Öncelikle Brecht hisli, Şekspir dokunuşlu, Süreya bakışlı o satırlarımızı verelim.

“Olay sadece bu değil. Mesele aşık olmak. Aşk bu çok önemli bir şey. Aşk öyle sıradan, basit bir olay değil. Erkeğin kadınla bir araya gelmesi değil. Aşkı böyle tanımlarsan çözemezsin. Aşk kişinin sevdiğinde yok olmasıdır, mesele budur. Biz vatanımızı öyle seviyoruz, milletimiz öyle seviyoruz ve sizde yok oluyoruz, olacağız. Dağı delersin ama dağı Ferhat deler. Öyle sıradan kişiler delemez ve biz Ferhat olmaya azmettik”…

İlk okuyuşta insanı serin yaylalardan mavi deniz dalgalarının ıssız dibine götüren, tropikal iklimlerin egzotizmini tattıran ve aşkı şımartan, utanma duygusuna diz çöktüren bu modern yaklaşım kimin derseniz?

Bu sözler Rize'nin İkizdere İlçesi'ndeki Ovit Dağı tünelinin açılışında konuşan Başbakan Erdoğan’a ait. Tünele aşkını itiraf mı ediyor anlamadım. Hele ki sırf daha erken internet hattı çekmek için dağ mağ, taş maş ile kavgaya tutuşan ve dağları deldiği söylenen vatandaş Ferhat’tan da ne ister anlamış değilim. Adama bildiğin kafayı takmış durumda. Oyunu AKP’ye vermediyse (yani bir ihtimal zamanında “Dağları Aşta Gel Partisi” gibi bir oluşum varsa, onlara vermesi daha mantıklı) yandı. Bu işin sonu iyi bir yere gitmez. RTE birinin adını anıyorsa sonu kötüdür, anmadan kast ediyorsa daha kötüdür. Hiç anmıyorsa zaten Roboskî olayıdır…

Biz bu tarihi sözlere, aşk ve gurur perdesinden değil de tünelden bakalım. Bir kere AKP için geleneksel bir durum var. Karadeniz’in herhangi bir ilinde ki açıklamalarına bakın. Hepsi facia. Hepsi bir garip, bir saçma. Artık yer yüksekliği mi, bol oksijen etkisi midir, bilmem.

En çok dikkatimi çeken satır ise “Aşk kişinin sevdiğinde yok olmasıdır”…

Erdoğan’ın en büyük aşkı Kürtlerdir. Biz olmasak şair kime seslenecek.

Aşkının en büyük meyvesi ise “Kürt kökenli” vatandaşlarıdır.

Misal Mehmet Metiner aslen İtalya doğumlu bir Kürt kökenli arkadaştır. Bitki türleri arasında saygın bir yeri var. Onu diğerleri izler. Say say bitmez…

Mehdi Eker, aslen Somali’de doğdu ama nasıl Kürt hele ki Amed kökenli oldu, yemin billah bende halen anlamış değilim siz Homeros’u seven yoldaşlarım.

Anladınız mı şimdi yaklaşık 7.000 civarı KCK tutuklusunun reel hayattan nerelere yok olduğunu? Çünkü hepsi kökensiz.

Bu nasıl aşk ki, taşları delen adama methiyeler dizerken, on binlerce insanı da taşların arasına, beton soğuklarına gönderip mahkum ediyor.

Bu aşkın ızdırabına ne yapar Can Yücel bilir misiniz? Bir Bangledaş atasözünün de dediği gibi: “Biz biliyore, biz biliyore”…

Diğer absurd çelişki ise şu: “Biz vatanımızı öyle seviyoruz, milletimiz öyle seviyoruz” diyor ya. Abê madem o kadar sevisen madem o kadar aşıksan niye yok olmisen?

Niye etil alkol hal-hatırına uçup, buharlaşıp karışmıyorsun atmosfere. Niye abê? Why?

Kendi cümlelerinde bir önceki, hem, sonrakini yok ediyor, hem de batırıyor. Sayın Demirtaş güzel bir şey demişti. “Başbakanın önünde ki prompteri(konuşmanın yazılı aktığı cam) alın, hiç bişi yapamaz, biter”… Ha sıhhet xweş! Demek istediğim tam olarak bu.

Bir de gizli özne misali gizli aşk’ı da var Erdoğan’ın: 'Yeşil sermaye'...

Bir de başka bişi daha var. Cidden hunharca bir merak şeysi ile soruyorum: Allah aşkına karışmadığın bir aşk konusu kalmıştı değil mi? Tünelin açılışına gitmişsin, yoldan bahset, asfalt de. Ne bilim en azından bir arabaya bin, test sürüşü yap. Vatan sevgisi ne alaka! Ne alaka?!!

Bu duruma İsviçreli bilim adamları “Mideye İdris Naim Kaçması” diyorlar. Bilisiz değil?

İleri teknoloji aldığın görünmez hava uçaklarından da, mahkemelerde insanları her türlü saçma sapan sebeplerden ne kadar güzel içeri tıktığınıza, iddianameleri bu kadar gerzekçe hazırlayan kafanın ne kadar yaygın olduğuna da değinip, tünelin üstüne bir puşi assaydın bari.

Ne güzel olurdu değil mi?

Kısacası yemiyax birbirimizi, ayıp olî.

Sen iktidara, güce aşıksın ve o aşkın seni yok edecek. 

Haklısın yani.