Özgür Amed

Özgür Amed

Zeus’un şimşeklerine gelesız...

Zeus’un şimşeklerine gelesız...

Bildiğiniz üzere Ortaçağ’dan kalma fosillerin Karbon-14 testine tabi tutulması ile ortaya çıkan ve babalarımızın mirası ile öğrendiğimiz “Dev Şorbeliğin” modern demir atma törenine yine gelip çattık! Çattık çatmasına ama olmuyor! Olamıyor… Nalet were erê welleh demekten başka elden ne geliyor bilmiyorum! Her normal Kürt gibi xoş hemrevan duygularımı ve xoşewîst tedirginliklerimi alıp, bulbulî ve en Kurdîlî fantastik humanistiko ruh hali ile sırtımı bir kayaya yaslayıp düşüncelere dalmak istesem bile aklıma o geliyor. Moralim bozuluyor, sanki Çiyayê Sason’a kar yağıyor. Bu adamın da herkes gibi Ökaryot bir canlı oluşu ve yine memeliler sınıfında gösterilmesi çok zoruma gidiyor. Yeminle elim ayağım titremeye başladı, tansiyonum birazdan düşecek biliyorum. Neredeyse, dünya biyologlar birliğine başvurup bilim camiasından “beni sürüngenler sınıfına atın” ricasında bulunacağım. Sözüm ona ‘adam’ sıfatı bile demeye üşendiğim, hatta bir zamirle bile seslenmek istemediğim, X dersem güzel dostum Pisagor ve Öklit’ine haksızlık etmekten utanç duyacağım bu zirt û pirt kişiliği hangi kefede tartıp sonra ayağı yerden kesilmiş, gözü dönmüş yeni yetme bir şairin eline versem bilemiyorum.  Belki hatırlarsınız en son “Benim atam Erdoğan’dır” demişti kundır. Şimdi de atasının ayakları dibindeki minderde bir yer buldu. Greenwich gözlem evinden geçen meridyenlerin yanlışlıkla evinden geçerek beyin hasarlarına yol açtığı tescilli, AKP ampulü ile aydınlanmış başını yasladı başbakanın ayaklarına. Evet, Yiğit Bulut Erdoğan’ın ekonomiden sorumlu baş danışmanı oldu. Artık Orta Asya’ya mı sığınalım, İsviçre’ye mi bilemedim…  Bir yandan da çok seviniyorum. Yiğit’ine sığınacak olan atası bu adamdan alacağı öğütlerle en azından ülkenin batışının hızlandıracak. Bu da sevindirici bir durum. Bardağın dış tarafını da görelim. Üzerindeki desenleri falan…

Neyse neyse!

Yazıya giriş için yanlış adamı seçtim biliyorum ama hangisinden tutsan elinde mal kütlesi olarak kalıyor. Hacmini satsan satılmaz enerjisini atsan atılmaz! Misal Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz… Kendisi geçenlerde Bingöl'ün Solhan ilçesinde belediye ve kaymakamlık tarafından düzenlenen, '1'inci Yüzen Ada Doğa Coşkusu' etkinliğinde yüzen adanın üzerinde bir çiftinin nikâh şahitliğini yaptı.  Buraya kadar sıkıntı yok! İlginç olan kendisini bu şahitlik sırasında dalgıç polisler su içinde korumuş olması. Fotoğrafları da yayınlandı. Dalgıçlar kafalarını çıkarmış sudan, öylece bakana bakıyorlar. Suyun içinde durarak neyden koruyorsun? PKK’nin su altı savaş sistemi mi var? Bakanımız devam etmiş! “Çok şükür huzur ortamı ve aylardır süren bir rahatlama var. Hepimiz bunun için büyük sevinç duyuyoruz”…  Agir bikeve cilê te erê welleh! Yosunlar veya su içindeki diğer marjinal bitkiler barış sürecini bozmaya yemin etmişte haberimiz mi yok? Buradan o bitkilere ve suyun kendisine sesleniyorum! Asla gücünüz yetmez böyle bir şeye…  Ulu başbakanımızın “Sizin hangi bitki lobisinden olduğunuzu çok iyi biliyoruz! Biz çok iyi biliriz. Görüntülerini de paylaşacağız… Kayıtları var” açıklamasını da unuttunuz sanırım. Hatırlatırım önemle…

Bu hatırlatmayı da yaptıktan sonra AKP ortalama bakan sığlık tanıtım etkinliğine devam edelim madem. Sıradaki arkadaş Avrupa Birliği müzakerecisi olarak ülkeyi oraya sokmamak için elinden gelen en iyi performansı sergileyen Egemen Bağış… Sadece Bakanlığın hakkını değil eş-dost-gazetecilere bol bol hediye çekleri de veren Bağış’ın insanlık tarihinde bağışlanacak tek bir demeci yok. Homo Ludens kuşağının antipatik kulvarında hep yedekte bekletilerek DNA bozulmasına uğramış bu arkadaşımız “Başbakanımızın doğduğu şehir mübarektir” diyerek yıkama-yağlama sırasını başarı ile geçtikten sonra ekili saçlarının ahengi ile forvette yer kaptı da patlattı son bombasını: “Gezi olayları yıllar yıllar evvel tezgahlandı”…  Aferin Egemen… Çözmüşsün olayı!

Yıllar evvelden kasti M.Ö ya da Cilali Taş Devri sanırım. Malumunuz o devirde Fred Çakmaktaş aşiretinin en az 3 çocuk yapmayı öngören geleneklerine karşı çıkan dönemin terörürü grupları mabetlerine girerek affedersiniz su içmiş, birbirlerine bakmış ve çıkmışlardı. İşte o dönemden beri bir plan ve program devam ettirildi. Günümüzde de aynı şeylerin vukuyu tecelli bulması manidar! Gezi’nin AKP döneminde olması tey tey manidar!!!

Gezi demişken gazdan bahsetmesem ayıp olur. Tabi gazımıza bir AKP vekili de konuk ederek yazıya devam edeceğiz. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu bu paragrafımıza konuk. Demokrasi gereği sözü ona bırakıyoruz “Beşiktaş’ta bir programa katıldığını söyleyen Eroğlu, çıkışta eylemcilerin arasında kaldığını belirterek, "Onlar bana doğru kaçıyorlardı. Polis, kovalarken hepimize biber gazı sıktı. Ben de biber gazı yedim” demiş…

Ayy canım, kıyamam! Ee elimizde taze quzzulkurt yağı var, onu püskürtelim? Denemez miydin? Hem yazdır serin tutar. Bakanımız gaz yediğine göre beynin korteks bölümünden ön loba kadar olan kısım kesin çürümüştür. Hayırlı olsun diyelim.

Bu arada mühim bir detayı da aktarmak isterim. Sanırım 2 yıl etti. Devletin Kurdistan’ı yoğun olarak gaz halinde gördüğü zamanlarda gaz meselesine bir çare aramıştı. İşte bu çözüm: Kırıkkale ilinden dahiyane bir çözüm projesi ile gelmişti. Bakın aynen alıntılıyorum: “Yılda ortalama 70 bin biber gazı ithal eden Emniyet, maliyetin katlanarak artması üzerine çareyi yerli üretimde buldu. Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’yla yapılan görüşmeler olumlu sonuçlandı. Artık Çevik Kuvvet, provokatif grupları MKE’nin ürettiği gazla dağıtacak.”

Ee hal böyle olunca insanın sorası ve günahî geliyor! Kekê orman bakanî! Ma kendi ürettiğin gazdan ne diye kaçıyorsun? Kendine övünç kaynağı yaptığın gazdan ne diye şikayet ediyorsun be adam?

Özetle demem o ki qeşmerî hebce nake! Zeus’un şimşeklerine gelesız. Diyojen’in fıçısında susuz kalasız ey korkunç vekiller… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Özgür Amed Arşivi