İbrahim Genç

İbrahim Genç

Ülken anadilimden daha önemli değil ki bayım!

Ülken anadilimden daha önemli değil ki bayım!

Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri Kürt halkının varlığının yegane delili olan Kürtçenin inkarı üzerinde atıldığı için anadilde eğitimle ilgili devlet aklından bir türlü olumlu açıklama yapılmıyor. Yapılmıyor; çünkü Kürtçe anadilde eğitim söz konusu olduğunda adeta ağız birliği etmişçesine tüm sistem partileri, bütün çelişkilerini bir kenara bırakıp anadilde eğitime karşı çıkıyorlar. Anadilde eğitime karşı çıkışlarının hiçbir pedagojik, vicdani, dini ve ahlaki dayanağı yok. Bu söz konusu partilerin anadilde eğitime karşı çıkışlarının yegane nedeni geçmişin inkarcı zihniyetidir. Zor bela Kürtlerin varlığını ve dilini kabul eden bu zihniyet şimdi de Kürtçeyi görmezden gelerek birkaç nesil sonra yok olmaya bırakmaya çalışıyor. Bu yüzden de Kürtçenin okullarının, müzelerinin, yasal güvencesinin olmaması için adeta işbirliği halindeler.

Dedik ya, söz konusu Kürt halkının dili olduğunda hepsi ağız birliği etmişler adeta. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Anadilde eğitim toplumu böler”; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Anadilde eğitim milli birliği bozar”; AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan “Anadilde eğitim ülkeyi böler” diyerek Kürt diline karşıtlıkta gayet güzel uzlaşıyorlar. Bu da sistemin zihinsel kodlarının her ne kadar bazı konularda farklılaşsalar da aynı olduğunu gösteriyor. Bu derin zihniyeti, geçmişin kemikleşmiş kodlarından kurtarmadığımız sürece bir barış dilinin yaratılması ve demokrasiye kavuşmak hayal gibi görünüyor.

Bugün AKP Hükümeti, barış sürecini baldıran zehri içmek metaforuyla sembolize edip sürdürdüğünü söylese de ortada bir proje, somut adam görülmüş değil. Her seferinde anadilde eğitime karşı çıkıp, seçim barajını koruyup, toplumsal kucaklaşmayı sağlayacak reformları yapmayıp “Süreç iyi gidiyor” demek bir anlam ifade etmiyor. Her şeyden önemlisi bugün hâlâ sürece uygun bir dil benimsenmiş değil. Geçmişin kaba, hor gören, tehdit içeren üslubu kendini her gün hissettiriyor. Müthiş bir güven ve belirsizlik durumu var. Belli başlı yetkin gazeteci ve yazarlar bile AKP’nin ne yapmaya çalıştığını anlamış değiller.

Türkiye halkı AKP’den bir şey anlamadığı gibi bugün artık tekrar ölümlerin olmasından korkuyor. Çünkü şu ana kadar sürecin ruhuna uygun herhangi bir adım atılmış değil. Tam tersine Başbakan Erdoğan’ın ağzından çıkan ifadeler her gün biraz daha umutları kırıyor. Daha haziran ayında akil insanlarla yaptığı toplantıda, kendisinin görevlendirdiği insanların raporlarını okumadan peşinen anadilde eğitime karşı olduğunu belirtmişti. Oysa Doğu Anadolu Akil adamlar heyetinin sunduğu raporda yer alan bir talep de anadilde eğitimin verilmesi gerektiğiydi. Tabi Başbakan Erdoğan’ın raporları okuduktan sonra bu fikri değiştireceği havasına girildi. Bundan sonra da barış süreci için atılacak adımları içerecek demokratikleşme paketi gündeme geldi. Bu pakette anadilin kamuda kullanılması ve özel okullarda anadilde eğitimin önünün açılacağı ifade edildi. Tabii bu paket konusunda son söz Başbakan Erdoğan’ın olacaktı.

