Erkan Çapraz

Erkan Çapraz

Suskunuz, vurgunuz, tedirginiz!

Suskunuz, vurgunuz, tedirginiz!

Yıl 1963 - Şemdinli

“Şubatın ilk haftasıydı. Kaymakam, köylere bir moral gezisi düzenlemişti. Altı kişiydik. Kar bazı yerde iki üç metreyi aşıyordu. Köyden köye insan gitmemişti daha. İlk izi açarak yazın yaya iki saatte alınan yolu üç günde kat edebilmiştik.

Bir yere gelmiştik. Karın üzerinde çoluk çocuk dolaşıyordu. “Bunlar burada ne yapıyor?” dedim. Dediler, “Şavırta köyü burası”. Bütün köy karın içinde kalmış kaybolmuştu. Hazne köyü ise susuz kalmıştı. Büyük bir çığ gelmiş suyu kapamıştı. Hazirana belki açılır diyorlardı. Hayvanlar bir haftadır susuzdu. Köylü toplanmış bir metre derinliğinde karın içinden bir kanal açıyor, hayvanına su için yol yapıyordu. Köylerin otu bitiyordu. Köylerde hastalar çıkıyordu. Bizim gelişimizden bir şeyler umanlar çoktu. Kaymakama sokuluyorlardı. Acaba un yardımı olur muydu? Suyu köylü yalnız çıkaramazdı, devlet yardım yapar mıydı? Yolu köye çıkarırlar mıydı?

Bunlar dile gelebilenler. Dile gelen gereksinimler de dile gelmeyen özlemler de tomurcuklandığı dalda öylece kavrulup kaldılar. Şekeri tükenen, unu tükenen, gazı tükenen, otu tükenen köylere gittik. Konuk kaldık. Kıyıdan köşeden çıkarılan son şekerleriyle çayımızı içtik. Son buğday unlarından yaptıkları ekmeği yedik. Tek sıcak odalarını bize verdiler, yolumuzun önüne kafileler halinde çıkıp karda yürümemiz için iz açtılar. Ama biz onlara ne yaptık?” (M. İlhan Erdost – Şemdinli Röportajı)

Yıl 2012 - Şemdinli

İç İşleri Bakanı İdris Naim Şahin, olağanüstü önlemlerle sınır birliklerine moral vermek amacıyla geldiği Derecik’te bir vatandaşın tepkisiyle karşılaştı. Etrafında onlarca koruma ile AKP’li Derecik Belediyesine ziyarette bulunurken kendisine yaklaşıp sıkıntılarını anlatmak isteyen bir vatandaşa korumalar engel oldu. Bunun üzerine vatandaş, “Buraya neden geldiniz madem sıkıntılarımızı dinlemeyecekseniz buraya gelmeye ne hakkınız var. Bizim için bugüne kadar ne yaptınız?”diyerek tepki gösterdi. Tepki üzerine onlarca köy korucusu ve korumalar tarafından dipçiklerle darp edilen vatandaş hastaneye bile kaldırılmadı. Bu da yetmedi ailesiyle beraber defalarca tehdit edildi.

Yıl 2013

1963 yılında Yedeksubay Veteriner hekim olarak Şemdinli’de görev yapan Muzaffer İlhan Erdost’un ‘Şemdinli Röportajı’ adlı kitabında anlatılanlar, son 50 yıldır Kürt coğrafyasında yaşanan neredeyse her şeyi özetliyor.

Kürtlerin yaşadıkları topraklarda bütün olumsuzluklara rağmen misafirperverliklerinden ve iyi niyetlerinden ödün vermediklerini onlarca yıldır bölgeye gelen memurlar anlatmaktadır. Zaten memurlardan başka bu bölgeye dışarıdan gelen pek başka kimse de olmamıştır.

Osmanlı’dan bu yana bu topraklarda yaşayan ve 19. Yüzyılda başlayan milliyetçilik akımlarına bel bağlamayıp yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetine bağlı kalmaya karar veren Kürtlerin makûs talihi en değme trajedilere taş çıkartır. Vakti zamanında bir erin bir köye dalıp herkesi dayaktan geçirdiği, onlarca çocuğun basit bir hastalıktan bile can verdiği, açlığın, sahipsizliğin diz boyu olduğu zamanlar geride kaldı. Geride kalmayan tek şey hala bağlı bulundukları devletin kendilerine karşı olduğu ön yargıları ve duyarsızlıkları.

Muzaffer İlhan Erdost’un tarihi bir belge niteliğindeki kitabında bölgenin özellikle Şemdinli’nin tüm gerçekliği görülebilir. Başlarında bulunan idarecilerin artık canlarına tak etmiş uygulamalarını Ankara’ya iletme çabaları hep hüsranla sonuçlanmış.

Erdost’un anlatımına göre, günün birinde o dönemler Şemdinli’ye bağlı hemen Irak sınırında bulunan Beruh köyünde 6 Jandarma vardır. Girana karakolunda ise bir Astsubay vardır. Bu astsubay bütün köylüyü döver, köylüye söver. Köylü kime söylese aldırtamaz onu. Beruhlular dayak yemeye razı olmuşlardır. Ama burada töredir, kadınlarının yanında kendilerine hakaret edilmesini hiç kabul etmezler. Bunu bildiği için astsubay köylüleri kadınlarının yanında, kendi evlerinde yatırmış dövmüş. Köylüler gelmiş ilçeye. Tel çekmişler. Günün başbakanı ‘isyancılardan’ yakasını kurtarmaya çalışıyor. İç İşleri Bakanı onu kurtarmaya çalışıyor. 1960 İlkyazı. Kimseden ses gelmemiş. Kalkmış yeniden köylerine dönmüşler. 6 jandarmayı pusuya düşürüyorlar ve köylerini yükleyip Irak’a gidiyorlar.

Bugün belki 6 asker değil de bir tabur dolusu asker bile bir köye dalıp evlerinde erkekleri kadınlarının gözleri önünde dövemeyebilirler. Ama sırf İçişleri bakanına sıkıntılarını anlatmak isteyen bir vatandaşı şehrin meydanında onlarca koruma tekme tokat, dipçiklerle dövebiliyorlar hala. Yalnız bir fark var. O gün bir ere bile sesini çıkaramayan vatandaş, bugün İç İşleri Bakanı’na sesini cesurca ve dayak yiyeceğini hesaba katarak duyurabiliyor.

Evlere şenlik 'taklacı' İç İşleri Bakanı’nın kabineden alınmasından sonra yeni atanan İç İşleri Bakanı Muammer Güler “Güneydoğu’da barış güvercinleri uçuracağız” dedi. Acaba Ankara’dan havalanacağı söylenen bu güvercinler Diyarbakır sınırlarını aştıktan sonra kobra helikopterlerine ve savaş uçaklarına dönecek mi yine? Acaba devletin kronikleşmiş zihniyeti değişecek mi? Yoksa güvercin kılığında dağları aşıp şahinleşen kuşların kandillere yaptığı sortiler yine bir oyunun mu habercisi?

Kürtlerin kadim misafirperverliği yerinde duruyor. Tüm acılara rağmen havalanacak her barış güvercinine evin en sıcak odasında yer hazır. Yine de tarihin aldanmışlıklarının Kürtlere kazandırdıkları kazanımlar sayesinde Kürtler her ihtimale hazır bekliyor diyebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Erkan Çapraz Arşivi