M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Medya patronundan itiraf

Medya patronundan itiraf

Yazıma başlamadan önce Elazığ depreminde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarını yitirenlere başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu arada uzmanlar ne derse desin fotoğraf ve ihmaller ortada. Suçlu bölgenin on bin yıldır kullanılan kelpiç mimarisi değil, depreme yönetimlerin ilgisiz yaklaşımı ve anlayıştır bana göre. Başbakan Erdoğan’ın deprem bölgesine gitmesi yüreklere su serpti.

 * * *

Neyse asıl konumuza dönelim. 

Türk medyasının Kürt sorununun çıkmaza girmeside baş aktörlerinden biri olduğunu her fırsatta dile getirdim. Taraf gazetesinde dönemin Sabah ve ATV grubunun sahibi Dinç Bilgin’in Neşe Düzel’e anlattıkları defalarca köşeme taşıdıklarımı içeriyordu. ( ki bu gurupta bende 15 yıl Konya temsilcisi olarak çalıştım. Ama ilkelirim ve düşüncelerimle.)

Sayın Bilgin’in neler dediğini özetlemeden söylemin arkasının gelmesini diliyorum.

Bilgin,“Kürtlere çok ayıp ettik” demiş. Çok kibar bir söylem. Ama haydi eski patronum vicdani muhasebesyle baş başa bırakarak söylediklerine kulak verelim.

 “Gazetecilik dışında bir işiniz yoksa hükümetleri rahatça eleştirebilirdiniz, onlarla kavga da edebilirdiniz. Ama asker ağırlıklı bürokrasiyi eleştirmek kolay iş değildi. Hatta benim o günlerde, asker, yargı ve basından oluşan ‘üç ayaklı güç dengesi’ diye bir teorim vardı. Ülkede gerçek güçler bunlardı. Hükümetler ise öyle arada oyun oynayan unsurlardı.

28 Şubat’ta Medya o dönemde askerle ve yargıyla ittifak yaptı. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi 28 Şubat da bir darbe süreciydi.

Maalesef 28 Şubat döneminde eski hastalıkları uyandı. Ben sütten çıkmış ak kaşık değilim. Zaman içinde çok değiştim tabii. Şimdi eskisine göre çok daha demokratım. Askere karşı çıkılmıyordu ve karşı çıkmak düşünülmüyordu bile.

Türkiye’de birçok milat vardır. Bu milatlardan biri de Taraf’ın yayın hayatına başlamasıdır. Taraf Türkiye’de pek çok şeyi değiştirdi. Mesela Türkiye’nin insaf ölçülerini değiştirdi. Türkiye’de medya işi artık böyle gitmez. Taraf, Türkiye’yi değiştirdi. Müthiş bir şey yaptı ve tek başına kaldıraç oldu. Ciddi söylüyorum. Türkiye, Taraf ’a çok şey borçlu. Türk ordusu da Taraf’a çok şey borçlu.Taraf ’ın yayınları sayesinde o da kendisine bakacak ve Türk ordusu da değişecek. O da mutlaka 21. Yüzyılın ordusu olacak. “

Neşe Düzel’in “Nasıl bir gazete çıkarmak isterdiniz?” sorusuna ise:

En demokrat gazeteyi yapma çabasında olurdum. Mutlaka AB’den yana, kendi halkıyla, Kürtleriyle barışmış, her türlü vesayete karşı çıkan çok tirajlı bir gazete çıkarmak isterdim. Ben gazete sahipliği yaptığımda kendi Kürtlerimize çok ayıplar yaptık.

Neler yaptınız?

“Bilmem ne dağına F-16’Lar ölüm yağdırdı” manşetleriyle çıktık. Bugün toplumda büyük bir yarılma var ve bu yarılmayı tedavi etmek, korkuları gidermek önce hükümetin sonra medyanın görevi. Bugün medya yaranın üzerine tuz döküyor. Ben bunu yapmazdım. Aksine o yarılmayı tedavi ederdim.

Neyi bilmiyordunuz?

Çok samimi söyleyeceğim. Yeni Asır ’ın sahibiydim. Bir arkadaşımla yürüyoruz. Büyük Efes Oteli’nin önünde ayakkabısını boyattı ve çocukla Kürtçe konuştu. Gazete sahibiyim ve hayatımda ilk defa Kürtçeyi o zaman orada duydum. Mesela İstanbul’a gelinceye kadar Alevinin kim olduğunu bilmiyordum. Bunu bilmeyen bir adam, toplumu yönlendirecek gazetelerin sahibi... Ermeni meselesini de bilmiyorduk. Hâlâ kızıyoruz. Ermeniler kendi kendilerini öldürmüş sanıyoruz. Bugün, bu farkındalıklarımla farklı bir gazete çıkarırım.

Niye kıskanıyorsunuz bizi?

Türkiye’de yaşanan büyük değişiklikte bir rolüm ve katkım olsun isterdim ben de. Ama insaflı da olmam lazım. Aynı şeyi yapabilir miydim? Hayır yapamazdım, onu beceremezdim. Ama vicdanı olan bir gazete çıkarırdım. Çünkü dünya öyle bir dünya oldu ki, bu yeni dünyada haklı olmaya mecbursunuz. Dünya artık haksızlık yapmayı yasakladı. Mutlaka doğru olanı yapmanız lazım. Demokrat ve vicdanlı bir gazete çıkarmayı çok isterdim. Günübirlik bir iş yapıyorsanız mutlaka hata yaparsınız. Ama vicdanlı olunca, hatadan geri dönmek ve özür dilemek mümkün olur.”

* * *

PATRONLARIN VİCDANI

Evet, Varan bir Türkiye’de yeni bir kamuoyu olduğunu eski gazete patronu görüyor. Darısı iş başındaki patronlara. Medya Kürt sorununda baş sorumlusu; sırçalı köşkte tahrik edici agresif haberler ve “Kürtçü, ayrılıkçı, bölücü” sözcükleri içeren dilinden vaz geçmeli.

Eski Patronumun günah çıkarıp çıkarmadığını o kadar da önemsemiyorum. Onu vicdanıyla baş başa bırakarak bugün söylediklerini doğru buluyorum. Bence önemli olan bir patronun değişime ayak uydurmasıdır. Sistemden bağımsız medya patronları artmalıdır. Sivilleşen medya kesin siyaseti de, devleti de sivilleştirecektir.

Ama hala Türk Medyası gerçekleri görmek istemiyor. Baksanıza bir taraftan bizi topluluğa almayan, Ermeni sorunu ile gözdağı veren, diğer taraftan başımızı okşayan çirkin politikalar yapan AB’nin Kürtlere yaptığı hukuksuz uygulamalara alkış tutan bir medya. Dinç Bilgin’in söyleminden ders çıkartmak gerek. “Açılım”ı operasyonlara dönüştüren, Dicle ve diğer üniversitelerde Kürt öğrencileri, taş atan çocukları tutuklayarak; Kürtlerin iradesini, hiçe sayarak, muhatap almayarak nasıl bir açılım ve barış gerçekleşebilir ki?

Türkiye’deki Kürt nüfusu Avrupa’nın birçok ülkesinin nüfusunun iki katlarken, en doğal hakları olan özgür bir yayıncılık ve anadilleriyle eğitim yasal olarak yasak değil mi?

Neden genel bir af düşünülmesin? Neden Dağdaki gençlerimiz onurlu bir şekilde sosyal yaşama kavuşmasın? Neden Kürt istemleri Anayasal güvence altına alınmasın? Neden çok kimlikli, çok kültürlü gerçek bir anayasa yapılmasın? Neden adil çözümü için Kürtleri temsil eden siyasi partiler muhatap alınmasın?

KÜRTLER ÜZERİNDEKİ SİVİL BASKILAR DURDURULMALI

DTP ve devamı olan BDP’yi dize getirdik demekle açılım olmaz. Kürtler sadece bir örgütten ibaret görmek, sindirerek yok edeceğini düşünmek, üstelik bunu “açılım” adıyla Kürt meselesini çözmek niyetiyle yapmak tam bir takkiyeciliktir. Ortada sosyolojik bir vakıa var. O da Kürt kitlesinin BDP ve öncesine ait bütün partilere olan bağlılığı ve sempatisidir. Eğer Kürtlerin kendi liderlerine, partilerine ve örgütlerine bağlılıklarını ve sempatilerini ifade etmelerini engeller ve çeşitli isimler altında operasyonlar düzenleyerek Belediye Başkanları ve Kürt siyasetçilerini tutuklamayı sürdürürsek daha çook ‘taş atan çocuklar’ görür ve de çatışmalarda kaybetiğimiz gençlere dair daha çok haberler okuruz.

AKP demokrasi getireceğim diye Kürtler üzerinde sivil baskı yapmaktan vazgeçmeli. Açılım adı altında Kürt sorununu çözeceğim derken iki bin Kürt siyasetçiyi 4 bin Kürt çocuk ve gencini hapse atarak sorun çözülecek mi, kangrenleşecek mi?

AKP’nin samimiyeti ve güven olayı Kürtlerde tedirginlik uyandırıyor. Örneğin CHP Genelbaşkan Yardımcısı Kılıçdaroğlu’nun Batman’da “Genel Af” söylemine Baykal’dan önce şiddetle ilk karşı çıkan AKP Genelbaşkan Yardımcısı Bülent Arınç oluyor. Bu tavır Hükümetin açılımdan ne anladığını ortaya koymuyor mu? TRT Şeş’te Kürçe şarkı söyletmekle Kürt sorunu çözülmez. Kılıçdaroğlu Batman’da doğruyu söyleyince CHP’den önce AKP’nin etekleri tutuşuyorsa açılımın lafı bile edilmez.

Habur’dan giren PKK’lıların karşılanması “şov” olarak nitelendiğinden beri AKP Kürt meselesindeki soğukkanlılığını kaybetmiş durumda. Erdoğan güven verici, inandırıcı biçimde açılım getirecek girişimlerde bulunmazsa AKP Bölgede ve Kürtler arasında çok şey kaybeder.

21 Mart Newroz Bayramına ne kaldı ki? Bu kutlamalarda insanların halay çekip “Biji Azadi” sloganları atmalarını polis şiddetinde boğacaksak nasıl bir barıştan söz edeceğiz? 30 yıldır sözün olmadığı yerde silahın konuştuğunu hâlâ öğrenemedik mi? Dağdaki, ‘ovadaki’ ve Avrupa’daki Kürtleriin üzerine sürekli operasyonla yaparak Kürt açılımını nasıl olacak? Türkiye’nin iç barışını nasıl sağlanacak?  İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın son demecinde “Muhatap Arıyorum” olmuş. Dilerim samimidir. Atalay’ın muhatabı var ve TBMM çatısı altında. BDP Mecliste Kürtleri doğrudan temsil eden ve gurubu olan en büyük muhataptır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi