**Kafası Şamil Tayyar gibi çalışanlara özenmişimdir hep! Selam olsun size.

Gerçi osuruktan tayyar’e diye bir deyimi ne kadar tınlar ama bir ‘çookta tın’ bizden olsun kendisine. “KCK aydınları, entelektüelleri, siyasetçileri özgürleştirme operasyonudur" diye lütfetmiş. Ona anlayacağı en içten hali ile sorayım: Yox lo, söle walla?

Rahmetli papaz Gregor Mendel zamanında fasulyeler ile deney yapacağına, Şamil efendi ile yapsaymış keşke. Gören diyecek Dickens’ten devşirme tez hazırlamış özgürlük konusunda. Ve yetinmemiş Tolstoy'un mana dergahından geçmiş...

Duvar yazılarının vazgeçilmez dilinin deyimi ile “Katil İktidar”ın yalama-yağlama kalemşörlüğünün özgürlüğe dem vurması o kadar duygulu ki! Aynı ezberin laciverti olduğunu artık bizim mahlenin 5 yaşındaki çocukları da biliyor. Gelişmiş bir inkâr makinesi olan ustasının aksamadan çalışan vidası görünümlü, ağır aksak saçma realitesinin Kürt cephesine saldırıları arasında kendine has bir operasyon tanımı olarak yer aldı. Aferin Şamil. Otur sıfır…

**Van’ı Büyükşehir yapacaklarmış. Erken değil mi? Çünkü artık çok küçük bir şehir…

**CHP’nin hazırladığı bir “Kürt kimlikli vatandaşlar” raporu vardı. Ne oldu ona? Gören, duyan? İdris Naim’e mi sorsak görüp görmediğini! Sezgin Tanrıkulu’nun bir vicdan restleşmesi olarak “Bakın işte Kürtler konusunda neler yapıyoruz” deyişinin tam pres hali olarak şık dururken, sadece vitrinde kalacak olması ayrı bir şıklık tabi. CHP’nin solculuğu, benim 10 yıl önce “Bu pazartesi namaza başlayacağım” diyen ve halen secdeye gittiğine şahit olmadığımız arkadaşın meselesi gibi. Umut işkenceyi uzatacaksa bile, bekliyor olacaz…

**Oya Eronat’a ne oldu? Van valisi istifa etmedi ki yerine koşsun. Daha çok bekler elbet! Van valisi Japon mu ki istifa etsin. Gördüğümüz üzere de vatandaşa bol bol jop dağıtarak örnek bir yardım organizasyonu gösterdi. Oxford yayınlarına bir kriz yönetim aracı dersi olarak girmesini dilediğim bu davranışın sunumunu da Beşir Atalay yapsa zaten yüreğimizin yağı erir. Erir de otlu peynire karışıp belki valinin gırtlağına ulaşır da acımızı duyar.

Van depremi gösterdi ki valisinden bakanına ve bilumum iktidar kollarının Freud deyimi ile kanımca fallik dönemden kalma sorunları var. İnsan bir şeyi de kabullenir yaw. Batırdınsa batırdım der. Ben böyle savunmacı bir yapı görmedim. Nerden baksan ahmakça, nerden baksan ‘afet’… Tamam vali yerinde olduğuna göre ve hiçbir sorun da şuan olmadığına göre Oya Eroant konusunu kapatabiliriz. Fakat geçenlerde mecliste BDP’li vekillere bir miyavsal çıkışı var. Zorla bişiler ezberlettirip söylettiler. Not etmişim, dur bakalım…

Bu arada unutmadan! Bir japon’u da ancak böyle bir kafa öldürür. Allah’tan Çinliler gelmedi. O kurulan Çin Seddi’nin intikamı var ya, hani Göktürklerden kalma falan. Ha işte onu alırlardı, kıyım olurdu yeminle…

Bişi daha, belki alakasız olacak ama takibi unutulan bişi daha var. Van Gölü kıyısındaki 6 mahalle 'sular yükseliyor' diyerek afet bölgesi ilan edilmişti. Vatandaş taşınmış ve ardından buralara kamu binaları yapılmıştı. Sonrasına ne oldu bilgisi olan var mı?

**Sayın Demirtaş ''Başbakan şu anda peruk taksa aynen Tansu Çiller konuşuyor sanırsınız” demişti. Eğer kendisine ulaşma şansım olursa felaket tellalı Beşir Atalay için ne tavsiye edeceğini sormak isterim. Ne taksın da “Otelde  çok fazla değil sanki yani galiba” diye bişiler söyleme cesaretini ve Van’da hastane gezisi sırasında ağzında sakız ile dolaşma keyfininin manasını bir depremzede için anlamlı kılabilsin?

**İnsanın beyni hasarlı olmaya görsün. Devlet aşkının meğersem ne çok fay hattı varmış. Yâda ekrana çıkan uzmanların deyimi ile enerji boşalması falan. Vicdanlarını sarsa sarsa başka hayatları da hiçe sayabilme özelliği kazanarak tıp tarihine geçtiler. Tebrik eder, boynunuz devrile hemî diye de eklemeyi borç biliriz…