Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Kürdistan Tarihi -19 Babek İsyanı

Kürdistan Tarihi -19 Babek İsyanı

Babek (Horremi) İsyanı

Eba Müslim Xoresani’nin barbarca katledilmesinden sonra başlayan Kurd isyanı kanlı bir şekilde bastırılmış ve Kurdistan’a ait tüm değerler tahrip edilerek yasaklanmıştı.

Aynı dönemde orta Asya’da yaşayan Türkmenler de yapımı devam eden Çin duvarından etkilenmiş ve batıya yönelmişlerdi. (Ergenekon Destanı!)

M.Ö. 400’lü yıllarda yapımına başlanan Çin Duvarının büyük bir kısmının tamamlanmasıyla beraber geçimini talancılıkla yürüten Türkmenler paralı askerlik ve iş bulma umuduyla ön Asya’ya doğru bir göç dalgası başlatmıştı.

Göç dalgası Kurdler ve Bizanslılarla sorun yaşayan Abbasilerin işine yaramış ve ordularını paralı askerlerle (kölemenler) güçlendirmişlerdi.

Bu arada Hazar Gölünün güneyindeki Elburz dağlarının geçit vermeyen derin vadilerinde yaşayan Kurdler de unutamadıkları Eba Müslim’in acısı etrafında toplanarak Arap zulmüne karşı çareler arıyorlardı. İslam’ı Arap istilası gibi gören Revadi, Gor, İsfad ve Mazyar Beylikleri eski dinlerinden, örf ve adetlerinden vazgeçmedikleri gibi, İslam dinini de ret etmemişlerdi. Arap karşıtlığına rağmen -bu dönemde- İslam dini ile eski dinlerini (Mazdeizm) sentezleyen bölge halkı “Horrem / Xorram” adlı yeni bir inanç etrafında birlik sağlamaya çalışmaktaydı.

Horrem”  bölgede yemekleri ve içkileriyle meşhur olan “Xorram” kasabasından adını almıştı. Ehli keyif olan kasaba halkı tapınma törenlerinde bolca içki ve yemek tükettikleri gibi ortaya atılan yeni inanç etrafında kadınlı-erkekli toplu halde törenlere katılıyor ve hoş olan her şeyi mubah sayıyorlardı. Bu nedenle kasaba halkına ehli keyifler anlamında Horremi denmiştir.

Bugün bile Kurdçede “xowarın- xarın” yiyecek-içecek anlamında kullanılmaktadır!

Arap tarihçi İbni Mesudiye göre Horremi inancı; Abbasileri iktidara taşıyan Eba Müslim Xoresani’ye aşırı derecede bağlı olan kimselerden oluşuyordu.

Şehristani’ye göre de Horremiler Eba Müslim partizanlarının devamıdır.

Horremiler’in bir kısmı Eba Müslim’in ölmediğini ve onun dünyaya tekrar gelerek adaleti sağlayacağına inanırken, bir kısmı da onun öldüğünü ancak imametin kızı Fatma’ya geçtiğine inanıyorlardı. Bu ayrışma  “Müslimiye” ve “Fatımiye” diye iki mezhebin ortaya çıkmasına sebep oldu. Horremiler iki mezhebe ayrılmalarına rağmen içlerindeki intikam ateşi BABEK komutasında birleşmelerini sağlamıştı.

Kurdler’i inkâr eden tarihçiler Babek’i kimliği belirsiz yağmacı biri gibi gösterse de Arap tarihçi Dinyeveriye göre “Babek”; Horremi inancının bir kolu olan Fatımilerin kurucusu Eba Müslim’in kızı Fatma’nın oğlu Mutahhar’dır. Babek* sözcüğünün gerek fonetik ve gerekse anlam bakımından Kurdçe olması Dinyeveriyi doğrulamaktadır.

Horremiler’in başına geçen Babek, hazırladığı orduyla Abbasilere karşı 23 yıl süren bir isyan yönetmiştir.

Babek isyan hazırlıklarını sürdürürken Abbasi halifesi Emin ile kardeşi Me’mun da taht kavgasına girmişlerdi.