Tam da Başbakan Erdoğan’dan güzel sözler beklenirken dün (17.08.2013) Türkmenistan dönüşü kendisine anadilde eğitimle ilgili sorulan bir soruya verdiği şu cevapla herkesi hayal kırıklığına uğrattı: “Hayır yok. Özel okullarda da yok. O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde Ak Parti olarak adım atamayız. Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkanı sağladık. Ama anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz”. Yine aynı zihniyet, aynı sözler… Başbakan Erdoğan, sadece anadilde eğitimle ilgili değil, değişikliğe gidilmesi gereken tüm konularda olumsuz ifadeler kullandı. Üstüne de Kürt Ulusal Kongresi’nden çıkacak sonuçlar üzerinden Kürdistan Bölgesel hükümetini tehdit etti. Kongre’nin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile karşılaştırılmasına da karşı çıkıp “Onlar (Filistinliler), kendi toprakları gasp edilmiş, mücadele veren insanlar. Kürtlerin böyle bir sorunu var mı? Filistinlilerin pasaportu bile yok. İsrail verirse çıkıyor. Benim ülkemde Kürt vatandaşımın böyle bir sorunu var mı?” derken acaba Kürtlerin kendi topraklarında hangi özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını, ne tür acılara maruz bırakıldıklarını fark etmiyor mu? En basitinden Kürtler kendi kadim topraklarında dillerini özgürce okullarda öğrenemiyor. Bunu anlamak çok mu zor?

Şüphesiz anadillerinin, Türkçenin önemini tüm devlet yetkilileri ve özellikle Başbakan Erdoğan çok iyi biliyor. Başka ülkelerde yaşayan Türklerin dillerini korumasını öneren ve bazı ülkelerden Türkçe anadilde eğitim verecek liseler kurulmasını isteyen kendisiydi. Orada Türkçe için bunu isterken Türkçe o ülkeleri bölmüyor da Türkiye’de Kürtçe mi ülkeyi bölüyor? Bugün beğenmediğiniz Irak Kürdistan Bölgesel yönetiminde bile Türkmenlerin her türlü dil, kültür, eğitim hakları garanti altına alınmış; Türkmence hem eğitimde hem de resmi anlamda bir statüye kavuşmuş durumda. Dünyanın demokratik ve gelişmiş ülkelerinin hepsinde anadilde eğitim garanti altına alınmış. Buna karşın Türkiye hem anadilde eğitime karşı çıkıyor hem de Çocuk Hakları sözleşmesinin birçok maddesine çekince koymak şartıyla koyarak imzalamıştır.

Anadilde eğitim Kürtlerin olmazsa olmaz talebidir. İster hemen bu eğitim-öğretim yılında başlasın ister on yıl sonra; ama bu hakkın tanınması gerekiyor. Türkiye’de pedagoglar, dil bilimciler, eğitim bilimciler de artık anadilde eğitim konusunda bir bildiri bile yayımlayamayacak acizlikten kurtulsunlar artık. Akademilerinde korkakça yaşayıp kes-kopyala-yapıştır metodolojisinden sıyrılıp memur zihniyetinden arınıp artık bu anadilde eğitim meselesine müdahil olsunlar. Hollanda’da okullarda Türkçenin eğitim kurumlarından çıkarılmasına ilk tepki gösterenler 2003’te yayımladıkları bildiriyle Hollandalı dilbilimciler olmuştu.

Yıllarca Radikal’deki Dil Yâresi adlı köşesinde dil konularını yazan ve Türkçe sevdalılarının sorularına cevaplar veren Hakkı Devrim bir röportajda anadilin öneminden bahsettikten sonra muhabirin “‘Ana dilde eğitim ülkeyi böler’ diyenlere siz ne dersiniz?”sorusuna verdiği şu cevap Kürtlerin de meramını gayet iyi anlatmaktadır: İsterse böler. Ben ne yapayım? Ülke benim için dilden daha önemli değil ki!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum
İbrahim Genç Arşivi