Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Siyasi açılım şart

Siyasi açılım şart

Şimdiye kadar Kürt sorunu konusunda ülkede hep iki söylem dillendiriliyordu. Biricisi, "Kürtler adına ifade edilen taleplerin dikkate alınıp hayata geçirilmesinin demokrasinin gereği olduğu ve şiddetin durmasının bu yönde alınacak mesafeye bağlı olduğunu dillendiren haklı söylem."  

Diğeriyse, "Kürt sorunu´nun  Türkiye'yi zayıflatmak için icat edilmiş bir konu olduğunu, demokratikleşme adına söylenen ve yapılacak her şeyin 'taviz' olacağını iddia eden sertlik yanlısı ulusalcı söylem."

Bu sertlik yanlısı ulusalcı söylemin sahipleri Irak Kürdistanı'na 21 Şubat 2008 tarihinden itibaren takriben sekiz gün devam eden bir operasyonun yapılmasını sağladılar. Genelkurmay, harekatın hedefine ulaştığını ve birliklerin Türkiye'deki üslerine 29.2.2008 tarihinde geri döndüğünü belirtti. Ayrıca "harekâtın başlangıç ve bitiş zamanının tamamen askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre belirlendiğini, vurguladı." Evet geri dönüş alınmış olan doğru bir karardır, çünkü Kürt sorununun askeri harekâtlarla çözülemeyeceği bilinen bir realitedir.  

Ayrıca Genelkurmay Başkanı Büyükanıt cumartesi günü Milliyet gazetesine verdiği ilk demeçte, zamanlama konusunda "çekil diye, ne siyasi kanat ne de yabancılardan bir ima geldi. Erken çekildi diyorlarsa, gitsinler orada bir 24 saat kalsınlar" belirlemesinde bulundu. Bu belirleme siyasi olarak tercüme edildiğinde geleneksel askeri operasyonlar ile bu bölgede bundan sonra başarının mümkün  olmadığını. Kürt sorununun çözümü için Siyasi acılımların yapılmasının zaruri olduğunu göstermektedir.

Clausewitz'e göre zaten her askeri harekâtın siyasi bir hedefi vardır. Dolayısıyla bunun farkında olan Erdoğan da 2 Mart 2008 tarihinde  Ankara'da yaptığı bir konuşmada "Tabii ki bunun sadece askeri boyutu yok. Sosyo-ekonomik boyutu var, psikolojik boyutu var, kültürel boyutu var. Bütün yapılması gerekenlerin hepsini yapacağız." açıklamasında bulunmak zaruriyetinde kaldı.

Dolayısıyla Mahir Kaynak Star´daki yazısında bu konuya deginerek, askeri harekata ve geri çekilme kararına değiniyor. Diyorki; "Bu güçlerin amacı askerlerimizin Kuzey Irak'taki Kürtlerle çatışması, bu çatışmanın ülkemize yayılması ve olaylar kontrolden çıkarsa uluslararası güçlerin müdahalesini sağlamaktı. TSK ile kıyaslanamayacak kadar küçük olan Peşmerge gücünün karşı koyabileceğinin söylenmesi ve bu amaçla askerlerimizin karşısına çıkarılması, sonucu ağır bir yenilgi de olsa, çatışma yaşanması sonucunu doğuracaktı. Askerlerimiz bu provokasyona karşı doğru bir duruş sergilediler ve geri çekildiler." Bu görüşün haklılık yanı var.

Ama, insan ister istemez irdelemek mecburiyetinde kalıyor. Acaba ABD'ye bile meydan okuyarak, hiç kimseyi dinlemeden yola devam eden, 1 yıl savaşmayı bile göze alan, sınırda tampon bölge oluşturarak, Kerkük koridorunu çizmek isteyen ve hatta Kerkük / Musul misaki milli sınırlarımıza dahildir diyen, Başkan Barzani'yi yargılayan bir atmosfer oluşturup herkesi soluklandıran yaklaşım  çökmemişmidir? sorusunu Mahir Hoca'ya sormak gerekir diye düşünüyorum.

Diğer yandan belirtmek gerekir ki, bu kadar gergin bir ortamda, ani kararlarla geri çekilmek, birdenbire geri dönmek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Dolayısıyla bilakis Cumhurbaşkanı ve Başbakan'dan sonra yani 3 Mart 2008 tarihindede Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da, ülkede kamuoyunun şüphelerini gidermeye dönük şaşırtıcı cümleler kullandı. "ABD istediği için harekatın sonlandırıldığı" yolundaki iddialara tepki gösteren Büyükanıt, "Bu, yalnızca TSK'ya değil Türkiye Cumhuriyeti'ne de yapılan çok seviyesiz bir saldırıdır. Askerimizin döktüğü kana saygısızlıktır" diye konuştu. Ne ABD'den ne içeriden "harekatı sonlandır" diye imada bulunan bile olmadığını, siyasi söylemler olduğunu ancak bunların kendilerine hiç tesir etmediğini vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, bunun aksinin kanıtlanması halinde üzerindeki üniformayı çıkaracağını söyledi. Bu sözlerden sonra ona ulusalcı yazarlar tarafından söylenecek bir söz kalmıyor.

Ama emekli Tuğgeneral Nejat Eslen. Harekât ile Türkiye "sert güç" kullandı. Şimdi sıra "yumuşak güç" kullanımında, yani siyasi, kültürel, ekonomik adımlarda olmalı, dedi.  

Öyleyse:

"Peki şimdi Kürt sorununun çözümü için  neler yapılmalıdır?" Sorusuna cevap vermeye çalışayım. 

1- Türkiye'nin siyasetçilerinin ve devletadamlarının  ellerini taşın altına sokup risk almasının zamanı geldi, kanaatindeyim. Siyasiler  ve Erdoğan Hükümeti, acilen  Kürt sorununun  üzerine yoğunlaşmalıdır.

2- İlk etapta şiddetin durması için, genel bir af çıkarılmalı. Bu Affın bir yönü hukuki , diğer yönü ise  siyasi olmalıdır.

3- Kürtlere anayasal güvence verilmeli. Yeni anayasa yapılmalı, Kürt dili yayın alanında tümüyle serbest bırakılmalı, Kürtçe eğitim olmalı. Üniversitelerde Kurdoloji bölümleri acılmalıdır.

4- Devlet idaresinin modernleştirilmesi, başkanlık sistemine en kısa süre içerisinde geçiş yapılarak, büyük şehir belediye başkanlıkları birleştirilerek, Bölge belediye başkanlıklarının yine en kısa süre içerisinde yerel yönetimler yasasında yapılacak değişiklikler sonucu kurulması zaruridir kanaatindeyim.

Yeter ki atacağınız adımlar  huzur getirsin, barış getirsin, olumlu gelişmelere yol açsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi