M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Devletin itibarı

Devletin itibarı

Katliamın üzerinden aylar su gibi akıp geçerken ölenler için parmağını oynatmayan; tamamı çocuk ve genç 34 canı yok edenlerden bir teki adalet önüne çıkarılmazken kaymakam tartaklandı iddiasıyla öldürülen köylülerin yakınları “devletin itibarı” adına sorgulanıyorlar, kovuşturuyorlar, hapsediliyor, baskı uygulayarak şikayetlerini geri çekmelerini istiyorlar.

Devlet, hükümet, savcı, hakim, yönetici, asker – sivil bürokrat el birliği ile Roboski katliamını kim yaptı, onları kim düşman belledi, bombalama emrini kim verdi, kim ne biliyor, bu canlar niçin gitti gibi insani bir soru, vicdani, ahlaki, yasal, hukuki, adil bir gelişme beklerken devlet, hükümet ve de adalet Uludere kaymakamını tartaklayanların peşine düşmüş.

Nasıl derseniz? “Poşu” taktığı için “PKK’ye yardım ve yataklık” suçunu işlediğine kanaat getirilerek Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’e 33 yıl ceza veren adalet için Roboski’de katledilen 34 çocuk ve gencin katillerini bulmaktansa Kaymakamı tartaklamak değil “kasten adam öldürmeye teşebbüsten” yasal kılıfını “Poşu” misali gereğini hukuka, hakimin kanaat ve vicdanına uygun bularak yaparlar.

Söz konusu Kürd odlumu ne yazık ki insanların vicdanlarını rahatlatan hiçbir şey olmuyor. Savcılar 34 insanın katilinin peşine düşeceğine devletin itibarı, onuru ve gururu peşine düşerek Roboski’de ölenlerin yakınlarının peşine düşmüşler. Hem de yıllarca devlet adına silah omuzda PKK’ye karşı cephede can veren olsalar da, devletin silahı ile yakınları ölmüş olsalar da onlar devletin kaymakamına el kaldırdı ya o zaman haddini bilmeliler?!...

Hem Kürd dediğin dövülür, sövülür, işkenceden geçirilir, hapsedilir, hatta gerekirse Roboski’de ( Uludere’de) olduğu gibi topluca katledilir. Hak, hukuk, adalet talebinde ise asla bulunamaz, bulunmamalı da.

Nitekim iddiaya göre Roboski (Uludere) Alay Komutanı aranan 6 köy gencinin babasını Alay’a çağıran Abdullah Paşa adındaki zat 20 yıl koruculuk yapan babalara “ ya göreve çıkın ya da silahları bırakın” demiş.

Babalar katilleri ortaya çıkarın göreve çıkalım deyince; mensubu olduğu ırkın üstün olduğunu hatırlatan devletin dili ve söylemini bakınız nasıl o yüreği acılı köylülere çıkışmış.

Ve “Bunu unutun. Kazaydı. Devlet kaza yapar. Kapatın. Diyelim ki ben yaptım, n’olacak? Devlete karşı ne yapabilirsiniz ki?” Demiş miş.

Bu bakış ve yaklaşım karşısında devlete karşı Kürdler ne yapabilir ki? 20 sene devletin yanında kendi ırkına karşı silah kullansan bile omuzu kalabalık biri çıkarak dersini verir. Al sana insanlık, al sana vicdan, al sana eşitlik, al sana adalet, al sana hak ve de al hukuk der.

Komutan Roboski’de ölen ve kaymakamı darp ettikleri için aranan gençlerin ailelerine özet olarak diyor ki: “ öldürülen 34 insanınızı unutun. Aranan çocuklarınızı bize teslim edin ki hapse atalım. Sizde omzunuza silahları alarak askerin ön saflarında operasyonlara çıkın. Bizde ölenleriniz için 22 biner lira verelim. Sonuç olarak bu olayı kapatın/kapatalım.”

Roboski, Uludere’de, Kürd cephesinde olanlar bu. Çağdaş, gelişmiş, ileri demokrasi ülkesinde olan da bu. O kadar basit ki “Diyelim ki ben yaptım? Ne olacak, ne yapabileceksin ki?” Tavrı, duruşu, bakışı, yaklaşım da bu.

Demokrasi ile idare edildiğini iddia eden dünyanın bir başka ülkesinde “Roboski” benzeri bir olay meydana gelirse sivil toplum kuruluşları, insan haklarını savunucuları, duyarlı yurttaş, gazeteci, barolar, avukatlar o bölgeye o kasabaya, o şehre çadır kurar. Bu  katliamı çözmek, devlet denilen aygıtın adını temize çıkarmak için bütün varlıklarını ortaya koyarlardı.

