M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Ankara'da Siyaset

Ankara'da Siyaset

Siyasetin belden aşağı doruklarda seyrettiği, Baykal’a vuruşun yapıldığı günlerde Ankara’da Batmanlılar derneğinde arkadaşlarla sohbet ediyordum.

Baykal’ın izlediği politikayı beğendiğim için değil amma belden aşağı kime vuruş yapılırsa yapılsın çirkindir, ahlak dışıdır, siyaset dışıdır.

Diyebilirsiniz “ama o koskocaman CHP ve Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanıdır. O da hal ve hareketlerine dikkat etmeliydi.” Doğrudur, Baykal şayet böyle bir şey yapmışsa hayatının en büyük hatasını yapmıştır, ama yine de Baykal böyle tahtından indirilmemeliydi.

Ankara’daki gündem sadece Baykal olayı ile ilgili sıcak değil. Yazılacak o kadar çok şey var ki:

Referandumun Yüksek Seçim Kurulu tarafından çıkartılan yasaya rağmen 60 değil, 120 gün olarak belirlenmesi. Kürt sorununda “açılımın” doğmadan ölmesi ve Kürt sorununda AKP’nin sınıfta kalınması üzerine AKP ve BDP’nin Anayasa değişiminde karşı karşıya gelmesi. Ergenekon’un bir adım ileri, iki adım geri yalpalaması. BDP’nin Washington çıkarması. Kürtlerde önemli bir lider olan Ahmet Türk’ün derin devlet tarafından tasfiye edilmesi. AKP’nin Kemalistlerin Ulusal Milliyetçilik sentezi yerine Türk-İslam sentezi ile dini arkasına alan milliyetçilik ile Kürt sorununa yaklaşımın yarattığı büyük tehlike. AB üyeliği var mı, yok mu gelgitleri. Meclis’te Anayasa oylamasında 8. maddeye ret oyu v eren AKP’li 12 Milletvekilinin gizemi. Türkiye – Rusya ilişkileri, Atina Çıkarması.

Noktayı koymazsak Ankara siyasetinde tartışma yaratan o kadar çok konu var ki saymak ve yazmakla bitmez. Bilemiyorum ama dünyanın bir başka başkentinde bizde olduğu kadar gündem var mı?  Hiç zannetmiyorum.

Bütün bu hayati gündemlere rağmen kendimi Baykal olayını yorumlamak ve yazmak zorunda hissettim. Baykal’a yapılan Ankara’da siyasetin rezilleşmeye başladığının en açık örneği. Siyaset tek kelime ile kirletiliyor.

İlgimi çekerek şaşkınlığa düşmeme yol açan hükümet medyası yerine “CHP yandaşı” “Ergenekon Avukatı” medyanın Baykal’a 360 derece çark ederek saldırması oldu. ikinci olay mağdur olan eşe ve Baytok için şu ana kadar Baykal’ın tek kelime söz etmemesi oldu.

Baykal’ı kim devirdi sorusundan çok, Ankara’da siyasetin argümanlarının bu kadar ayaklar altına alınması sanki Türk siyaseti bitti mesajını vermektedir. Bana sorarsanız Deniz Baykal’ı tasfiye eden güç yanlış taktik uyguladı. Bu adımla 87 yıllık gizli iktidarın sonunun kendi elleriyle işleme koymuş oldular.

Baykal yapılan komplo için “Bu bir devlet işi demiş.” Doğrudur. Ama hangi devlet işi, iş başındaki hükümetin yönettiği devlet işi mi? Yoksa 87 yıllık gizli iktidarını sürdüren derin devletin işi mi? Bunu önümüzdeki günlerde öğreneceğimize inanıyorum.

CHP Milletvekilleri de en azından Baykal kadar şaşkın. Kimi Baykal’ın geri gelmesi için kulis yapıyor, el altından gençlere açlık grevi yaptırıyor, Baykal’ın istifasını gözyaşı ile izliyor. Kimisi de sessiz ve derinden olayların gelişmesini bekliyor.

Şüphesiz gözyaşı dökenler Baykal’ın sayesinde CHP sandalyelerini işgal edenlerdir. Baykal’ın gidişinden çok kendi gelecekleri için duydukları endişe yüzünden Baykal’ı geri getirmek istemektedirler.

Sessiz ve derinden olayları izleyen CHP’liler ise yıllardır pamuk ipliği ile CHP’ye bağlı olan, Baykal ve ekibi tarafından dışlanan, aktif olarak parti içinde hiçbir göreve getirilmeyen CHP’lilerdir. İki kesimde Baykal’ın izleyeceği yolu dikkatle takip ediyor.

İstifasından sonra net konuşmayan Baykal’ın pes etmeyerek geri geleceği söyleniyor. Bu yüzden Baykalcı karşıtı CHP’lilerden tek kelime yorum yapılmamaktadır. Şu anda CHP parti üst yönetiminin tamamı Baykalcıdır. Ya 2 hafta sonra Baykal kurultayda aday olursa korkusunu hala muhalif CHP’liler endişeyle beklemeye sevk etmektedir.

Çünkü Baykal bir dönemin sonunu kabul etmekten çok basın toplantısında ileri sürdüğü görüşleriyle yeni bir hesaplama süreci başlatıyordu. Dikkat ederseniz Baykal görüntünün içeriği konusunu ne ret etti ne de doğruladı. Ama hemen hükümeti suçladı, Erdoğan’da anında “Ahlaksız bir iftira” diye sert bir karşılık verdi.

Sonuç: benim görüşümü soruyorsanız Baykal kurultayda aday gösterilip yeniden seçilse bile ortaya çıkan görüntülerden sonra rahat bir genel başkanlık yapamaz. Sadece kendisi rahat lider olmayacağı gibi CHP’yi daha ileriye taşıması da mümkün olmaz. En azından Baykal geri dönerse “sen kasetten haber ver”, “Orası kimin eviydi” ya da Clinton’da olduğu gibi en kritik ve önemeli devlet adamları ile yapacağı görüşmelerde bir gazeteci konuyu dönüp dolaştırıp bu meseleye getirerek o ölümcül soruyu soracağı bir gerçek.

Ayrıca görüntüler bazılarına göre ne kadar çirkin, alçakça olursa olsun Türk halkının geleneksel bir yapısı ve bakış açısı var. Bunu da Hürriyet gazetesi internet sitesinde “Bur tarih sona erdi”! Manşetiyle Türk halkının duygularını çok güzel izah etmişti.

CHP taraftarı medyanın timsah gözyaşları, ahlaksızlıktır tespitleri ve olayı kınama cümleleri ile Baykal’ın istifa kararını “örnek” ve “onurlu” demelerine bakmayınız. Bence Baykal’ın ipini olay duyulur duyulmaz CHP’yi destekleyen medya çekti.

Ama Baykal CHP’nin başına kurultayda dönüş yapar mı ihtimal dışı değil. Nitekim evinin balkonunda Kılıçdaroğlu ile verdiği pozda “Tamam bir zaafın kurbanı oldum, ama gelin destek verin” diyen bir duruş vardı. CHP’nin içinde liderlik koltuğunu dolduracak birinin olmaması Baykal’a bunu yaptırıyor. Zaten Baykal’ın desteği ile gelen delegelerde özgür iradeye sahip olmadıkları için Baykal açık seçik “Ben aday değilim” demedikçe, kimse öne çıkmaya cesaret edemez, etmiyor da.

Nitekim Kılıçdaroğlu da bu sebepten Baykal’ı ziyaret etti ve Balkonda poz verdi. Ama doğrusu Baykal’ın gölgesinde kalan bir görüntü oldu. Zaten Kılıçdaroğlu’da bir lider değil, Ahmet Hakan’ın yazdığı gibi bir Gandi Kemal pozundadır. Adeta Baykal’dan icazet istiyordu. CHP içinde icazet geleneği olmadığına göre soru işaretleri artıyor.

Kılıçdaroğlu ya da bir başkası icazet ya da vesayet olmadan inisiyatif kullanarak CHP’nin başına geçerlerse parti toparlanır. Parti liderliğine soyunan kim olursa olsun başta Kürt sorunu ve devletin yeni yapılanması için adım atar, statükoculuğu ret ederse CHP’yi toparlar, değilse CHP yüzde 20’leri bir daha bulamayacağı gibi tarihin bir daha dirilmeyecek mevta partileri arasında yerini alır.

NOT: 2 Türk bankasının kredi vermek istediği Ilısu Baraj’ı ve Hasankeyf için görüşlerinizi mlatifyildiz.com sitesinde “konuk defterine” girerek yorumlarınızı yazın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi