İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Bir Başkent oldu hayalet

Bir Başkent oldu hayalet

İ.Ö. I. bin yılın başlarında Asur’dan sonra bölgenin ikinci siyasi ve askeri gücü olarak tarih sahnesine çıkan Urartu hanedanı, Hurri kökenli boyların oluşturduğu bir aşiret konfederasyonuydu. Konfederasyonun güney kanadını gölün güneyindeki NAİRİLER, kuzey kanadını ise gölün kuzeyinde yerleşik ARARAT aşiretlerinden meydana geliyordu.

“Özgür Aşiretler Topluluğu”nun egemenlik alanında olan dağlık coğrafyanın maden, at, kereste ve hayvan zenginliği; yönetim merkezini biraz daha kuzeye kaydıran, son olarak Ninova’yı (Musul’u) başkent yapan Sami kökenli köleci Asur İmparatorluğu’nun iştahını kabartıyordu. Aşiret konfedere devletinin I. krali kenti SUGİNİA ile II. Yönetim merkezi olan ARZAŞKUN, Asur’un durmak bilmeyen düzenli orduları tarafından işgal edildiler. Bu yenilgiler karşısında Urartu’da ARAME hanedanı dönemi kapanmış; Lutupri’nin oğlu I. SARDURİ (Serdar) Urartu tahtına oturmuştu. Dağlık coğrafyada yeni bir başkent aramaya çıkan “güçlü kral” Asurilerin yüksek rakımından dolayı “yukarı deniz” diye tanımladıkları ve günümüzde “Van Gölü” olarak bilinen, dünya denizlerinden yaklaşık1700 m. Yükseklikte olan gölün doğusunda yer alan kayalığı beğenmişti.

van1.20111208173004.jpg 
Tuşba Kalesi’nin güneyden görünüşü

Kral Sarduri yeni krali kenti yeri konusunda yanılmamıştı.1600 m. Uzunluğunda en yüksek yeri 80–100 metreyi bulan kaya; batıdan tamamen aşılması olanaksız olan göl sularıyla çevrilmişti. Doğu’dan KILBANİ (Çiyay ê Reş-Erek), güneybatı’da ARTOS’la girdiği yükseklik yarışını gölün kuzeyindeki ERİDURU’ya (Xelat’ın Şipanı-Süphan) kaptırarak göl havzasını dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı zirvelerden oluşan bir set oluşturmuşlardı. Kalenin bulunduğu alan çok güvenliydi. Stratejik öneme sahip ve savunmaya son derece elverişliydi. Düz alan içindeki kale kayasının güney yamaçları dik, kuzeyi surlarla beslenebilir durumdaydı. Kral Sarduri kale kayalığının batıdan gölün mavi ve berrak sularıyla kucaklaştığı yerde kendi adını taşıyan ve büyük blok taşlardan ördüğü burcu yaptırdı.

van2.20111208173034.jpg
Tuşba Kalesi’ni çevreleyen “Yukarı Deniz”

Yüksekliği 4,5 genişliği 13 ve uzunluğu 47 metreyi bulan bu muhteşem burçta kullanılan taşlar ortalama 30 ton ağırlığındaydılar. Aynı zamanda liman olarak kullanılan burcun doğu ve batı bedenlerine kendisini şu sözlerle tanıtıyordu. Kral I. Sarduri:

“Lutupri oğlu Sarduri’nin yazıtıdır,
Büyük kral, güçlü kral, dünya kralı
Nairi ülkesinin kralı, essiz kral,
Halkın çobanı, savaşlardan korkmayan kral,
Ben Lutipr’nin oğlu Sarduri;
Krallar kralı, bütün krallardan haraç alan
Lutipri’nin oğlu Sarduri şöyle konuşuyor;
Ben bu taşları Alnunu kenti’nden getirterek
Bu duvarı imar ettim.”

Takvimler belki de 832 yıl İsa öncesini gösteriyordu. Urartu’nun yeni başkentine “TUŞBA” adı verilmişti. Tuşba (Teişeba); 79 kişilik Urartu tanrılar panteonunun 2. sırasında yer alan rüzgar tanrısıydı. Doğal afetlerin sık sık görüldüğü ve şimşeklerin günümüzden çok daha fazla gürlediği, insanların doğal afetler karşısında tanrısal güce sığınma arayışında oldukları bu dönemde; kentlere (kalelere) rüzgar-fırtına tanrısının adını vermek gelenekti. Adı Kürtçede keskin yel, acı yel anlamına gelen Teişeba (Tûjeba)nın artık kale ve civarında oturan insanları şiddetli esintilere karşı koruyacağına inanılmıştı. Tanrılar listesinin 2. sırasında yer alan güçlü bir tanrının ismini krali kente vermekle, kente kutsal bir ivme kazandırılmıştı. Günümüzde bunun canlı tanığı kalenin kuzeydoğu eteklerinde dik kayalar oyularak hazırlanan kurban kesme yeridir. İki büyük NİŞ’i ve onlarca insanın oturabileceği oturma SEKİ’si ile Urartu taş işleme sanatının en çarpıcı eserlerinden biri de bu olan kutsal alandır. İnanç ve iktidarın ayrılmaz ortaklığını günümüzde taşıyan “Kutsal Alan” ihtişamını bugün de sürdürüyor. Bölgenin İran ve Anadolu’da at koşturmadıkları yer bırakmamış, Kudüs’ü yerle bir etmiş, Mısır’a geçerek Firavunların tahtlarını başlarına yıkmıştı. Ona karşı direnen tek bir kartal yuvası vardı, o da dağlı boyların kalbi olan Tuşba kalesiydi.

I. Sarduri’den sonra yönetime gelen İşpuini, Menua, Argişti, II. Sarduri ve II. Russa; başkentin yakın çevresinden aşağı ANZAF, Yukarı ANZAF, SARDUHİNİLİ, RUSSAHİNİLİ kalelerini inşa ederek “efendisi” olmakla övündükleri Tuşba’yı, kalkanı andıran bu kalelerle korunma altına almışlardı. Sarayları, tapınakları, kral mezarları, bentler ve barajlarıyla Tuşba, kuzey Zagroslardan bir rüyalar kentine dönüştürülmüştü. Günümüz Akköprü Mahallesindeki Haldi (Meher) kapısına 79. Tanrının adını işleyen Kral İşpuini o güne kadar benzeri görülmeyen inançlar arası hoşgörüyü yansıtan bir inanç tablosuna imza atacaktı. Aynı kral merkezi Zagroslarda tapınakları ile ünlü Muşaşir’e400 km. uzunluğunda çağın en büyük yol projesini hayata geçirmekle o yöredeki Hurri kökenli akraba boyları da Asur saldırılarından koruyacaktı. Kral Menua 2800 yıldır Van şehir merkezinin sulama ihtiyacını karşılayan51 km. uzunluğundaki ŞAHMARAN kanalını, eşi TIRİRİA için cennet bahçelerini yaptırarak adını 21. yüzyıla taşıyacaktı.

van3.20111208173210.jpg
2800 yıldır Van kent merkezinin sulama ihtiyacını karşılayan MENUA Kanalı (ŞAHMARAN)

23 Ekim’deki depremin en fazla hasar verdiği Erciş’i; Kral Argisti (Agirê reş – parlak ateş) liman kenti olarak inşa etmişti. Günümüz Erciş’inin adı da onun adından bize kalan bir yadigardır. Sarduhinili (Çavuş Tepe) kalesini Gürpınar Ovası’na oturtan II. Sarduri; Hoşap Çayı’ndan kanallar açtırarak bağ ve bahçeler kurmanın sevincini şu satırlarla işlemişti yazıtlarından birine:

“Toprak verimsiz ve çoraktı.
Henüz hiçbir şey yapılmamıştı.
Ben Gugunai Çayı’ndan
Kanallar açtım. Bağ, bahçe
Ve yeni bir şehir kurdum.”

van4.20111208173312.jpgKral I. Argişti’nin mezarı

II. Rusa kurduğu şehirler, yaptırdığı tapınaklar, kanal ve barajlarla, Urartu’ya günümüzde “hidrolik uygarlık” unvanını yakıştıranları haklı çıkaracaktı. Rusa dönemi kaya yazıtlarının yüzünü süsleyen bir diğer gerçek de; kraliyet saraylarında 5507 görevliyi barındıran son başkent RUSAHİNİLİ’nin (Toprak kale) yüksek zirveleri selamlayan deniz manzaralı görkemi olacaktı.

