Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Paris'te olup bitenler

Paris'te olup bitenler

Fransa’nın başkenti Paris'te 9 Ocak 2013 te PKK'li Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmesiyle ilgili sürdürülen soruşturma kapsamında, katliamdan 13 gün sonra herkesin merakla beklediği açıkla Paris Savcısı tarafından yapıldı. Basın açıklaması yapan Paris  Savcısı François Molins, cinayetin bir numaralı zanlısının Sivas Şarkışla doğumlu Ömer Ziya Güney olduğunu belirtti. Üstelik Sanığın paltosunda barut  izine rastladıklarını açıkladı. Her şey Ömer Güney’in cinayeti işlediğine polisi ve savcıyı götürüyor.

Suikast gününe kadar, 'yurtsever' olarak görünen  Güney, karşımıza aslında Hrant Dink’in katili Ogün Samast benzeri bir unsur gibi çıkıyor...

Hatırlarsınız ‘"Çukurca'daki saldırı neden?"‘ başlıklı 20 Ekim 2011 tarihinde bu sütunlarda yayınlanan makalemde aynen şunları açık açık vurgulamıştım, “elit bir vurucu ekibin PKK üst kadrolarını imha etmek için Avrupa’ya gönderildiği” duyumlarını almaya başladım. Eğer hakikaten bu duyum doğruysa, yanlış bir hesap var, çünkü AB kendi toprakları içerisinde yapılabilecek bir eylemi, kime karşı olursa olsun doğru bulmaz, PKK olayı Asala’yla eşdeğer tutulmamalıdır. PKK'nin lider kadrosunu imha etmekle bu problem çözülmez, belirlemesini yapmıştım. Avrupa’da halkımız için diplomasi yapan insanlarımızın, bu tip haberleri niçin ciddiye almadıklarını da, niçin tedbir almadıklarını da, anlamış değilim.

Değerli Haydar Işık’ında belirttiği gibi ‘‘Örgütlü bir kişi, örgütünün güvenliğini, kendi güvenliği görür. Hatta önce örgütün selametini, zarar görmemesini düşünür. Ne var ki biz Kürtler, gerçekten saf olmalıyız ki, kendi insanımıza inanmaktan öte yabancıya inanırız. Yabancıyı başımızda taşımayı prensip edinmişiz. Bu da gizli ajandası olanların işine yarıyor.‘‘ Siyasi bürolar bile iş bulmak amacıyla kırsal kesimden büyük şehirlere taşınan ve bulundukları yerlere uyum sağlayamayan insanların, iletişim ve uyum sorunlarını gizleyip bir arada oturup kalkarak kendilerini rahatlatmaya çalıştıkları teşkilatlanma, haline dönmüş Avrupa’da.  Sakine gibi sembolleşmiş bir Kürdün işlerini yapacak güvenilir Kürt bulamıyorsak,  başımıza bu tip felaketler gelir. Pek çok ajanın siyasi faaliyet yürüten Kürtlerin içine sızdırıldığı çokça yazılıp çizildi. Ömer Güney bu sızmalardan biri.

Paris'teki yapılan infazlar sıradan bir olay değildir. Kim yapmış olursa olsun, işin içine farklı istihbarat örgütleri karışmış olabilir.  

Paris'teki suikastla, İmralı görüşmelerinin sabote edilmye çalışıldığı ve olayın doğrudan Sayın Öcalan’ı hedeflediğini düşünüyorum. Kürt meselesinin çözümü yolunda büyük bir ümit doğmuşken. Toplumun çoğunluğu tarafından desteklenen barış çabalarına darbe vurulmak istendiği açık açık ortada. 

Diğer taraftan Le Monde gazetesi, Paris cinayetlerinin baş zanlısı Ömer Güney’in profilini belirlediğinde, üç soruşturma yargıcının bu davaya baktığını, Güney’in eylemleriyle tanınmadığını, fakat polisin verdiği bilgilere göre kurbanlara ateş edilirken hiç şüphe duymadığı ve olay yerinde bulunduğunun kesin olduğunu belirtti.

Dolayısıyla Paris’i iyi tanıyan gazeteci yazar Hasret Birsel olay bölgesinde araştırma yapıyor, ne polisin, ne de başka bir gazetecinin ulaşmadığı çok basit ama çok da önemli bir bilgiye ulaşmış, katil zanlısını esnafın ağzından dinlemiş onun bu tespitleri cinayetin aydınlanması için önemli ipuçları veriyor.  "Polise ben PKK'liyim" ( Gerçek PKK'liler bile polis tarafından ğöz altına alındığında PKK'li olduklarını  kabul etmezler) "Sakine Cansız'a hizmet etmek büyük onurdur" diyen Ömer Güney Cuma günü sabah (Yani 11.Ocak 2013 de) takriben saat ‘‘dokuz ile onbir arası iki kot pantolonunu,  bir de kot gömleğini alıp Villiers-le-Bel tren garının tam karşısındaki sokakta bulunan  kuru temizleyiciye götürüyor. Hemen temizlenmesini istiyor. Temizleyici bunun mümkün olmadığını, bir gün sonra olabileceğini belirtince, iki katı para vermeyi teklif ediyor.  

- "Dün kapalıydık, çok işimiz var, bu gün yetiştiremeyiz" - cevabını alınca da bir gün sonra gidip kıyafetlerini kuru temizlemeden alıyor.  Kuru temizleyici basından resimleri görünce çok şaşırıyor. İnanamıyor... Kıyafetlerin kirli olduğunu, ama çok dikkat etmediğini, üzerinde kan ya da başka lekelerin olup olmadığını hatırlamadığını söylemiş.

- "Keşke bilseydim temizlemezdim saklardım kıyafetleri" demiş. Bu durumda Paris  Savcısı François Molins, Kuru temizleyicinin ifadesine hemen başvurması gerekir, kanaatindeyim. 

Fransa Kürt Dernekleri Federasyonu (FEYKA) Başkanı Mehmet Ülker, Ömer Güney’e dair ANF’ye yaptığı açıklamada şunları söylüyor:  “Görünürde Villiers-le-Bel Derneği'nin üyesi. Gecelere, aktivitelere katılan, dil sorunu insanlara tercümanlık yapmaya çalışan biri. Bu şekilde güven veriyor. Kendisini Fidan Doğan arkadaşımız arıyor. Sakine Cansız'ı Kürt Enformasyon Bürosu'na getirmesini istiyor.”  Mehmet Ülker, Fidan Doğan’ın Cansız’ı büroya getirmesi için Güney’i aradığını belirtiyor.

İnsan ister istemez sormak mecburiyetinde kalıyor, (FEYKA) Başkanı Mehmet Ülker Fidan Doğan’ın Ömer Güney’i telefonla aradığından ne zaman ve kim tarafından haberdar oluyor? Eğer Fidan Doğan, Güney’i değil de bir başkasını arasaydı ne olacaktı? Derneğe bir yıl önce üye olan birisine nasıl olurda Fidan bu kadar güvenip, Sakine’nin  tren istasyonundan Güney tarafından tek başına alınmasını uygun ve güvenli  bulabilir?

Yazılarından dolayı çok takdir ettiğim Ahmet Dere, KP da yayınlanan ‘‘Paris Katliamının Sis Perdesi‘‘ başlıklı 27.1.2013 tarihli makalesinde aynen şöyle diyor:‚‘‘18 Ocak günü akşam saatlerinde iki kişinin Fransız polisi tarafından gözaltına alındığına ilişkin internette haberler yayınlandı. Aynı gece telefonla konuştuğum Paris’teki bir gazeteci arkadaş gözaltına alınan kişilerin olayla pek alakalı olmadıkları, hatta Kürt yurtseverleri olduklarını söyledi. Ertesi gün, kendini Kürt kalemşorları olarak bilen bazıları, isim vermeden Ömer Güney‘in bir yurtsever olduğu, bu nedenle olayın ona yüklenerek Kürtlerin kriminalize edildiğini yazdılar. Bu yaklaşımın çok apolitik ve bilinçsizce olduğunu söylemek zorundayım. Söz konusu değerlendirmelerin sahipleri kendilerini ciddi bir şekilde gözden geçirmeleri, görev yaptıkları kurumlara karşı samimi ve dürüst olmaları, çalışmalarında da politik olmaları önem arz ediyor.‘‘

Nediyeyim, daha  bu konuda yazacak ve söyleyecek çok sözümüz var, derin güçler mi bu cinayeti işledi? Bunun uluslararası boyutları var mı? Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez  neden hedef oldu? Söz konusu suikastların Kürt sorununda barışa yaklaştığımız ve bölge halkının acılarının son bulacağına yönelik umutların yükseldiği bugünlerde gerçekleşmiş olması manidardır. Eğer bu katliamlar, Fransız makamları ve Türk Makamları tarafından aydınlatılamaz ise Fransa hükümeti başta olmak üzere tüm Avrupa ve Türkiye töhmet altında kalacaktır.

Ayrıca şiddetten ve gözyaşından beslenen çevrelerin Türkiye’de sıklıkla sergiledikleri politik cinayetlerin Avrupaya sıçramış olması gözden kaçırılmaması gereken bir gelişmedir. Biz Kürtler, son derece soğukkanlı bir yaklaşımla önce bu kirli imha ve tasfiye planını tüm yönleriyle iyi kavramalı, ardından da gereken tedbirleri gecikmeden ve sağlam bir biçimde almalıyız. Eğer bu katliamlar, Fransız makamları ve Türk Makamları tarafından aydınlatılamaz ise Fransa hükümeti başta olmak üzere tüm Avrupa ve Türkiye töhmet altında kalacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
28 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi