı kitaba, aynı Peygamber’e inanan din kardeşimiz. Peki o mangalda kül bırakmayan dindar, müslüman, tarikatçı, cemaetçi, ümmetçi kardeşlerimizin bu katliamlar karşısında neden hiç bir tepki vermezler?

Böyle günlerde ağıt yakılarak riyakarlık yapmanın anlamı yoktur. Bu coğrafyada yüz yıldır bir halk yok ediliyor. En büyük katliamda Halepçe’de gerçekleşti. Bırakın Birleşmiş Milletler, Dünya Kamuoyu, Ortadoğu Kamuoyu, Türkiye’deki o çok demokrat Türk ve de islamcı Kürt kamuoyundan ses seda bile çıkmadı. 22 yıldır Dünya ve de ezici Kürt nüfus cinayete maruz kalan, zulme maruz kalan sahipsiz Kürtler olduğu için herkes sessiz kalıyor.

Ramazan Öztürk’ün Halepçe’de ekranlara getirdiklerini izlediniz değil mi? Üzerinde 22 yıl geçmesine rağmen Halepçe katliamının izleri hala yok olmamış. Hastanelerde yüzler, binler ile insanlar hala tedavi oluyor. Zehir yüklü bulutlar hala o şehrin üzerinde kabüs gibi. Ama ne gariptirki Dünya kamuoyunda hala gereken yankıyı bulmadı. Türk medyasına bakmanız bile yeterlidir. Bir sütuna beş santimlik iç sayfalarda bir haberle ya geçiştirilmiş ya da hiç yer bile verilmemiş.  Ama ilahi divanda birileri bir gün bunun hesabını verecek.

Halepçede toplumsal travma hala devam ediyor. Ama hala Irak diktatörüne kimyasal silah verenler, Kürt katliamını yönlendirenler, uygulamaya o günden bugüne seslerini çıkarmayan ve bu katliama destek olanlardan hala hesap sorulmuyacak mı? Özellikle müslüman Kürtlere mesajım var. Egemenlerin Kürtlerin yavaş yavaş eritilerek yok etme, asimile etme projelerini seyretmekle mi yetinecekler?

Her sığınağın bir gaz odasına dönüştüğü, sokaklarda, meydanlarda, tarlalarda insanların zehirlenerek öldüğü Halepçe’de olup bitenleri yüksek trajlı medya neden es geçiyor?

Katliamdan sonra olay yerine giden Sabah gazetesinden Ramazan Öztürk “ Bütün sokaklar, caddeler insan ve hayvan ölüleriyle doluydu. Katliam demek, facia demek hafif geliyor. Vahşet, Vahşet de hafif kalıyor. “ Diyebiliyorken siz neden sessiz kalıyorsunuz?

Evet, böylesi bir katliama sessis kalmak insanlıktan nasibini almamış hayvandan da beter bir insan müsveddesi olmak demektir. Bu katliamda canlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum ve herkesin böylesi olaylar karşısında hassas olup tepkilerini kendi çapınca yasal çerçeveler içinde göstermesini bekliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi