İrfan Sarı

İrfan Sarı

Eylül sırrında

Eylül sırrında

Ölürsem aldırma anne! Kitaplarıma oğlunu teslim ettim. Onlara hasretine yetecek kadar kokumu bıraktım.

Kaç kez desende “onlar adamı anarşist eder uzak dur”

Durulmuyor anne.

Şimdi elim kelepçeli, iki tarafımda iki jandarma, biri dayımın oğlu Nusrete çok benziyor, en çokta o hırpalıyor beni, kelepçede senin kundakladığın gibi sarmıyor, sıkıyor, morartıyor, çocukluğumu unutturuyor.

Birazdan senin oğlunu değil, o kitapların anarşist yaptığı adamı işkenceye götürecekler anne. Dün gece Filistin askısındaydı. Görsen! kitapların ne masum olduğunu anlardın. İlk defa rezil bir uyku titrekliğini yaşadım.

Sigara içmemi de istemezdin. Derdin ki “adamı hasta eder”

Buradaki hasta ruhlu adamları ve hastalıklarını görsen sigaraya babanmış gibi sarılırsın. Annenmiş gibi sarılırsın. Şimdi bir sarımlık tütün çekimi ve ondan yükselen dumanı senin yaptığın yemeklerin üstünden çıkan buhar gibi, yükselen koku gibi çeksem içime, tatsam, yesem ve doyasıya ağlasam inanırsın bana.

İnanırsın ki anarşit dediğin insanlarıda anlarsın.

Anne, burayı sana anlatmak zordur. Ama ben on bir eylülde doğmuştum on iki eylülde ölümüme kast ettiler desem fikrine ince bir mesaj düşer belki.

Çünkü insanı kemiğine kadar bükmek istiyorlar, ruhuna kadar eğmek.

Ama iskeletim yerinden çıksa çatırdasa bütün kemiklerim yinede eğilmeycem. İşte ben böyle bir anarşistim anne.

Sütün geçmiş kemiklerime. Ruhuma lorinlerin inmiş. Bırak kalsın anne.

“kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve, olgunlaşmadan çürür”

Bu veciz söz eylül sabahlarında dallarından düşen yapraklar için söylenmiştir anne. Hani korkaklığın marifet olduğunu kabul eden ve dalından kopup toprağın ve rüzgarın bıraktığı yerde çürüyenler için söylenmişitr.

Bırak içimdeki nehirler taşsın. Buradan yüreğine bir yol olsun yazdıklarım. Okurda biri bu mektubu sana, tülbentinle gözyaşlarını silme! Bırak yüzünün kırışlarına kapılıp gitsinler.

Ölürsem aldırma anne!

Kitaplarımı sakla koynunda. Onlar beni sana getirecektir her eylülde.

Her mevsim getireceklerdir sana beni. Onun için onları sakla. İşkence adamı nasıl öldürüse nemde kitapları öldürür. Kelepçe- pranga adamı nasıl bağlarsa okunmamakta onları prangalar. Gelecek çocuklarına okut. Tozdan rutübetten koru onları.

Yarına yara-bereler içinde uyanabilirsem sonbahar rüzgarlarının kollarında savrulan yaprağın kimsesizliğini hisetmemeye çalışacam. Çünkü bu rüzgar burada durulmuyor anne. Öbür gün içinde bir fırtına koparırlar keza. Mesela üryan ve yürüyüş adımlarıyla dolaştırmayı insanlıktan sayıyorlar. Üstüne marş okumayı.

Yarına diyorum eğer ağrısız uyanırsam gelecek ağrılara hazırım demktir. Ama yarına uyanabilirsem çünkü uyuyacağım kesin değil.

Oysa uyusam diyorum, bir rüya görecek kadar, yada bir hayal kuracak kadar.

Memleketimde bütün insanlar özgür, bütün insanlar mutlu.

Sımsıcak bir çay içermişim üstüne. Sigara dumanı hayınca yuvalanırken ciğerime. Bir ezginin beşiğinde sesimden bir ses daha çıkarırcasına söylesem “Tutam yar elinden tutam. Çıkam dağlara…Dağlara”

Rastlarsam Zap Suyunda olta tutan bir köylüye, desem “Balıklar da özgürdür bundan böyle.”

Sular akarken onlar yüzecek…

Özgürce…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
İrfan Sarı Arşivi