Özgür Amed

Özgür Amed

Tuvaletimizdeki Devlet!...

Tuvaletimizdeki Devlet!...

Anamın yanıma sokulup “Oğul oğul” nidası ile kara haberi vereli birkaç ay oldu sanırım. Üniversiteye yeni başlayan kardeşim sigaraya başlamıştı. Ve evi bir telaş almıştı haliyle.

Bizim evde kimse içmez. Babam 30 yıl kadar içtikten sonra bıraktı. Ömürlük tüm haklarını kullandı, “yerinize de içtim” diyerek gönüllerimizi ferahlattı saolsun…

Kardeşimle konuşmamı istedi annem. Bende hay hay diyerek bir gece ansızın onu çektim balkona. Belki iki saat kadar konuştuk. Ben ona neden sigarayı içmediğimi anlattım.

Sağlıktan hiç bahsetmedim. İrade kısmına yüklendim. Kendinden kaçış, sığınma şu bu meselelerinin dibine kadar vardım. Aklıma ne geldiyse bir bir söyledim. İkna oldu…

Tamam dedi, içmem. Sadece ortam, kendine güven şu bu meselelerinden etkilendim dedi. Ondan başladım bende diyerek sebeplerini sıraladı.

Aldım iki yanağını ellerimin arasına “Geçer geçer” diyerek sevdim bir güzel.

Suphi’ye seslenir gibi seslendim:

-Anladın mı şimdi?

-Anladım dedi.

Kardeşim bir acayip adam, benim canım ciğerim.

***

O ara şehir dışına gitmem gerekti. Aradan 1 hafta geçti. Eve geldiğimde ilk iş ev halkına sormak oldu “İçiyor mu, bıraktı mı?” diye.

Müjdeli haberi bir diğer kardeşim verdi:

“Valla sen konuştuktan 2 gün sonra eve puro getirdi. Balkonda fosur fosur içti”…

Yıkıldım resmen. Bir yandan da seviniyorum tabi. Demek ki sahiden çok etkileyici konuşmuşum. Fakat neden bu kadar ters tepti söylediklerim onu halen anlamış değilim!

Adamı sigaradan etmeye çalışırken o puroya level atladı.

Neyse ki çok geçmeden bıraktı. İçmemeye başladı…

Fakat; lakin…

Lanet başlayınca devam eder ya, bu sefer başka bir sorun başladı.

Anam yine yanıma sokulup “Oğul oğul” nidası ile 2. kara haberi vereli de birkaç ay oldu. Benim bir kardeş sigaraya başlayıp bırakırken onun bir küçüğü başlamıştı bu sefer.

Yani saltanat kardeşten kardeşe geçiyordu. Demek ki o ara etkilenmiş ve başlamış.

Dudakları ve parmak uçları bir ihanetin çemberinde saklı idi ve yine konuşmam gerekiyordu. Tabi korkmuyor değilim, konuşmadan sonra, bu da kokaine sarar herhalde diye.

Çok etkileyici konuşma tecrübem var malum!!!

Öncelikle iyi haberi vereyim, bu kardeş hala içiyor. Tam gaz devam ediyor.

Önceleri evde içmiyordu.

Sonra ev içinde tek tük, balkonda içmeye başladı. Herkes bir tepki bir tepki hallerinde.

Deli gibi sigara kokuyor ama yeminler ediyor içmiyorum diye. Ayakta yiyor bizi.

Sabahlara kadar PC başında oyun oynadığı için, e haliyle de canı çektiği için, odada gizli gizli içmeye başladı. Sabah kalktığımızda bir koku bir koku. Abovv!!

Ama ısrarla inkar ediyor.

1-2 hafta böyle geçti. Hep kavga halindeyiz, ne konuştuksa ne söyledikse boş.

Bizimki işi büyüttü ve her sigara içen gibi o tarihi yeri keşfetti nihayet: Tuvalet…

İlk başlarda fırt fırt şey edip, yanında götürdüğü kolonyaları, parfümleri sererdi.

Bizim tuvalet koku cümbüşüne dönüştü böylece. En sevdiğimiz yer oldu!

Kadın, erkek parfümü. Traş kolonyoları. Dolu dolu…

Ne desen kokusu var. Her şey o dumanı bastırmak için.

E tabi nereye kadar sürecek bu böyle?

Çok sürmedi. Kesti koku serpmeyi.

Artık girip sigarasını içiyor ve çıkıyor. Tuvalete girmekte bize haram oluyor.

