Özgür Amed

Özgür Amed

'Wollt ihr den totalen krieg?'

'Wollt ihr den totalen krieg?'

Joseph Vilsmaier ismi tanıdık gelmeyebilir. Bir Alman yönetmen…

Ben kendisini 93 yapımı efsane film “Stalingrad” ile tanımıştım.

Anlattığı meseleyi film ışığında biraz araştırınca, “Stalingrad Savaşının” iç yüzü ile de tanışmış oldum o dönem. Daha sonra bu savaşın popülaritesi 2001 yapımı, Jean-Jacques Annaud imzalı “Enemy at the Gates (Kapıdaki Düşman)” filmi ile tavan yaptı.

Daha çok duyulur oldu orada neler olduğu yâda önemi…

23 Ağustos 1942’de başlayan ve 2 Şubat 1943’te biten Stalingrad Savaşı, dünyadaki en büyük kırılma noktalarından biri olarak kabul edilir. En kanlı savaş unvanının yanında politik belirleyiciliği 20.yy’a damga vurmuş en büyük olay olarakta geçer. Uzmanlar savaşı “Sovyetlerin sergilediği olağanüstü direniş, Hitler’in hesaplarını alt üst etti. Stalingrad kenti, Alman ordularının 2. Dünya Savaşı’nda doğuda ulaşabildiği en son nokta oldu. Bu yenilgi Alman tarihinin en büyük askeri felaketi oldu. Almanya Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı iki koca ordunun bu savaşta kaybedilmesi hem moralman hem lojistik olarak büyük bir kayıptı. Sovyet halkının Almanları yenmesi, savaşta da büyük bir dönüm noktası oldu. Almanlar bu tarihten sonra yayılmalarını durdururken, Sovyetler Birliği ve diğer müttefik halklar, Almanların yenilebileceğini görüp, büyük bir moral kazandılar” diyerek özetler.

Savaşın bitişinden 11 gün sonra… 13 Şubat 1943

Koca bir salon. Adı “Sportpalast”…

İçerisi tıklım tıklım. Üst salonlar, yan taraflar, kapı eşiğine kadar alabildiğince dolu.

Askeri nizamda oturulmuş, estetize edilmiş bir duruş.

Kürsüde bir adam…

Hararetli konuşuyor. Meşhur sol elini, ağzından çıkan ses tonuna uygun bir eda ile sağa sola sallıyor, indirip kaldırıyor. Alman ordusunun ve halkının ne kadar muhteşem olduğu anlatılıp moral veriliyor. Duyulan güven tekrar tekrar belirtiliyor.

Konuşması o kadar etkileyici ki, salon hipnotize olmuş durumda.

Konuşan kişi “Reichspropagandaminister” ünvanlı Dr.Paul Joseph Goebbels.

Yani dünyanın en etkili reklam ve propaganda uzmanı, Hitlerin sağ kolu ve her şeyi olarak bilinen Alman Propaganda Bakanı…

Stalingrad savaşının hezimeti o kadar ruhuna işlemiştir ki, en iyi golünü atmak ister.

Haliyle Goebbels’in bu salonda yaptığı konuşma tarihidir.

Uygun kıvama getirdiği kitleye peş peşe 10 soru sorar ve hepsine de olumlu yanıt alır. Görüntüleri mevcut olan bu konuşmanın oturanlara her sorulan soruda, büyük bir aşk ile havaya fırlayarak “Ja” yani “Evet” deyişleri görülmeye değer. İşte bu sorulardan biri unutulmazdır. Goebbels aynen şunu sorar:

“Wollt ihr den totalen krieg?”

Türkçesi: Topyekûn savaşı istiyor musunuz?

***

29 Aralık 2011. Şırnak Uludere…Roboskî Köyü…

Bir iktidar geleneğini çatırdatan, alt üst eden bir olay. Sivil kıyımı…

Algı ve politikayı sonuna kadar çıplaklaştıran, tüm propaganda yöntemlerine yenik düşen; Tasfiye tezlerini kırılgan seyre sokan bir olay.

Tarih 3 Ocak 2012, Ankara… AKP Grup Toplantı Salonu…

Salon tıklım tıklım. Yüzlerce kişi kürsüde konuşan adamı izliyor merakla.

Onlarca TV canlı yayında. Flaşlar patlıyor.

Koşulsuz bir bağlılık, hipnotize olmuş bir hal-î ruhiyet. Ses tonu yükselip artıkça, otomatik bir refleks olarak salon alkışa boğuluyor.

Konuşan, Türkiye Başbakanı Sayın R.Tayyip Erdoğan…

35 insan öldürülmüş aleni. Kimsenin umurunda değil. Günler sonra çıkıp açıklama yapılıyor.

Ve o kürsüde tarihin değişmez, şaşmaz bir ritüeli gerçekleşiyor. Erdoğan orduya, askere teşekkür ediyor. Diyor ki “. Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum”

Alkışlar…

Ve sonra savaşa devam sözleri… Medyaya tehdit…

Böylece ne kadar birlik-bütünlük içinde oldukları ve başarıları pekiştirerek kürsüden iniliyor. Salon günlük hafızasına geri dönüyor. Bir katliam örtbas edilmeye çalışılıyor.

***

Bir notunda “Gerçek olaylar ve durumlar hakkında açık seçik bir malumata sahip olsalardı, bu haberleri okuyarak gitgide gevşeyip çökebilirdi insanlar. Alman halkının bütün bunları öğrenmemesi ne iyi! Sahip olacağı kanaat hazır halde önüne konuyor” diyen Goebbels’in o ateşli konuşmasının sebebi Stalingrad yenilgisi idi.

Yine bu bakanın çokça bilinen bir felsefik ilkesi vardı:

“Halkını her daim ateşle. Asla soğumasına izin verme ve hatalı olduğunu veya yanlış yaptığını asla kabul etme” …

Her yalana inanacak birinin olduğunu bilirdi.

Erdoğan’da biliyor. Aynen ve birebir uyguluyor.

Lakin hayatında standart sapmaları var. Goebbels’in Stalingrad çarpışmalarından çok daha  önce aynı hatayı Napolyon’da yapmıştı, Rusya’nın en güçlü silahını hesaba katmadan savaşa girişmişti. Ve bu hesaba katılmayan silah, önce Napolyon’u ardından Hitler’i yerle bir eden “Soğuk”tan başka bişi değildi…

Ve Sayın Demirtaş’ın bahsettiği “Ülkeyi böldünüz” kısmı, yaratılan “Soğuk”tur.

Roboskî de soğuktur ama bir sebep değil. Sorun şu ki, ayakları atlardan ve traktörden sarkan ölü bedenler, gerçekliğin en rahatsız edici hali idi. Ve tüm dünya gördü…

Kürsüden aleni istenilen topyekun savaş, bir öğretidir. Gelenektir.

Bayrağı taşıyorsan, sonucu da biliyor olmalısın…

Dünyayı dize getirmek üzere olan Hitler boyun eğdiyse, insan biraz durup düşünür.

Sonradan intihar eden propaganda bakanı, iktidar sarhoşluğunun ve bu tür zirvelerin de dibini, yolunu göstermişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Özgür Amed Arşivi