Bizde mi? Bırakın çadır kurmak tam donanımlı avukatlardan yoksun Roboski halkı var karşımızda. Haklarını tek başlarına yörenin 1-2 avukatı ile aramaya çabalarlarken mağdur olmalarına bakılmaksızın devleti temsil edenlerin baskısı altında ezildiklerini haykırıyorlar. Ancak ne duyan, ne de gören bir tek medya ve de Allah’ın kulu var.

75 milyonluk ülkede binlerce hukukçu, onlarca insan hakları örgütü sessiz ve duyarsız kalırken bir iki kişinin duyarlılığı ve çabası ile hak ve adalet elde edilir mi?

Bir tek Radikal gazetesinde Ezgi Başaran’ın peşini bırakmadan dik durması ve de Taraf’ta Ahmet Altan yazılarının paragrafları arasına bazen sıkıştırması ile katiller açığa çıkar mı? Katliamın sorumlusu kamu görevlileri bir, iki vicdanlı kalemin ısrarı ile hak ettikleri cezaya çarptırılabilirler mi?

Katliamı yapanlar yerine cenazede kaymakamı tartakladılar iddiasıyla devletin “itibarı ve onuru” için sorguya alınmak için polis, jandarma tarafından köşe bucak aranan köylülerdir.

Süreç Roboski katliamını işleyenlerin lehine, yakınlarını kaybeden köydeki gençlerin aleyhine dönüştürülmek istenen hak ve adalet ihlali dönemine girilmekte. Bu garabete karşılık insanım diyenlerin sessiz kalması bu suça iştirak etmiş olmuyorlar mı?

TBMM İnsan Hakları Komisyonuna beklenen belgeler bir çok yerden ulaştığı halde Genelkurmay ile askeri birliklerden beklenen belgeler ve İHA kamera kayıtları hala gelmedi.

Burada en çok AKP’ye sırtını dayamış dindar medya ve sivil toplum kuruluşlarına seslenmek istiyorum. İnançlı insan olarak kendini tanıtanların “iktidarı” savundukları kadar dini, ahlaki, vicdani, insani dürüstlükleri ile Roboski vahşetine de el atmaları gerekmiyor mu?

Dünya Müslümanlarının mağduriyeti karşısında çırpınan Müslüman tarikat, cemaat, sivil toplum kuruluşları; söz konusu Müslüman ve de devletin silahını taşıyan korucu Kürdler olunca takındıkları tavır, gösterdikleri duruş tam bir rezillik, bir iğrençlik değil de nedir?

Dün ülkemizde ve dünyada anneler günü kutlandı. Başbakan bile ilk annesiz anneler günü kutluyorum dedi. Peki ya evlatsız anneler gününe giren o acılı annelere muktedir olan AKP, onun vekilleri, valileri, kaymakamları, generalleri ve iktidarı destekleyen o çok inançlı Neo-Türk Müslüman, milliyetçi, muhafazakarlar bu ortamda o anneler için ne yaptılar? Hiç.   

Roboski’de 34 canın bombalanmasının üzerinden aylar geçti. Tek sorumlu ortada yok iken, Roboskili gençler tutuklanmak için aranıyor. AKP iktidarı gerçek sorumluları saklarken kaymakamı bahane ederek sağ kalan köylülerin peşine düşülüyor. Müslüman’ım, Allah, kitap, din, iman diyenler gerçek adalet ve hukuk için General Muğlalının 33 kurşunu gibi on yıllar sonra ya da “mahkeme-i kübrada” mı konuya el atılsın istiyorlar.

Yetkililer olaya fütursuzca yaklaşarak Kürdlerin ölümünü normal karşılayabilir. Ya siz Müslümanlar? Sorumluların hukukla yüzleşmeleri, katliamın kimsenin yanına kar kalmaması, insanların vicdanlarının rahatlatılması için en azından dünyaya karşı sessiz kalmamalısınız.

TV, Gazete, Dergi, İnternet ve benzeri ahlaksızlara karşı duruşunuza evet de; insanları toplu yok edeni dinimizde katli büyük günah sayan dindarlarımız daha fazla susarsa cinayete ortak olmazlar mı? Dindarlık vicdan ahlak, adalet, dürüstlük ve insanlıktır. 34 köylünün ölümüne sessiz kalan bir iktidar için insanlık adına, inanç adına, gerçek adına daha fazla suskun kalamazsınız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi