İrfan Sarı

İrfan Sarı

Soğuk şiddet

Soğuk şiddet

Artık mevsimlerin bile en şiddetli geçtiği bir süreçten geçiyoruz bu günlerde. Sibirya üzerinden ya da balkanlardan gelen soğuk hava dalgasının bir haftalık etkisi altında kalmak gibi bir şey değil bu.

 

Nesiller boyu sürecek bir tahribat, onarılamaz bir şiddet olgusundan söz ediyorum.

Özellikle haber kanallarında bahs edilen ve ülke sınırları içinde kalan yerlerde çığ altında kalan ölümlerin yıllardır aynı sözcüklerle beslenip sunumuna alışmışken kimi yoksulluk ve kimi talihsiz donma ölümlerini de rutin saymaya başladık.

 

Sanki her akşam haber kanallarında ölen insan değil donan sıradan bir şeymiş gibi yüreğimizde hiçbir şey kıpırdamadan izleyip geçiyoruz.

Bu soğukluğun yanında mevsimsel soğuğun her yıl tekrarlanamayacağı vahiy edilmiş gibi davranan hükümetlerin yöneticilerine pes demek geliyor. Her yıl alıştığımız manzaraların bu yıl da yekpare devam edişine kulak kapayan hükümet medyanın beslenme şansını giderek artırıyor.

Ülke sınırları içindeki şiddetin hayatımızda yer etmesine mi yoksa sınır ötesi şiddetin uygulamalarına damar açan yönetime mi kızmak gerekiyor bilmiyorum ama bildiğim son hızıyla devam eden şiddetin kervanına ekonomik şiddetinde girdiğidir.

Enflasyon canavarı dediğimiz hatta denilen, bizim sonraları alıştığımız bu canavar cebimizden büyüyüp beynimize kadar girmeye başlayalı çok zaman oldu ancak yüreğimize de söz edebileceğine kanaat etmezdim.

 

Bu nedenle yaşamayı kendine mubah sayan, şiddeti çevresine reva gören insanların uygulamış olduğu soğukluk içinde hayatların yitirilişini Davutpaşa patlamasında görmüş olduk hep birlikte. Tedbirsizlik, vurdumduymazlık ve kanunsuzluk o kadar boyutlanmış ki hayatlarında artık yürekleri taş kesilmiş.

Buna rağmen şiddetin esas yaratıcıları olan ülke yöneticilerinin sünger topu gibi sözlerinden ne anlaşıldığı yönünde bir bilenin var olduğunu sanmıyorum. Onca soğuk ve şiddet bir arada dururken hala yapışıp kaldıkları koltuğa baba yadigarı gibi sarılan ve ölümlerden hiç bir sorumluluk duymayan bu davranışın kuralsızlık ve kanunsuzluğun icatkarlarını ele verdiğini söyleyebiliriz.

Bunca soğukluk varken ve bu soğukların şiddetini arttıran davranışlar gelişirken vatandaş olarak çözüm noktasında sorumlulukları olanların yaptırımla karşı karşıya kalmayışına da anlam vermek mümkündür.

 

Günde iki defa doğru gösteren bozuk saatler gibi de olsa gözler umutla bekler demeyi de ihmal etmemek lazım.

Evde, işte, sokakta her an karşınıza çıkabilecek şiddetlerin giderek rengi, şekli, boyutu artarken ve artık yaşam kaygısı düşerken insan yüreğine ötekinin kaskatı yüreğine karşı alternatif geliştirmekte oldukça zor oluyor.

Değişen ve dönüşen dünya, ülkenin yaşam standartlarına karşın hala yerinde sayan yönetimi nasıl yoruyor anlarız bu bağlamda.

Her gün bir savaşta kaybedeceğimiz kadar insanı yitirdiğimiz trafik kazalarına önlem alınacağı yerde tren kazalarına da artık sık rastlıyor olmamızı nasıl yoracağımızı da bilmeliyiz.

Üniversitelerinden çok meşhur olan hapishaneleri, ülkemizin bir diğer şiddet ve soğukluk resmidir. “asmayalım da besleyelim mi? ” sözünden bu yana daha iyi olduğumuzu en azından söylemek isterdim doğrusu.

Bütün bu soğukluklar ve şiddet havası varken hala yönetenlerin bu ülkenin başına gelen iyi belalardan olduğunu sizde söylemek istemezsiniz herhalde.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
İrfan Sarı Arşivi