Necip Çapraz

Necip Çapraz

Uyuşturucuyla uyuyan kent

Uyuşturucuyla uyuyan kent

Birçoğumuz Yüksekova’da uyuşturucu kullanımının ileri boyutta olduğunu biliyoruz. Satıcılık ve içicilik o kadar çok arttı ki neredeyse hepimizin ailesinden birer kişi bu karanlık ve insanlık dışı işe bulaşmış durumdadır. Bulaşmamışsa da sırada bekleyendir.

Tarihi İpek Yolu üzerinde, İran’a ve Irak’a komşu olan Yüksekova’da sınır ticareti veya resmiyet dışında yapılan “sınır kaçakçılığı” tarih boyunca devam ediyor. Bu sınır ticareti veya kaçakçılığı içinde “Uyuşturucu Kaçakçılığı” kısmı insanlığı yok eden, insanlık düşmanı bir kaçakçılık çeşididir.

Bu zehrin yol güzergâhında “Afganistan-İran-Türkiye (Yüksekova-İstanbul) Avrupa hattında binlerce insan uyuşturucu müptelası olmakta, binlerce yürek yanmaktadır.

Her gün bu güzergâhta onlarca kilo uyuşturucu ve birçok insan yakalanıp cezaevine atılmaktadır. Bu gün beyaz zahirin ilimiz üzerinden ticareti olmasaydı, bu kadar içicilik olacakımıydı derseniz. Tabii ki olmazdı diye mantık yürütebilirdik. Bu noktada gençlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Özellikle gram gram satanları ve içicileri bu illet işten kurtarmanın yolları aranmalı ve toplum olarak bu konuya ciddi olarak eğilmemiz gerekiyor, diye düşünüyorum.

Tozu çekenler, tozdan çekenler, çektirenler, artık yeter!

Bu konunun çözümü camilerde, okullarda, başsağlıklarında, partilerde ve sivil toplum örgütlerinde dile getirilmesi ile insanları bilinçlendirmekten geçer. Tabi umarım partilerin, diyanetin, Milli Eğitimin, Valiliğin, Belediye Başkanlıkların, Sivil Toplum Örgütlerinin, toplum kanaat önderlerinin, halk inisiyatiflerinin bu yönde bir çalışması vardır.

Beyaz zehirden en son kim ölecek? Yüksekova’da insanları birileri zehirliyor.

Malum Yüksekova'da sırayla insanlar ölüyor. Bizler yaşamımız boyunca sevdiğimiz yakınlarımızı dostlarımızı bir bir kaybediyoruz.

“Dağ gibi delikanlılarımız eriyor, mum gibi.”

Bu duruma ne bir insan, ne resmi bir kuruluş, ne bir parti, ne bir sivil toplum kuruluş, ne bir dernek sahip çıkıyor... Hâlbuki insanımız bu kadar vurdumduymaz olamaz. Şu anda resmi olmayan bilgilere göre yani iddialara göre; Yüksekova'da binlerce insan uyuşturucu içicisi pozisyonundaymış. Bu durumdan kurtulmak için neler yapabiliriz?

Genelde insanlarımız, uyuşturucu içiciliğine bulaşmış yakınlarını “ayıptır” diye toplumdan saklar… Fakat onların utanmasına gerek yok ki. Asıl onları bu illete bulaştıranlar utansın. Bu durum artık Yüksekova’da ölümcül bir hastalıktır. Bu hastalığa toplumsal bir tepki koyacak mıyız?

“Bataklığı mı kurutacağız. Yoksa sinekleri mi öldüreceğiz?”

“Köşe başlarında, kahvelerde boş inşaatlarda, mahalle aralarında leblebi satar gibi uyuşturucu sattığı iddia edilen insanlara ne zamana kadar müsamaha edeceğiz?”

Bazı içici ve satıcıları evlerini kahve içer gibi "içici merkezi” yaptığı söyleniyor. Bunları yetkililer biliyor mu? Daha neler neler. Bu durumları ve bildiğiniz hikâyeleri, çözüm önerilerinizi buraya yazarak paylaşalım...

AMATEM verilerine göre durum korkunç?

28 Şubat 2006 tarihli Anadolu Ajansı Haberine göre;” Ankara Alkol ve Madde Bağımlıları Tedavi Eğitim Merkezi'nde AMATEM tedavi gören madde bağımlılarının çoğu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinden. AMATEM Klinik Şefi Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, "Birinci sırayı Gaziantep, ikinci sırayı Van alıyor. Hakkâri ve Kilis'te de oran yüksek.

Eroin bağımlısı hastalarımızın 80'i Gaziantep, 23'ü Van, 12'si Kilis, 11'i Hakkâri'dendir. Bu sayı, Kocaeli, Mersin, Bolu, Çorum, Bilecik, Kırıkkale'de 1, Ankara'da 21 ve İstanbul için 5" dedi. Dilbaz, hastalardan edindikleri bilgiye göre bu bölgelerde eroin ve esrara kolay ulaşılabildiğini, 'kullanımın sosyal kabul gördüğünü' söyledi.”

Bu haberde görüldüğü gibi nüfus itibari ile Hakkari birinci sayılır. Burada tedavi olanakları olanların sayısıdır. Acaba imkanı olmayan kaç yüz kişi vardır.

Sıranın size ve yakınlarınıza gelmesini beklemeden harekete geçin!

Bu konu, bu “yara” durmadan kanıyor ve sanırım kangren oldu. Bir yetkili çıkıp gerçek raporları kamuoyuna sunsun. Neden hem seçen, hem seçilen ve hem de atananlar susuyor. Susmak nereye kadar? Kamuoyu merak ediyor, çabamızı, çabanızı görmek istiyor.

Evet, maalesef “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganı yapacaklarımızı anlatıyor. “Bırakın kurumları, toplumsal bir seferberlik ilan edelim.”diyenler varsa, dostane bir tarzda, kırıcı değil, yapıcı olunmalı. Bireysel kurtuluş değil toplumsal kurtuluş gerekir.

Bu konuda hepimizin sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekiyor. Halk kepenk kapatmaya verdiği önemi buna da verecek mi? Halk adına siyaset yapanlar, seçilenler ve devletten halkın huzuru, refahı, sağlığı ve eğitimi için vergilerimizle maaş alanlar, sevgili anne ve babalar bakalım bu “kronik hastalık” karşısında ne yapacaksınız?

Siyasi düşünceleriniz, mevkiiniz, makamınız ne olursa olsun bu “insanlık düşmanı” illetle mücadele için bir araya gelecek misiniz?

Diyarbakır’da insanlar “uyuşturucu ve fuhuş” için yürüdü. Biz de yürüyecek miyiz?

Bağırsaklarımızı temizleyecek miyiz? Buyurun bakalım insana önyargısız, insanlık adına sahip çıkın…

Herkes bu konuda gerek bireysel, gerekirse de kurumsal olarak sadece bir gün değil, her gün bu konudaki duyarlılığını, her yerde dile getirmekten geri kalmamalı. Yüksekova da her zehir taciri birer çeteleşmeyle artık insanların özgürlüğüne kast edecek boyuta gelmiş, mahkemelere iletilmeyen faili meçhul olaylar meydana gelmekte, birçok insan bu batağa saplanmış olup, evini, toprağını, geleceğini kaybetmekte olduğunu hiç duymadınız mı?

Ya yasadışı faizle uğraşanları hiç duymadınız mı?

Kaç aile sırf uyuşturucu borcu için buraları terk edip, İran, Irak gibi ülkelere, İstanbul ve diğer şehirlere göç edip, sefil hayat sürdürmek zorunda kaldı? Kaç insanımız bu gün bu kirli para için İranlı zehir tacirleri tarafından alıkonulmaktadır?

Hakkari genelinde silahlı, silahsız yapılan kavgaların çoğu ne üzerinedir, kimse bilmiyor mu? Kaç insanımız bu gün cezaevlerinde ve bu konuda kaç aile gün ekmeğine muhtaçtır? Her gün medyada takip ettiğimiz yakalanmaların çoğunda “Hakkari- Yüksekova’dan getirilen Uyuşturucu” denildiğini görmüyor muyuz?

Hakkari genelinde satıcılıktan, içicilikten mağdur kaç aile nasibini aldı? Sırada kaç aile var? Bunlarla ilgili sağlıklı bilgi alınmayacak mı?

Öncelikle o sermaye ile uzlaşanları eleştirmemiz gerekiyor. Bu kirli işleri teşhir etmek için proje üretilmeli, projesi olan varsa bunları yetkili kurumlarla paylaşmalıdır. Bir an önce tabanı en çok olan partiler başta olmak üzere diğer seçilmiş kurum ve kişilerde elini değil gövdesini bu taşın altına koymalıdır.

Bu ülkenin selameti, insanlık onuru ve geleceğimiz için “ne olur!” bir şeyler yapalım!

Uyuşturucu ile mücadele konusu ilimizde güvenlik güçleri tarafından en iyi takip edilen konulardan biridir. Ancak uyuşturucu içenler konusunda aynı hassasiyet nasıl gösterilecek?

Hakkari’de düzenlenen Türk Polis Teşkilatı’nın 161. kuruluş yıldönümünde etkinlikleri kapsamında öğrencilere yönelik 'Madde Bağımlılığıyla Mücadele Etkinliğinin Arttırılması' konulu bir toplantıda (https://www.yuksekovahaber.com.tr/index.php?islem=detay&id=1568 ) Hakkari Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdür Vekili Mehmet Karakaş, madde kullanımı ve bağımlılığının sosyal bir olgu olduğunu belirterek, temel sebeplerinin ise ekonomik, sosyal ve kültürel problemlerden kaynaklandığını belirtiyor.

Hakkari'nin İran devletiyle sınır olması ve uyuşturucunun en önemli transit geçiş güzergahında bulunmasına rağmen ilde sınırlı sayıda kullanıcı olması ve uyuşturucu kültürünün henüz gelişmemesinin büyük bir şans olduğunu belirterek, kayıtlarında son 5 yılda Hakkari genelinde 6 şahısa uyuşturucu kullanmaktan işlem yapıldığını, ancak bunlardan 4 kişinin hayatını kaybettiğini söylüyor.

Karakaş’ın içicilik noktasında verdiği rakamın tatmin edici olmadığını düşünüyorum. Yukarıda AMATEM rakamları ile çelişen bu rakamlar ile yeni bir basın açıklaması ve bu basın açıklamasına Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları verilerinin de eklenmesini bekliyoruz.

Değerlendirmenin Hakkari geneli olması daha yararlı olacaktır. İlimiz genelinde uyuşturucu içen kişilerin net rakamı bilinmiyor. Bu konuda ciddi bir çalışmanın kamuoyunun beklentileri arasında yer almaktadır.

Şunu unutmamak lazım içicinin çok olduğu ve yıllar itibari ile arttığını tahmin ediyorum. “İçicisi” çok olan bir yerde “satıcısının” da çok olacağını ve bunun“arz-talep” meselesi olacağını düşünüyorum.

Gazeteci olarak bazen uyuşturucu haberleri esnasında karşılaştığımız yetkililerle sohbetlerimizde yaptıkları çalışmaları konusunda bilgileniyoruz. Kendileri, 7 aydır masrafları karşılanmış olarak 30’un üstünde insanı AMATEM’e tedavi için gönderdiklerini, bundan sonra da tedavi olmak isteyenleri gönderebileceklerini en son bir çok kişi tespit ettiklerini bunları da göndermek için uğraştıklarını belirtiyorlar.

Yetkililer bu durumdaki aileler için “Bir anne-baba çocuğunun uyuşturucu kullandığını gelip biz görevlilere söylerse yardımcı oluruz.”diyorlar.

Zaten bildiğim kadarıyla uyuşturucu kullanan içiciye hiçbir adli ceza verilmiyor. Mutlak suretle tedavi ettirmek üzere AMATEM’e gönderilip yol parası dahil bütün masrafların devletçe karşılandığı ve karşılanacağına dair bir yasal düzenleme vardır sanırım. Bunu bilmeyen aileler, çekindikleri için güvenlik güçlerine başvurmamaktadır. Çekinen aileler kendi başlarına mücadele etmeye çalışıyorlar ve başarılı olamıyorlar. Kendi ailesel yöntemlerini deniyorlar, bu da doğru değil.

Yetkililer tespitlerinde bu tür ailelerin genelde “Polise söylemek ve ya toplumun bilmesini ayıp sayıyorlar.”diyor. En önemlisi ise yetkililerin “Yüksekova Türkiye’nin en fazla içicisi ve satıcısı olan ilçe” olarak tahmini söylemleri durumun önemini daha çok ortaya koymaktadır.

Madde bağımlılığı konusu Valiliğin desteği ile broşür, seminer, halk toplantıları vb. şekillerde toplumun tüm kesimleri aydınlatılmalıdır. Sadece yılda bir defa belli bir günde hatırlanıp gündeme gelmesi kanımca yeterli değildir. Bu konuda İl Yöneticilerinin gerekli duyarlılığını bekliyoruz. Bir suçun önlenmesinin en iyi yolu bilinçlendirme değimlidir?

“Uyuşturucu ile uyumayalım, bilgiyle aydınlanalım!” Umuduyla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
23 Yorum
Necip Çapraz Arşivi