Me’mun ve kardeşi Emin, Halife Harun Reşidin oğullarıydı. Me’mun’un annesi Kürt, Eminin annesi ise Arap’tı. Harun Reşit Arap karısından doğan ve yaşça daha küçük olan oğlu Emin’i veliaht seçtiği zaman Me’mun itiraz etmemişti, ancak babasının ölümünden sonra kendisine haksızlık yapıldığını ileri sürerek gerçek veliahttın kendisi olduğunu ilan etti. Bu ihtilafta şark bölgesinin emiri Me’mun’u Kurd ve Fars’lar desteklerken, Mağrip emiri Emini de Arap aşiretleri destekliyordu. Savaş kaçınılmaz olmuştu. Savaşın kaçınılmaz olduğunu gören Me’mun Kurd, Fars ve Türkmenlerden oluşturduğu ordusuyla Bağdat’ı işgal ederek kardeşini tahttan indirdi.

Me’mun taht kavgası verirken Babek de başlattığı isyanla Abbasi şehirlerini tek tek ele geçiriyordu. (816)   

Bazı tarihçiler Babek isyanının uzun sürmesini halife Me’mun’un Kurdler’le olan akrabalığına bağlamış ve bu yüzden de Babek isyanının ancak Me’mun öldükten sonra bastırıldığını ileri sürmüşlerdir. Hatta halife Me’mun’un geleneksel siyah renkteki Abbasi bayrağının yerine İranilerin yeşil renkli bayrağını kullanmasını da aynı sebebe dayandırmışlardır.

Bu dönemde mevcut kargaşadan faydalanmak isteyen Bizanslılar da Abbasi topraklarına saldırılar düzenlemekteydi. Halife Me’mun aynı anda iki cephede savaşmak zorunda kalınca Babek isyanını bir başka sefere bırakarak Bizans ordusunun üstüne yürüdü. Bizans ordusunu karşıladığı Tarsus’ta yediği bir hurmadan zehirlenerek ölünce (833)  üvey kardeşi Mu’tasım tahta geçti. Mu’tasım, Harun Reşidin Türkmen cariyeden olan küçük oğluydu !.. 

Mu’tasım tahta geçerken Babek isyanı da giderek büyüyor ve Bağdat’a yaklaşıyordu. Kurdistan’ın dağlık yapısının yanı sıra Bizans ve diğer halkların Babek’e destek veriyor olması Mu’tasım’ı endişelendirmişti..

Büyüyen isyanı bastırmak için öncelikle Babek’in beslendiği güç kaynaklarını tespit etmek gerektiğini düşünen Mu’tasım, bunun için casusluk faaliyetlerine başvurdu. Babek’in ordusunda paralı askerlik yapan Türkmen askerler olduğunu öğrendiğinde sevinmişti. Zira Babek’i içerden vurmak için bu önemli bir kozdu ve Türkmen akrabalarından yararlanabileceğini biliyordu. Bu gelişme üstüne ordusunun Mısır cephesinde paralı askerlik yapan komutanlardan Türkmen Afşin’i Bağdat’a çağırarak Kurd isyanını bastırmakla görevlendirdi.

Afşin, halifenin başlattığı casusluk faaliyetlerinden faydalanarak Babek’i takibe aldı ve komutasında yirmi bin askeriyle görev yapan Türkmen komutanlardan Noktay ile Beşir el Türki’yi bir takım vaatlerle ikna ederek desteklerini aldı. Öte yandan Ermeni prenslerine de elçiler göndererek isyanın bastırılması için kendisine destek sağlayanlara verilecek imtiyazlar konusunda güvence verdi.

Yürüttüğü casusluk şebekesiyle isyanın beslendiği Kurdistan’ı kontrol altına alan Afşin, ordusunu alarak Erdebil’e geçti ve karargahını kurarak saldırı planlarını hazırlamaya başladı.. Afşin’in bölgede karargah kurduğunu öğrenen Babek Erdebil’e doğru karşı saldırıya geçti. Etrafındaki ihanet çemberinden habersiz olan Babek saldırı planlarının Afşin’e iletildiğini bilmediği için peş peşe yenilgiler aldı. Yenilgiler karşısında Bizans imparatoru Theophilos ve Ermeni prenslere mektuplar yazarak ortak düşmanları Abbasilere karşı güç birliği isteyen Babek, umduğu desteği bulamayınca Bezz şehrindeki kalesine çekilmek zorunda kaldı. (837)

Bozguna uğrayıp Bezz kalesine çekilen Babek’e son darbeyi vurmak isteyen Afşin, tüm güçlerini birleştirerek kaleyi kuşatmaya aldı. İhanet çemberinden sağ kurtulamayacağını anlayan Babek, zaman kazanmak için Afşin’e bir mektup göndererek halifenin imzalayacağı bir ‘eman-name*’ verilmesi halinde teslim olacağını söyledi.

