İrfan Sarı

İrfan Sarı

Zeyla Göç Rengidir

Zeyla Göç Rengidir

Aşk kalmıştı saçlarının arasında, ne zaman rüzgar esti ona rastladım yılların tortusunda. Defterimin arasına düşmüş, saklanmış gibi bir tek teline denk geldim geçen gün.

Gözlerin balköpüğü olup kanatlandı birden ve kahverengi bir atmaca kuşu yılları çırpa çırpa kanatlarından dün gibi geldi.

Cilo da yaşayan tanrılar armağan etmişti kim bilir.

Parçalanmış fotoğraf albümünden Zap suyunun gümbürtüsü geldi sonra ve en dingin yerinde serinlemeye çalışan periler vardı hala. Melekler suyun rengine girmişti, su Zap coşkusunu çağlardan çağıldadı bana.

Diyelim ki sevgilim bu bir göç…

Göç hikayelerini kimler anlatmadı ki kimler yazmadı. Bahar başlar başlamaz bir kar göçü olur ve cemreler gider. Toprağın aşkı tutar. Suyun kanı kaynar. Hepsi bir göç halindedirler. Karıncalar yeryüzüne hücum eder. Serçeler tüy döker. Aşklar başkaldırır.

Aşklar sonu yok bir başkaldırı içindedirler kavimler, asırlar göçer aşk göçmez ama. Başkaldırır. Yani tekmil vermez. Saçından, teninden, sözünden ve renginden sual edilmez. O yürek harmanında yiğit öğütür ve lal eden güzellikler üretir.

Zeyla bir göç hikayesidir gökkuşağının üstünden kalbimize gelip konan.

Bir nehir akar gibi yanmış yürekten.

Ve karanlığa bir ışık sızar gibi gelen…

Silkelenircesine dünya omuzlarından ay düşer, güneş ve yıldızlar. Gökyüzü zift karası. Saçının tek teli düştü göçünden karanlığa ve bir ışık bütün karanlığa hakim.

İlk defa yağmur bînevş koktu.

Himalyalardan Asya"ya gözlerini akıttı Zeyla…Romalıların afrisi kara inci, Afrika yanığı. Karasal yüzölçümün yeni dünyası Amerika. En soğuk, en fırtınalı ve en kayıp Antartika. Toprağa komşu olmayan Okyanusya. Güneşin battığı taraf Avrupa. Kutup gündüzüm Arktik.

Sekizinci kıta Mezopotamya"m. yani toprağına zehir damlatılan rüyaların panzehiri.

Seni tarihlerden göçmüş sevdaların en yeni filizi.

Marduk şahidimdir şimdi Ninişinaya dua ediyorum. Kalbimdeki tünellerden aşk geçirsin. Beynimin vadilerinden eşgalin ve endamın.

Evet, bu bir göçtür tanem.

Sayfalarından uyanmış rüzgarın kollarından baharımıza gelen. Demez misin zaten, sayfalara sakladığımız geçmiş bir kıvılcımla her tarafımızı sarar bazen, yaralara düşen tuz kadar acı ve karanlığa çakan mavi. Her tan vakti kızıla çalan zamandır,

“Nisan yağmuru mayıs çiçeğini doğurur” sen bilmezsin.

Al şimdi beni Zagros dağlarını dolaştır, kartal kanatlarıyla buluştur. Sevda kanatlanınca güzelleşir dünya.

Bil ki;

“Aşkı tanıdığında, yaratanı da tanırsın.”

Saçının telinde bulmuş idim çünkü seni… Göçmüştün bir kere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
İrfan Sarı Arşivi