İrfan Sarı

İrfan Sarı

Tanklar yürürken

Tanklar yürürken

Bilinmez bir buğusu vardır şehirlerin. Ekmeği bölerken kokulanıp uçuşmaya başlayan bir buğu değil, yağmur yağarken toprağın karnından sızışıp yükselen buğu da, iki aşığın elele tutuşmasından doğan sıcaklığın buğusu da…

Gizlidir bu buğu görünmez öfkeyle iki inadın bir birine sürtüşmesinden doğan bir şey…

Öç gibi.

İntikam gibi.

Çiçeğin yaprağına düşen çiy kurumasından sonraki buğu da değil…

Tehdit gibi.

Tankların da yürümesinden sonra bir buğu yükselir ağır ölüm kokusu gibi…

Tanklar ne için yürür?

Hem de rölantide yürür gibi. Yani motorun en düşük çalışma rejimi ile. Yani her an hızlanacakmış gibi. Yani vuracakmış gibi.

Akıl edip düşünen vardır bunu… Tanklar şehirler uyurken, çocuklar, kadınlar, insanlar uyurken neden yürütülür diye.

Namluları önde, paletinden tonlarca demir ağırlığı gıcırtısı neden yürür diye düşünen vardır.

Hem de çarşı içinde…

Hem de bütün insanların kalbinin attığı yerde.

Tanklar neden yürür?

Akıl edip ve yürüten vardır.

Bir ülkenin sınır boylarında değil, başka orduların taarruzuna maruz kalınmamış, sınır boyları karakol dolu iken bir şehirde tanklar neden yürütülür?

Bayram değil, seyran değil, 30 ağustos zafer bayramı da, uyur iken insanlara gösteri düzenlenmesi de olmaz.

Neden kalır bir kentin sokakları palet iniltileri altında?

Biri topraklarını işgal eder, birileri ilhak eder ondan…

Sebebi vardır elbet,

Eşkâli tanımsız Plebisit mi?

Peki, bir ülkenin kendi şehirlerinin birinde tankları yürütmesi doğrumudur?

Asıl neden yürür bir şehirde tanklar?

Olağan mıdır? Yoksa birilerinin çok istediği olağanüstü hal mi?

Bitmemiş bir uygulamanın kendini göstermesi midir?

“Evet” demelimi bu işe, “Hayır” mı, yoksa “Boykot” mu edilmeli?

Bunlardan da bir buğu yükselir ya!

Yürekten çıkan bir buğu da var…

Vicdan gibi…

Korku gibi…

Beyin düşünürken de duman duman bir buğu olur…

Ya sevip ya terk etmek gibi…

Kim bilir kökünü kazımak gibi…

Bir tek dal açmayacak gibi, bir tek kuzu meleşmeyecek, bir karınca yürümeyecek, bir çiçek koku salmayacak, bir ekmek bölünmeyecek, bir kursak doymayacak gibi…

Bir buğu yükselecek şehrin üstüne, duman ve kara…

Bir mektup yazmaya mecal olmayacak, ıslık çalınmayacak, ezan okunmayacak, şarkı söylenmeyecek…

Susacak bütün gözler…

Parçalanacak bütün uykular…

Oysa susmanın öyküsü böyle yazılmaz… Susmayı konuşmaya davet etmektir bütün mesele…

Sözü çoğaltmak, kurşunu susturmaktır.

Hukuku oturtmak, tankı durdurmaktır…

Bütün mesele ağrısız acısız bir dünya yaratmak olmalıdır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
31 Yorum
İrfan Sarı Arşivi