Babek cevap beklerken Türkmen komutanı Beşir el Türki kale kapılarını açarak Abbasi ordusunun şehre girmesini sağladı. Açılan kale kapılarından içeri giren Abbasi ordusu şehri ateşe vererek Horremiler’i kılıçtan geçirdi. Babek meydana gelen kargaşadan canını kurtarmıştı, ancak yirmi yıldan fazla devam eden isyanla yeşeren özgürlük umutları bir anda yok olmuştu.

Saldırıdan kaçan Babek’in peşine beş yüz kişilik askeri birlik gönderen Afşin, bölgedeki prenslere de mektuplar göndererek Babek’in yakalanmasını ve kendisine teslim edilmesini istedi.

Gücünü ve prestijini kaybettiği gibi dostlarını da kaybettiğinden habersiz olan Babek, dost sandığı Ermeni Prens Sehl Sun-bat’a sığındı. Prens ayağına gelen kısmete sevinmişti. Halifenin gönderdiği mektupta teklif edilen imtiyazları almak ve Abbasilerle iyi geçinmek için Babek’i ve yanındakileri teslim etmenin iyi bir fırsat olduğunu düşündü. Ancak bunu yaparken bölgede adının hayine çıkmasını da istemiyordu. Durumu Afşin’e bildirdi. Bunun üstüne bölgeye gelen Afşin, prensle ortak bir plan hazırladı. Hazırlanan plana göre Babek bir av partisine götürülecek ve av sahasında gizlenen silahlı birlik tarafından tuzağa düşürülecekti.

Plan düşünüldüğü gibi gerçekleşti ve Babek yakalanarak Afşin’e teslim edildi (838)

Bağdat’a getirilen Babek Halifenin de bulunduğu meydanda idam sehpasına çıkarılarak önce elleri ve ayakları kesildi, ardından da başı kesilerek işkence ile öldürüldü.

Babek, öldürülmeden önce halifeye şöyle der: “Benim destanım öyle bir destandır ki, ne Babek’le başlamıştır, ne de Babek’le bitecektir. Siz özgürlüğün ne olduğunu bilemezsiniz, o benim secde gahımdır, öldürmekle yok edemezsiniz…” Eselleri kesildiği zaman yüzünü kanıyla boyayarak çektiği acının yüzüne yansımasını önlemiş ve neden böyle yapıyorsun diyen halifeye de: “kanım akarken korkudan sarardığım sanılmasın” deme cesaretini göstermiştir.

Babek’in ölümünden sonra Horremiler’in bir kısmı suni Müslüman oldu, geriye kalanlar ise İsmailliye mezhebine karışarak bir başka isyana hazırlanmak için sahneden çekildiler. (846 Qarin-i isyanı)

Bazı tarihçiler Babek’i devrimci bir kalkışmanın öncüsü, bazıları da Arap istilasına kaşı ayaklanan siyasi bir önder olarak incelemişlerdir.

Babek’in fikirleri ölümünden 200 yıl sonra bir kitapta toplanarak yayınlanmış ve devrimci mücadelelerde ezilen halklara ilham kaynağı olmuştur.  Ne yazık ki üstün dehası ve mücadele azmi ihanetler karşısında yenilgiye uğramıştır.

Tarih tekerrürden ibarettir derler

Bu tespit doğru olsa gerek, çünkü her Kurd isyanı bu şekilde acı sonla bitmiştir !..

Neden mi?

İHANET !

(devam edecek)


Kaynak:
-E.Xemgin-Kurdistan Tarihi

- http://www.aleviweb.com/forum/showthread.php?t=5474
- http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/edergi/c9s15/makale/c9s15m5.pdf
- http://www.tarihportali.net/tarih/hurremiye_inanci_ve_babek_isyani-t7200.0.html

Açıklamalar:
*Eman-name: Kurd orijinli olum affedilmek anlamında kullanılır. Türkçe’ye de ‘aman dilemek’ olarak geçmiştir.
*Babek: Kök olarak Kurdçe “bab” sözcüğünden türemiştir. “…ek, ık” gibi ekler ismin sonuna eklenince söz konusu isme sevgi ve güven  değeri katar. Babık veya Babek de halkın sevgisini kazandığı için asıl isminin yerine “sevilen-güvenilen baba” anlamında “BABEK”  ismiyle anılmıştır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum
Fikret Yaşar Arşivi