İbrahim Genç

İbrahim Genç

Türk aydınlarına notlar

Türk aydınlarına notlar

Bugünlerde biliyorsunuz ki Kürtler TZPKurdi öncülüğünde Kürt Dil Bayramını kutluyorlar. Her milletin ana dillerine yönelik gösterdiği duyarlılık gibi Kürtler de kendi ana dillerine karşı bir duyarlılık sergilemekte ve dillerinin evrensel normların öngördüğü haklara ulaştırılmasını talep etmektedirler. Sanırım toplumların var oluşsal olarak sahip oldukları bu hakkı inkar etmek veya sabote etmek pek doğru sayılmaz hiçbir yasada ve vicdanda.

Ama güzel ülkemizin vicdanı ve aklı Alis harikalar diyarına tatile gittiği bazı Türk aydınları bu var oluşsal hakkı terörize etmeyi inadına sürdürmektedirler. Bunların başını da son aylarda piyasaya çıkan ve benim de daha önce birkaç defa yine eleştirdiğim Şeyda Açıkkol çekiyor.

Bu yazar Hanımefendi Kürtlerin Kürt Dil Bayramını kutlamaları karşısında adeta afallıyor olmalı ki kendi yazısında riyakarlığını ve çelişkisini de ortaya koyuyor. Yazının başında ve sonunda Kürt Dil Bayramı kutlamalarını devlete şikayet edip “hain emeller, ayrımcılık, skandal” gibi ifadeler kullanıp yazısının sonunda büyük ihtimalle ana dilde eğitim talebini kastederek “Devlet olmak; kuralları ve çerçeveyi belirleyerek şom ağızları ve cüretkar söylemleri işlevsiz hale getirmeyi gerektirir” diyebiliyor. İşin tuhafı hem bu tehditleri savuruyor hem de yazısının bir yerinde Kürtçe eğitimin serbest bırakılmasında sakınca yok diyor. Sakınca yoksa neden bu talepler zorunuza gidiyor? Bu durumlarda hemen “PKK yandaşlarını kastetmek” gibi ifadeler kullanmayın sakın. Çünkü Kürtler bıktılar artık sizin bu tutarsız ve gerçekçi olmayan yaklaşımlarınızdan.

Böyle yazarların bir art niyeti yoksa bunların dünyayı tanımadıkları ya da kör ve sağır yaşadıklarını düşünüyorum. Kürtler sürekli olarak Türkçenin resmi dil olmasının kendileri için problem olmadığını dile getirseler de son yazısında Şeyda Hanım’ın tehditvari bir üslupla dediği “Ama unutmasınlar ki; Türkiye’nin resmi dili Türkçedir” sözünü işitiyoruz. Okumuş, sözde aydınlanmış bir Türk aydını Kürtleri anlayamazken normal bir Türk nasıl anlasın ki? Kürtler her hakka sahipmiş. Çocuklarına Kürtçe isim takabiliyorlarmış. Neye göre ama? Daha geçenlerde “Asimilasyon ve Kürtler” adlı yazımda bu konuya değindim. Şimdi uzatmayacağım.

Ama Şeyda Hanım ile Türk dünyasından canlı tanıklarla bir yolculuğa çıkabiliriz. Ki yazısını okur okumaz telefona sarılıp Urumçili, Kerküklü, Özbekistanlı, Bulgaristanlı, Japonyalı ve Almanyalı arkadaşlara ulaşıp bu yazı üzerinden sorular sordum. Bu arkadaşlarımla bizzat yüz yüze de görüşüyorum zaman zaman.

Öncelikle Japon arkadaşıma ülkesinde böyle bir sorun olsaydı tavrının ne olacağını, başka halkların dillerinin yasaklanıp yasaklanmayacağını, Kürtlerin ana dilde eğitim alamamaların nasıl değerlendirdiğini sordum. Çok samimi bir şekilde bu tür yasakların aptalca olduğunu, Japonya’da bu tür yasakların kabul edilmeyeceğini dile getirip ana dilde eğitimin bir hak olduğunu söyledi.

Bulgaristan Türklerinden olan arkadaşım da  annesinin geçmişte Bulgaristan’da Türklere yapılan asimilasyonu uzun uzun anlattığını ve orada Türkçeye dair her şeyin bir dönem yasaklandığını ama zamanla bu yasakların kalktığını ve Bulgaristan’daki Türklerin şimdi hemen hemen her türlü siyasal ve kültürel hakka sahip olduklarını söyledi. Yani Bulgaristan’da ana dilde eğitimin anayasal güvenceye alındığını ve asimilasyon politikasının terk edildiğini dile getirdi. Ki kendisi bu bağlamda Türkiye’deki Kürtlerin dilsel taleplerini kolaylıkla anlıyor ve anlayış gösterebiliyor, empati kurabiliyor.

Ankara’da tanıştığım Çin’in Sincan-Uygur Özerk Bölgesinden Urumçili arkadaşım da orada bazı sorunların olduğunu ama her şeye rağmen ana dillerini de resmi dil olarak kullanılabildiğini, yerel parlamentolarının olduğunu, bölgesel bayraklarının olduğunu dile getirdi. Tabi orada bazı sorunlar var ama en azından bir ulusu ulus yapacak birçok siyasal ve kültürel hakkın Uygur Türklerine verildiğini ve Çin anayasasınca da bu hakların güvence altına alındığını söyleyebiliriz.

Gürcistan’ın Ahıska bölgesinde yaşayan ve zamanla iki defa sürgün edilen, önce Özbekistan’a yerleşen ve oradan da 15-20 yıl önceye Türkiye’ye yerleşen arkadaşımla da bunu konuştum. Sovyet Rusya döneminde ailesiyle Özbekistan’da yaşayan bu arkadaşımın babasının anlattığına göre Türki cumhuriyetler SSCB yönetimi altındayken resmi dil olarak hem Rusça hem de Özbekçe veya diğer dilleri kullanabiliyorlarmış. Sadece büyük resmi dairelerde yazışmalar Rusça oluyormuş. Bunun yanında o dönemde eğitimde 11. sınıfa kadar okullarda hem Rusça hem de Özbekçe eğitim veriliyormuş. Ki bunların yanında SSCB, yönetimi altındaki dillere finansman da sağlıyormuş.

Bu meseleyi Türkiye’de Tarih bölümünde master yapan Kerküklü arkadaşla da konuştum. Ülkemizdeki ana dile ilişkin yasakları saçma bulan bu arkadaş da Irak Kürdistan’ında Türkmenlerin her türlü hakka sahip olduğunu dile getirdi ve Türkmencenin Irak Kürdistanı’nda hem resmi dil olarak hem de eğitim dili olarak kullanıldığını dile getirdi. Ki anayasal güvenceye sahip bütün bunlar.

Şeyma Açıkkol, tabi Almanya’da sanki ana dile ilişkin yasaklar varmış gibi ikide bir diyor “Bakın Almanya’ya”. Neden bakalım yahu? Aynı şey mi? Kürtler ana yurtlarında bu yasaklara uğruyor. Bunu anlamak zor mu? Gelelim Almanya’ya yine de. Türkiye’de Uluslar arası ilişkiler okuyup Almanya’ya dönen Alman arkadaşla da bunu konuştum. O kesin bir şekilde Almanya anayasasının böyle saçma yasaklara yer vermediğini dile getiriyor ve ekliyor “Sen bakma Türklere, ellerinden gelse ulusal marşımızın bile Türkçe okunmasını isteyecekler.” Bu Alman arkadaşın ifadelerinin yanında orada yaşayan ve Hukuk okuyan bir arkadaşım da Almanya’da ana dilde eğitim hakkının anayasal güvenceye alındığını, herkesin ana dilini okullarda 5. sınıftan itibaren öğrenebildiğini, Alman eğitim sisteminin kişilerin önce ana dillerini iyi bilmeleri gerektiği düşüncesini benimsediğini söyledi. Hukuk okuyan bu arkadaşımın aktardığına göre Türkiye vatandaşı olan ve Almanya’da 7. sınıf bir öğrenciye öğretmenini, evinde ana diliyle konuşmasını öğütlemiş. Bu kadar ileri bir mantalite yani.

Yine daha geçenlerde Milliyet’ten Taha Akyol’un yazılarından okuyoruz. Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyetinden aktardıklarına bakalım. Taha Akyol’un aktardıklarına göre oradaki Tatarların hem meclisleri var hem de bölgesel bayrakları. Ana dillerini her alanda kullanabiliyorlar. Ki resmi dil zaten. Bunları yazan Akyol, oradaki Tatarların Ukrayna yönetiminden memnun olduklarını aktarıyor. Bu haklara sahip olan hangi millet memnun olmaz ki? Siz bunları Kürtler için isteyemezsiniz ama. Bu da sizin iki yüzlülüğünüz. Ki oradaki Zafer Bayramı kutlamalarına Taha Akyol ile birlikte katılan Bakanımız Ahmet Davutoğlu da Kırım Tatarlarına “Sizden iki isteğimiz var; dilinizi, din ve kültürünüzü unutmayın, geliştirin” diyor. Hatırlayın Başbakanı Erdoğan’ın Almanya’daki Türklere çağrısını.

Gelişen dünya ve milenyum çağının aklı artık saçmalıkları kaldırmıyor. Bu bakımdan ülkemizin içine düştüğü saçmalıklar ve tutarsızlıklar bir an önce terk edilmedi. Türk aydınları artık dürüst bir tutum sergilemeli. Kendi milletleri için istediklerini başka milletler için isteme erdemini göstermeli. Yoksa ülkemizdeki gerçeklere kör ve sağır kesilmek ülkemize bir şey katmıyor. Ülkesini, Türkiye’yi seven her Türkiyeli gerçeklerle yüzleşmeli ve Türkiye’nin çağdaş dünyadaki yerini alması için bir şeyler yapmalı. Bu sebeple de aklı ve vicdanı hür her Türkiyeli yurttaş, demokrasi için sesini yükseltmeli ve Kürtlerin var oluşsal talepleri de terörize edilmeden doğru algılanmalı.

Tabi öncelikle Türk aydınları…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
İbrahim Genç Arşivi