Tüm bu hizmetler Urartu Tanrılar listesinin ilk sırasında yer alan, kendisi kadar mızrağının da gücüne inanılan Tanrı Haldi (Xaldi) sayesinde olmuştu. Haldi baş tanrı olmanın dışında ulusal birliğin simgesi olan savaş tanrısıydı. Ona olan inanç ve bağlılık, Urartu boylarını Asur’a karşı 260 yıl ayakta tutmuştu.

Tuşba, içinde Urmiye Gölü’nün tamamını kapsayan 550 bin km2lik bir coğrafyanın 3 asıra yakın yönetim merkezi olma işlevini sürdürdü. İ.Ö. 832–585 yılları arasında BİANİ ÜLKESİ’nin kendilerini “Krallar kralı, dünya kralı” olarak tanıtan ve dağlıların bir daha hiç göremeyecekleri medeniyetin yaratıcılarının oturdukları mekan bugün “hayalet” bir kente dönüşmüştür. Zaten Urartu sonrasında acılarla dolu bir tarihe sahipti. Doğu ve batı’da birbirlerine hasım olarak kurulan imparatorlukların sınırında yer alması, onu bir hesaplaşma ve savaş alanı olmaktan kurtaramadı. Alpaslan-Romen Diyojen’in  hesaplaşması hemen yanı başında, olmuştu. Bağrı yavuz selim şah İsmaillin kılıç darbeleriyle parçalanmıştı.20. yüzyılın I. çeyreğinde topraklarında soykırıma varan bir trajedi yaşanmıştı. Osmanlı dönemi boyunca sürekli Safevi İmparatorluğu’na karşı bir askeri üs olarak kullanılmış; kalkınmada halk ettiği misyon bilinçli olarak engellenmişti. Son çeyrek yüz yılda da doğal olarak Kürtler etkili olduğu için merkezi yönetim tarafından ihmal ediliyordu.

Son yıllarda Ağrı, Muş, Bitlis ve Hakkari’nin eyalet merkezi konumuna gelme şansını yakalamıştı. Saygın, parlak geçmişine uygun bir misyon yüklenmişti. Botan ve Hakkari bölgelerini Serhat’a bağlayan bir merkezdi. Siyasi ve kültürel etkinlikleriyle; köyleri yıkılan, yakılan Kürtlerin sığınağı ve siyaset arenası olmuştu. Amed’ten sonra Kürtlerin yığınsal olarak kendilerini demokratik zeminde ifade edebildikleri ikinci üs konumundaydı. Newroz bayramlarında kalenin eteğindeki kutlama alanına yerel giysileriyle gelen 100 binlerce Kürdün seslendirdikleri özgürlük şarkıları büyük bir yankı yaratıyordu. Belki Amed Kalesi’nin bedenleri kadar uzun değildi. Ancak Van Kalesi’nin güney yamaçlarına insan gücüyle oyulan kral mezarlarının ihtişamı 7 kardeş burcu’ndan çok daha güvenliydi. Kürtler için sağlam bir savunma mevzii olmaya adaydı. Bu korunaklı mevziinin depremle sarsılması; onun üçbin yıllık öngörüsünü en çok tanıyanlardan biri olarak beni de çok üzdü. Van için akıttığım gözyaşlarım halen de dinmiş değil. Gece yatağa girerken gözlerimin önüne gelen Van film şeridinin en etkili sahneleri Urartu dönemini günümüze taşıyan izleridir.

van5.20111208173348.jpg 
Deprem sonrası Van

Hakkari’den ayrıldıktan sonra ben de son sekiz yılda Tuşba Kalesi’nin500 m. Yakınında bulunan bir evde oturdum. İnsanlar servet ve politika ile ilgilenirlerken, ben de zamanımın önemli bir bölümünü bu talihsiz kentin 3 bin yıl önceki geçmişini irdelemek için harcadım. Bu nedenle de depremin bünyemde açtığı yaranın kanaması uzun süre devam edecek. Tekrar bütün Tuşbalılara, Tuşba’yı sevenlere, ona hayranlık duyup yeniden sahip çıkanları kucaklıyor, Selam ve saygılarımı yolluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi