Bedri Çallı

Bedri Çallı

Düşmana Ne Gerek

Düşmana Ne Gerek

Birbirimizi anlamama, birbirimiz üzerine üstünlük kurma çabası, gurur, inat, tahammülsüzlük, bu huzursuzluklardan kendimize pay çıkarma ve şimdi olduğu gibi birbirimizin hatalarını yakalama yarışında bir kısım insanımız rol almış, ancak faturası hiç ayırımsız olarak tüm ülke insanına çıkmıştır.

 

Hep ucuz laflar kullanılarak, birileri hedefledikleri yerlere gelme yarışına girdi. Bu ucuz laflardan bir kısmı şöyleydi. Her olay karşısında “dış güçler” denildi.

 

“Ben devlet yanlısıyım” gibi bir cümle çok ucuzlandı. Oysa eğer hepimiz aynı topraklarda ve aynı bayrak altında yaşıyorsak zaten bunun aksini söylemek doğru değildi.

 

Aslında her insan kendi ülkesinin yönetimini veya herhangi bir yönetim aşamasını eleştirme hakkına sahip olmalıdır. Oysa mevcut düzenin her hangi bir ucundan eleştirenler terörist yada bölücü sayıldı.

 

İnsanlar hedefledikleri yere gelebilmek, kendi amaçlarına ulaşmak yada çıkarlarına kavuşmak için Atatürk veya bayrağı çok ucuz bir şekilde kullandılar.

 

Devletin karşısına bazı güçlerin çıkması, bazı kesimlere ekonomik ve sosyal getiriler kazandırdı. Bu nedenle karşı güçlerin oluşması ve güçlenmesini isteyenlerin olduğu kanaati hasıl oluyor.

 

Şu dış güç meselesini bilmeyen yok, ama yinede hatayı bu ülke insanı yapmıyor mu?

 

Amerika her fırsatta Amerika halkının çıkarlarının 1. öncelik olduğunu söylüyor. Ama yine de gerek Türk ve gerekse Kürtler farklı zamanlarda Amerika"yı kendilerine dost biliyor. Oysa herkes biliyor ki Amerika ne Türk nede Kürt"lerin dostu değildir. Amerika sadece ve sadece Amerika halkının dostudur.

 

Sadece Amerika"mı böyledir. “hayır”  Avrupa"lılar, Arap"lar, İran"lılar ve kısacası hepsi de kendi halklarının çıkarlarını ön plana alıyor.

 

Aslında bizim bizden başka dostumuzun olmadığını bu ülkede bilmeyen yok. Ama ilk paragrafta anlatmaya çalıştığım nedenlerden dolayı biz hep Amerika vb. ülkelerin yemliği olmaya devam edeceğiz.

 

“Düşmana Ne Gerek”

 

Biz aynı ülkede yaşayan insanlar Mevlana"nın tevazuu yerine gurur, inatlaşma ve 1. sınıf olma mücadelesini verdiğimiz sürece yemlik olmaya devam edeceğiz.

 

Çoğulcu demokrasi anlayışı ve düşüncesi çerçevesinde ülkede önemli ölçüde düşünceye sahip kitlelerin TBMM"lisinde temsil edilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu düşünceleri tasvip ederim yada etmem bu ayrı bir konudur.

 

Hatta son seçimlerde MHP ve DTP"nin TBMM"lisinde temsil edilmesini ben ülke barışı adına önemli bir adım ve şans olarak gördüm. Ama ne yazık ki ilk günlerdeki selamlaşma bile çok görüldü. Aslında bu partilerden yararlanması gerekiyordu.

 

Fakat bir düşüncenin etrafında bir araya gelmiş bir kitlenin, yasa dışı bir örgütlenme şekliyle karşımıza çıkmalarının yerine, yasal bir örgüt olarak temsilcilerinin yasal mercilerde bulunmalarını ben tercih ederim.

 

Ülkeyi yöneten hükümet ve tüm mercilerin yasal yollarla göreve getirilen bu oluşumu muhatap almalarının ülke menfaatine olacağını düşünüyorum.

 

Bizde bir atasözü var, biri birini sevmeyince “ona neden un elerken elek ile birlikte kalçalarını oynatırsın demiş”

 

Bizimki tıpkı o misal, son zamanlarda belli bir düşünceye sahip parti ve mensuplarının her hareketi ve her davranışı mercek altındadır. Ama aslında başka parti ve düşüncelere sahip insanların çok daha büyük hataları görülmeyince burada çifte standart ortaya çıkar ve hiçte adaletli değil.

 

Bir zamanlar yine hapishaneler tıka basa dolduruldu. Sayısızca Faili meçhuller yaratıldı. Aynı şekilde binlerce asker, polis, Gkk ve dağların başında örgüt mensupları bedenleri ortadan kaldırıldı. Sayısız engelli yaratıldı.

 

Dış güçlerin dışında, kim ne kazandı.

 

Peki öldürülenler kim, birilerine göre bir kısmı kendi insanımız bir kısmı düşman. Ama ben öyle düşünmüyorum. Evet bu gün karşı karşıya olan iki güç mevcut. Ama her iki gücün çıkış noktası yine Türkiye"dir. Bu kanın bir şekilde durdurulması gerekir.

 

Nice aileler söndü, nice genç kadın dul, nice çocuk yetim, nice anne-baba evlatsız kaldı. Evet her iki taraftan birileri nutuk atarken yada rest çekerken bu insanları da düşünmelidir.

 

Küresel ısınma ile birlikte dünya açlığa ve yoksulluğa doğru giderken biz elimizdeki tüm ekonomik gücümüzü ve ekmeğimizi silah karşılığında dış güçlere yani en büyük kısmını Amerika"ya sevk etmeye devam ediyoruz.

 

Ülkemizde işsizlik, açlık, fakirlik diz boyudur. Bir birimizle uğraşmak yerine hep birlikte güçlü, huzurlu ve kardeşçe yaşanılacak bir Türkiye için uğraş verelim.

 

Demokrasi ve insanca yaşama talepleri birileri için kabus oldu. Ama demokrasiden korkulmaması gerektiğini bilmeliyiz. Bu talepleri kendi insanımız için hayata geçirmeliyiz.

 

Son yıllarda demokratikleşme yolunda atılmış adımları keşke başkalarının önerisi üzerine atmasaydık.

 

Rahmetli Özal"ın bir sözünü anımsatmak istiyorum. “Başkaları istiyor diye kanunlarımızda iyileştirme yapmamalıyız. Kendimiz kendi halkımız için bunları yapmalıyız. Biz yapmazsak bize yaptırırlar!” demişti.

 

Evet biz birbirimize düşman kaldıkça, başka düşmana gerek yok.

 

27/12/2007 / [email protected] / [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Bedri Çallı Arşivi