Müzakereler için Kofi Annan’ın gelecek hali yoktu ya, yine masaya oturmak istedik ve açıkça teklifimizi ettik: “Eee oxlım! Madem içisen zıkkımı, balkonda içsene yâda dışarı çıkıp iç”

Kardeşimin cevabı çok netti: “İçmiyeeemm ki!”

Böyle de arsız yani. Resmen ev halkı ile dalga geçiyordu ve geçiyor halen.

Ne yapacağımızı bilemez olduk. Adam baş belası oldu sigarası ile.

Para bulmaya çalışmalar, açık sigara dertleri ve başka bilumum şeylerde vuku-î tecelli buldu.

Geldiğimiz nokta şu: Kardeşim kazandı.

İnkar, imha, yalan dolan ile tepkisiz bıraktı bizi.

Hiç bişi yapamaz olduk. Ev içinde bir basın açıklaması dahi yapıp kınayamadık.

Mutfağa gelip sigarasını yakıyor ve gözümüzün önünde tuvalete giriyor açık açık.

Orada ne yaptığını hepimiz biliyoruz. 

Nasıl ama?



Nasıl sorusu elbet havada.

Bu olayı anlatma sebebim, kardeşimin nasılda bir devlet kılıfına büründüğü ile ilgilidir.

Evde devlet olup çıktı. Devlete dair tüm emareler belirmeye başladı.

Dikkat ettim sonraları, ona karşı olan mücadelemizde duyarsızlaştık.

Dışarısı gibi. Dışarıda da benzer kurgular hayat buluyor.

3 yıl önceki biz ile şimdiki biz aynı değil.

Goebbels’ın sarsılmaz ilkesi “tekrar et” idi. Mutlaka inanan olacaktır şeklinde devam ediyor.

Sosyolojinin kavram kokan terimleri arasında “Doğallaşma” kelimesine de rastlarsınız.

Meselenin gelip tosladığı koca bir duvar bu doğallaşma.

Misal Türkiye’de ‘Trafik canavarı” denen bişi vardır.

Kazaların sebebi odur. Kimdir nedir nerdedir bilinmez. Ama inanılır. Gerçekten inanılır.

Çünkü devlet başarı ile doğallaştırmış.

Kardeşimde lanet sigarayı bize doğal kıldı. Kimseyi takmadı, yalanlar söyledi ve yaptı.

Klasik devlet karakteri de böyle. Gözünüze bakar ve der “Ne alaka canım! Ne alaka?”

Şaşırır kalırsınız. “Yaw gördüğüm ne o zaman?”

Hiçbir önemi yoktur. Alışman gerek onunla yaşamaya. Onu kabul edip duyarsızlaşman gerek.

Simgeler, semboller, durumlar, aymazlıklar, yüz kızarmamalar, yalanlamalar.

Nerden bakarsanız bakın R.Barthes’e rahmet okutan cinstendir olup bitenler.

Ve bu daha sona başka başka şeylere eviriliyor.

Konuştuğunuzda sizi dinliyorsa, elbet sonuç alabiliyorsunuz. Ama dinlemiyorsa?

Dinlemiyorsa mevzilenir mekânlarda. Balkonu alır, sonra lavabonuzu, sonra odanızı, her yerde rahatsız eder. Potansiyel tehlikeyi, askerin komutan olduğu dere kenarı kimlik kontrollerinde ki rahatsız edici tavır gibi artırır. İçten içe büyüyen bir arz-ı tehlikedir bu.

M.Gandhî’nin “Dikkat edin, davranışlarınızı kaderinize dönüşebilir” diye tarif ettiği şeyin özüdür. Yaşam formunu buradan alıyor.

Kardeşim ile restleşmemiz gerekecek. Mesele artık sigara içip içmemesi değil.

Bunu yaparken takındığı tavır ve düştüğü hal. Felsefe ile sorguladık olmadı, bilimle üzerine gittik olmadı, tarihle yargıladık yine olmadı. Ne yapmak gerek gözüm?

Pes etmedik. Oda etmedi. Bakalım ne olacak. Zafer yakın mıdır?

Bilmiyorum. Bildiğim tek şey an  itibari ile “Urfa'da 2'si BDP il başkanı 22 tutuklandığı”… Ve “36'sı tutuklu 44 gazeteci hakkında hazırlanan iddianame İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildiği”dir.

Bildiğim alternatif bir şey de, tuvalete girmiş devletin orada fazla kalamayacağı.

Bakalım artık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Özgür Amed Arşivi