M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

24 Nisan'da ne mi oldu? (2)

24 Nisan'da ne mi oldu? (2)

Ermeni tehciri konusunda biraz insaflı olunmalı. 1915 tarihinde İstanbul’da Ermeni nüfusunu 77 bin olarak veren Güzel’in kendisidir. Peki, o tarihlerde İstanbul'da kaç Türk vardı? Orantı artışına göre bugünkü nüfus ile karşılaştırırsanız Ermenileri ne yaptığımızı bizzat Güzel itiraf etmiş olmuyor mu? Anadolu Ermenilerini de katarsak 2010 yani 95 yıl sonra Türkiye'de olan Ermeni nüfusunu kıyaslama mertliğini ve cesaretini gösterebilecek mi Sayın Güzel? Batman’lıyım, Batman, Sason, Beşiri, Kozluk topraklarının büyük çoğunluğu Ermenilerindi. Bugün ilaç için bir tek Ermeni arasan bu topraklarda bulamazsın.

Ermeni devlet Başkanları ile Türkeş'i buluşturan ve 2010 yılı 24 Nisan’ında yine en ılımlı ve aklı başında beyanat veren; Özararat'ın babası Panos Özararat benim en yakın dostum ve arkadaşımdı. Konya'da Yöneticisi olduğum mahalli gazeteye sürekli Türklük, Atatürk, Birlik ve Beraberlik üzerine şiirler getirir, yayınlamamı isterdi. Dünya tatlısı Ermeni’nin şiirlerini yayınlıyorum diye aşırı uçtan bazı şahıslar ( Mevla’nın torunları, onun hoşgörüsü ve ilkelerine bağlı Konyalıları tenzih ederim) bana ateş püskürüyor ve "Bu hain Ermeni’nin şiirlerini yayınlama. Göründüğü ve tanıdığın gibi biri değil, hepsi haindirler" derlerdi. Ama aldırmadan şiirlerini yayınlardım.

Yine o eşsiz insanın biz bazı dostlarına yaptığı vasiyet üzerine ( ki beni Müslümanlar mezarlığına gömün demişti) onu bugün Emniyet ile Musalla mezarlığı arasındaki duvarın yanında Müslümanlar ile komşu olan yere gömdük. Ve çalıştığım Günaydın gazetesinde "Vasiyeti üzerine Panosu Müslüman kardeşleri ile kucak kucağa gömdük " diye birinci sayfadan manşet bir haber yaptım. Geçmişte 5 binin üzerinde Ermeni’nin şehir merkezinden yaşadığı Konya’da bugün kaç Ermeni vatandaş kaldı merak eden var mı? Ben söyleyeyim hiç.  

Hasan Celal Güzel 24 Nisan'da tek insanın kılına dahi zarar verilmedi diyerek sadece kendisini ve kendisi gibi düşünenleri rahatlatabilir, içgüdülerini dürten suçluluk psikolojilerini bastırabilirler. Ama tarihin gerçeklerini gizleyemezler. Çünkü bahçemizdeki çiçekleri birer birer söktük, bir bozkıra, bir çöle dönüştürdük. Yalnız Ermeniler mi; şüphesiz hayır Süryani, Yahudi, Rum, Keldani, Yezidi vb. ırklara da aynısını yaptık.

Güzel, Ermenilerden bazılarının yüksek makamlarda, Bakan falan olduğunu yazmış. 100 yıldır Kürtler içinde "Cumhurbaşkanı bile oluyorlar, daha ne istiyorlar?" demiyor musunuz?  Ama Kürt kimliği ile Cumhurbaşkanı, Bakan, Milletvekili değil memur bile olana hiç rastladınız mı? Tabii ki hayır. "Ne mutlu Türk'üm", " Varlığım Türk Varlığına armağan olsun" diyen Kürtler sınırlı da olsa belli makamlara gelebiliyor. Ama kimliği ile asla.

Kürtler Müslüman olduğu için kısmen şanslıydı, peki ya Ermeniler! Onlar 87 Yıllık Cumhuriyet tarihinde hiç bir zaman hiç bir makama gelebildiler mi? Geçenlerde Dışişlerinde bir Ermeni için bir ışık belirmişti. Bir kaç gazete yazmıştı. Ama sihirli bir el hemen bu olayı da örtbas etmeye yetti.

Sayın Celal Güzel, iyi hoş adamsınız, Özal sayesinde isminizi duyurdunuz. Devletin önemli makamlarında görev aldınız. Bugün de bir gazetede köşe yazısı yazıyorsunuz. Bir Tarih öğretmeni, 42 yıl gazetecilik ve yazarlık yapmış biri olarak var olduğuna inandığım vicdan ve insafınıza sesleniyorum. İttihat ve Terakki’den sonra Osmanlı döneminde ve kurulan yeni Cumhuriyet’te aynı düşüncenin iktidar olması ile bu güne kadar geçen 102 yılda “Oh be…” dediğimiz bir tek günümüz oldu mu?

Sorarım size Hitler Almanya’sı, Mussoloni İtalya’sı ya da Stalin Rusya’sı dışında kendi tabasına böylesi bir felaketi yaşatmışlar mıdır? Sizin gerçek bir tarih şuuruna sahip olmadığınız, ya da işinize geldiği gibi yazdığınız kanaatindeyim. Yalanlar ile tarihi hakikatler saptırılamaz. Yakın bir gelecekte her şey gün yüzüne çıkacak ve hep birlikte Türk’ü, Ermeni’si, Kürdü yaptıklarımızdan pişmanlık duyacağız.

Ha, Sayın Hasan Celal Güzel, siz ve sizin gibi düşünenlerin aklına kimliğim ve inancımla ilgili yanlış bir kanata varmamanız için kişisel, çok özel bir durumumu önemli gördüğüm için sıkılarak, ezilerek, büzülerek yazmak zorunda kalacağım. 7 soyu din âlimi, yüz yıl öncesine kadar Seyithan, Mirhan, Bedirhan Beg’ler soyundan gelen ve daha 13 Nisan’da kıblemiz Kutsal mabedimizde Umre yapan Allah kabul eder ve lütfederse inançlarından aklım erdi ereli taviz vermeyen bir Müslüman’ım. Ama dinim ve kutsal kitabım cevaz vermediği için ülkemdeki gayri Müslimlerin de yaşama hakkını kabul eden biriyim.

Bu ilkelerle Umre’de Kâbe’nin duvarına Hz. Muhammed (s.a.v.) göğsünü yasladığı gibi bende göğsümü yasladım ve “Allah’ım sen ülkemdeki kardeş kavgasına sona erdir. Sen Müslüman ülkeler üzerindeki emperyalist ve Siyonist baskıları kaldır. Allah’ım, ülkemdeki şoven, ırkçı, kafatasçı, militarist insanları hangi etnik kökenden gelirse gelsin başarıya ulaştırma. Allah’ım ülkemde yaşayan insanları inançları ve kültürlerince insanca ve özgürce yaşamaları için yardım et. Allah’ım ülkemde Kardeş olan Müslümanları ve diğer inançta olanları bir birine düşüren başta siyasetçileri, Medya’yı, gazetecileri ve yazarları ya ıslah et ya da başarıya ulaştırma” diye dua ettim. Dilerim bu duamdan Güzel ve Güzel gibi düşünen ve yazanlar da nasiplenirler. Allah insanlığı ırkçılardan korusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi