M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Birand ve 3 barış güvercini

Birand ve 3 barış güvercini

Mutlaka herkes için çok değerlidir. Ama benim için çok daha farklı bir yeri ve önemi olan annemi 20 Ocak 2008 tarihinde kaybettim. Bugün annem Emine’yi; stran ve klamlarıyla büyüdüğüm 8 yıl önce kaybettiğimiz Karapete Xaço; ki doğduğum kent Batman’lıydı ve 6 yıl önce ense kökünden 19 Ocakta vurularak katledilen Hırant Dink’i (Ahparig) yazacaktım.

Hani 1915’in 100. yıldönümü 2015’te bu ülkede ilaç için Ermeni bırakmamaya yemin edenlerin kalan 3-5 Ermeni’den ne istediklerini sorgulayacaktım. Ama olmadı, tam bunları yoğunlaşmıştım ki ajanslara bir ölüm haberi düştü.

Yeni bir 20 Ocak gününde anneme “ölümün acısı” başlıklı makalemi yazmak için bilgisayar karşısına geçmiştim ki o acı haber açık duran TV ekranlarına yansıdı.

Gazeteci Mehmet Ali Birand vefat etmişti. Oysa biraz önce onun son makalesini okumuştum. İşte bu yüzden izniniz olursa annemin vefatıyla bitmeyen yürek sızısını Mehmet Ali Birand ve barışın 3 güvercini üzerinden gönlümden geçenleri sizlerle paylaşmak isterim.

xxx

Mehmet Ali Birandı bir gazeteci gözü ve duyguları ile ifade etmem için şunları derim:

Her şeyi, ama söylenmesi gereken her şeyi, açık seçik; hiç ama hiçbir şeyi saklamadan konuşan, dürüstçe sorgulayan ve hiç eğmeden bükmeden doğruları ifade eden bir gazeteciydi.

Üslubu çok farklıydı. Sorarken, sorgularken karşı tarafın canını yakmamaya itina gösteren bir dil; saygılı tavırı ile haber yapan Türk ve Dünya medyasının tanıdığı bir isimdi.

Birand çocukluğundan itibaren zor bir hayat yaşadı. Mensubu olduğu kimliğini (Kürd) son zamana kadar açığa vurmadığı halde doğruları söyledikleri için başı dertten kurtulmadı. Onun rüyası ırkçılığı ötekileştirmek, bu topraklarda birlikte yaşamayı önermekti. Ne yazık ki medyanın bu en güçlü sesi bile linç girişimleri, andıçlar ile karşı karşıya kaldı. Ama kendi tabiri ile zor koşullarda bile her zaman dimdik ayakta durmasını bildi.

Birand sorarken ve yazarken söylediklerinin yaratacağı toplumsal tepkiden ve sonuçlarından korkmadan gerçeği, yalnızca gerçeği irdeleme mertliğini, erkekliğini ve de erdemliğini gösteren ender gazetecilerden biriydi.

Bana göre bu açıklık, şeffaflık, gerçeklik, samimiyet ile mesleğine olan tutkunluğu; kullandığı dil ve yumuşak tavrı ile okuyucu ve izleyici nazarında Mehmet Ali Birand oldu.

Gerçekten Türk medyasının yetiştirdiği sorgulayıcı doğru haber veren bir haberci, demokrat bir gazeteci, yazar, fikir adamı, eğilmeyen, bükülmeyen, duayen ve de efsane bir televizyoncuydu. Tek başına bir çok gazeteci, televizyoncu yetiştiren bir okul, bir akademi, bir üniversiteydi. Mehmet Ali Birand bu ülkede kolay unutulmayan iz bırakan bir ekoldü.

Son derece çalışkan, 72 yaşında genç muhabirlere vizyon kazandırarak önlerini açan, gazeteciliğin özünün muhabirlik olduğunu geldiği makamlara rağmen asla unutmayan; ölüme giderken son yazısını yazan; işini çok severek yapan son derece renkli bir kişilikti.

Okur ve izleyiciler de ondan çok şey öğrendiği standartları yüksek bir gazeteci olduğu kadar mükemmel bir insandı. Mesleğini ilkeli, uluslar arası, evrensel nitelikte ödün vermeden yaptı. Renkli kişiliği, kendine özgü üslubu, cesareti, bilgisi, tecrübesi ile haber sunardı. Ali Kırca’nın dediği gibi “ aklı, cesareti, vicdanı sürçmeden bir ömrü tamamladı.” Mehmet Ali Birand ne yazık ki yok. Artık istediğinize randevu verebilirsiniz. Nur içinde yatsın. Allah rahmet eylesin. Ailesinin, yakınlarının, onu sevenlerin ve medya camiasının başı sağ olsun.

3 BARIŞ GÜVERCİNİ

Katliam gibi hunharca bir cinayetle Paris’in göbeğinde öldürülen 3 Kürd siyasetçi kadın; Diyarbakır’da yüz binlerin katılımı ile beyaz tülbentli kadınların omzunda üç barış güvercini olarak ebediyete uğurlandılar.

Tek merkezden beslenen provokasyoncular, siyasetçiler ve medya çığlıklarına rağmen Diyarbakır’da mahşeri kalabalık ajite edenlerin kötü beklentileri yerine barışın sesi yükseldi. Mehmet Ali Birandın zamansız ölümünü bahane bilen medya Diyarbakır barışına ambargo uyguladı. Ertesi gün gündeme düşmesi beklenirken bu sefer gündem yaratıcılarının ilk işi 7 ilde DHKP-C operasyonları ile kendi gündemlerinin önüne hiçbir şeyin geçmeyeceği yemini etmişçesine verdikleri emri kabul eden medya harfiyen o emri yerine getirdi.

İstanbul’un karını bile saatlerce canlı veren Türk medyası; Diyarbakır barış şölenini görmedi; bir tanesi bile canlı vermedi. Aynı medya Habur’u provoke ve ajite ederek Türk halkını kışkırtmak için saatlerce canlı yayın yaparak ne gerekirse yapmıştı.

Günlerce Birandın gazeteciliğini yerlere, göklere sığdırmayan medya Diyarbakır’daki barışa sağır, dilsiz ve kör kesildi. Bu yaklaşımlarıyla rahmetli Birand için söylediklerinin tamamı gerçekliklerini gölgeliyordu. Çünkü samimiyetten uzak, kişiliksiz bir yaklaşımdı.

Ki Mehmet Ali Birandın hayatı boyunca yapmadığı bir habercilikti. Özellikle Kanal D’nin bu çarpıklığı bilmesini Kürdler haykırarak dile getiriyor. Türk medyası bu tavrı ile ülkede kan akıtan bir soruna yaklaşımı geleceğimizi dinamitlemekle eş değer değil mi?

Nitekim twitter’deki hesabına Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş’ın  dediği gibi tesadüfi değildi. Şöyle demişti Sayın Aslı: “ Dün hiçbir tv kanalı, bütün bir hafta konuşulduktan sonra Diyarbakır’daki cenaze törenini vermemiş olması, tesadüf değildi. Hükümetin ‘ricası’.

‘Birand’dan bir ders alacaksanız, bu da talimatla habercilik yapmama dersi olmalı” diyordu. 

Ama Kürdler barış istiyor. Biranda 3 güvercinin cenaze töreni haberini vermek belki nasip olmamıştı; ki olsaydı mutlaka canlı verirdi. Ama son yazısındaki arzusuna uyarak cenazeye katılan yüz binlerce Kürd huşu içinde şehitleri için anlamlı bir tören düzenlediler.

Paris vahşeti, Malatya morgunda 13 gerilla cenazesi dururken; Kandile operasyon ile süreç kasıtlı sabote edilirken bile yüz binler alanlarda sadece “barışı” talep ediyordu

xxx.

Rahmetli Birand gibi Diyarbakır’da Kürdler söylenmesi gereken her şeyi söylediler. Hiç ama hiçbir şeyi saklamadan dürüstçe, mertçe barış süreci desteklediklerini Türk ve Dünya kamuoyuna ilan ettiler. Gizli ajanda ve gündemler oluşturmadan aynı içtenlik ve samimiyetle Türk devleti ve halkının; iktidardın, hükümetin ve Başbakan’ın da yapmasını bekliyorlar.

Kürdler, Başbakan’ın siyasi üslubunu ve siyaset yapma tarzını eleştiriyor, karşı tarafı dinleyerek “barıştan” yana dönüştürmesini bekliyorlar. Bu toprakların asıl sahibi Kürdlerin varlığını suç ve günah sayan Türk İslam Milliyetçiliği sentezinin değiştirilerek kimliklere eşit vatandaşlık, haklarını tanıyan, silahların konuşmadığı demokratik bir ortam oluşsun istiyorlar.

Paris’te katledilenle belki yaşayarak yapamadıklarını trajik ölümleri ile barış sürecini başlatan 3 güvercin olabilirler. Milyonlar 3 Barış güvercininin 90 yıldır kaybolan insanlığın, vicdanın geri gelmesine yol açacak birlik, eşitlik, adalet içinde yaşama kültürüne vesile olmaları için Diyarbakır meydanlarına aktı. Yakalanan son fırsat heba edilmeden adil bir çözümün gerçekleşmesi için herkes üzerine düşeni yapmalı ve dua etmeli.

Barışı istemeyen medya Roboskiyi görmediği gibi Diyarbakır alanlarında yüz binlerin katıldığı barış şölenini de görmüyor olabilir. Ama Cenazede medyanın gözüne sokulan bir pankart vardı ki, ders alabilseler ibret vericiydi. O pankartta diyordu ki “savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz.” Bu mesaj er ya da geç hak ettiği yeri bulacak. Değilse egemenler bugünkü Kürd muhataplarını kaybederlerse bir daha konuşacak birini bulamazlar. O günleri kimse düşünmek bile istemez.

Anneme, Biranda, Xaçoya, Hrant’a ve son anda vefatını duyduğum demokrat bilim adamı, gazeteci, aydın Toktamış Ateş ve 3 Güvercine Allah’tan rahmet diliyorum. Hepsinin aileleri, yakınları ve sevdiklerine başsağlığı diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi