İbrahim Genç

İbrahim Genç

Mardin güneşi sevgidir oysa

Mardin güneşi sevgidir oysa

İnsanlarını güven içinde kucaklayan ve hoşgörüsünü gösteren kentlerde özgür ve vicdanlı bireyler yetişir. Böylesi kentlerde hiç kimsenin yönlendirmesi olmadan insan ilişkileri sevgiyle kurulur. Herkes farklılıkların yadırganmadığı bir sistemin parçası olur ve hiç kimse bir diğerini yadırgamaz. Hrant Dink’in ifadesiyle güvercinlerin ta en içlere girebildiği, insan kalabalıklarında yaşayabildiği kentler; belki biraz ürkekçe ama özgürce… Tarihin derinliklerinden süzülüp birçok dine ve dile ev sahipliği yapan kentlerden bahsediyorum.

İşte bu sebeple Mardin’in ülkemizde çok özel bir yeri vardır. Bereketli Mezopotamya’nın kadim kenti Mardin… Farklı dinleri ve dilleri aynı anda kucaklayabilen ve abbaralarından sevgiyle göz kırpan bir şehir… Şairin “Bu sabah Mardin Güneşi doğdu / Mardin güneşi / ne altın / ne gümüştür / Mardin güneşi sevgidir / Sevgi / ne altın ile / ne de gümüş ile ölçülür / Sevgi evrenseldir” dediği bir kent… Ahmet Altan’ın “Mardinleşmek” diyerek Mardin’in farklılıklara olan hoşgörüsünü hayretle yazıp Türkiye’deki tüm sorunlara karşı “Türkiye’yi Mardinleştirmek lazım” reçetesini yazdığı bir kent… İşte nasıl ki Mardin tarihi dokusuyla bir sevgi ve hoşgörü kentiyse; üniversitesiyle de bir özgür düşünce kentidir.

Ne var ki özellikle son bir yılda çoğu muhafazakar dindar (!) oldukları iddiasında olan kesimlerce hem Mardin hem de Artuklu Üniversitesi hedef gösterilmektedir. Tarihiyle rüştünü ispat etmiş Mardin, birçok uluslar arası konferansa ev sahipliği yaptığı için adeta misyonerlerin cirit attığı kent olarak lense edilmektedir. Aynı şekilde tek hareket noktaları evrensel değer, bilimsellik ve hoşgörü olan Mardin Artuklu Üniversitesi de yaptığı çalışmalardan dolayı yadırganmakta ve farklı suçlamalara maruz kalmaktadır. Çünkü Artuklu Üniversitesi ısrarla hiçbir siyasi partinin güdümünde olmama gayreti veriyor. Bu da her yerde “kadrolaşma”yı görev bilenlerin işine gelmediği için türlü iftiralarla hedef gösterilmeye neden olmaktadır.

Bu süreç özellikle Artuklu Üniversitesinin Kürtçe öğretmeni yetiştirmek için verdiği ilandan sonra kimi çevrelerce hedef gösterilmesiyle başladı. Öyle ki Kürtçe öğretmeni olmak için başvuranlar PKK üyesi gibi gösterilmeye başlandı. Bazı gazeteler Temmuz 2012’de “Kürtçe öğretmen alımına PKK sızar mı?” diye başlıklar atıp süreci sabote etmeye çalışmışlardır. Bu çevreler, Kürtçe öğretmeni olmak için başvuranlar için güvenlik tahkikatının yapılmasını öneriyor ve üniversiteyi ta başından itibaren hedef gösteriyordu. Ki daha sonrasında Kürtçe tezsiz yüksek lisansı kazanan birçok kişi mağdur edilmiş ve formasyon başta olmak üzere öğrencilere verilen birçok söz MEB ve YÖK tarafından yerine getirilmemiştir. Üniversite’nin tüm çabalarına rağmen Hükümet’in verdiği sözleri tutmamasının nedeni malum çevrelerin süreci sabote etme ve iftiraları olamaz mı?

Mardin ve Üniversite’si ısrarla Ortadoğu’da cazibe merkezi olmak isterken Ekim 2012’de Yeşilay Cemiyeti Mardin Şube Başkanı Lütfü Günlüoğlu’nun açıklamaları ülke gündemine oturdu. Günlüoğlu, “Üniversiteliler ilimize ahlaksızlık getirdi” diyerek hem üniversitenin çalışmalarını gölgeliyordu hem de farklı yerlerden gelen öğrencileri hiç sıkılmadan genelleyerek ahlaksızlıkla suçluyordu. Başkanı olduğu cemiyetin asıl görevini unutup ahlak bekçiliğine soyunan Günlüoğlu, üniversitelilerce protesto edilmiş ve utanç davası olan Mardin’deki N.Ç. davasında neden bu duyarlılığı göstermediği sorulmuştu. Artuklu Üniversitesi ise bu söylenenleri kayda değer görmemiş ve daha ciddi işlerinin olduğunu dile getirerek net bir tutum sergilemişti.

Artuklu Üniversitesinin bağımsız duruşu Hükümet’in de farklı bir tutum sergilemesine ve Bingöl Üniversitesinde bir kamuoyu oluşturma çabasının gelişmesine neden oldu. Artuklu, Kürdoloji alanında Türkiye’nin en yetkin ve donanımlı üniversitesi olmasına rağmen haksız suçlamalara maruz kaldı. Öyle ki eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Aralık 2012’de Bingöl Üniversitesindeki konuşmasında "Biz bu yıl Zazaca ile ilgili eğitimi açarken Kürtçenin bir versiyonu gibi düşünmüştük. Daha doğrusu kitabı hazırlayanlar öyle düşünmüşlerdi ve biz onların uzmanlığına güvenmiştik.” diyerek Artuklu Üniversitesi hocalarını adeta kendisini kandırmakla suçlamıştı. Bakan Dinçer, Artuklu Üniversitesi hocalarının Kürtçe üzerine yaptığı çalışmaları ve üniversiteye kısa sürede kazandırdıkları prestiji görmek yerine bu alanda çalışmaları bile bulunmayan Bingöl Üniversitesi hocalarının yanında yer almıştı. Bu tutum, Artuklu Üniversitesi hocaları için muhakkak gurur kırıcı bir şeydi. Bakalım yeni Milli Eğitim Bakanı’nın tutumu nasıl olacak…

Yine birkaç ay önce Artuklu Üniversitesi, farklı inançların bir arada yaşadığı Mardin’in kozmopolit kimliğinden dolayı Üniversite’nin kampüsünde, içinde cami, kilise ve Yezidi mabedinin bulunduğu bir ibadethane kompleksinin yapılacağını duyurdu. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Serdar Bedii Omay bu projenin amacını “Ortak bir zemin içerisinde, dünyadaki bütün Mardinlilerin üzerinde birleşebileceği, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihini taşıyacak ve kendini temsil ettiği mübarek bir ibadet alanı oluşturmayı hedefliyoruz.” şeklinde dile getiriyordu. Mardin’in tarihi kimliği düşünüldüğünde bu projeyle halkların sevgi ve hoşgörü ikliminde buluşturulması açık olduğu halde bu proje de bazı gazete yazar ve yeni yetme muhabirlerce çarpıtıldı. Üniversite’yi hedef gösteren, sadece kendine demokrat bu sözde dinci (!) çevrelerden kimi projeyi yabancı misyonerlerin çalışmalarına ve ajanlık faaliyetlerine bağlıyordu. Malum gazetelerin bizzat Kürt olan ve sırf bir yere gelmek için saldırgan ve çarpıtan bir dil kullanan muhabirleri ise özellikle Yezidi mabedinin açılmasını imalı buluyordu. Bu mankürt muhabirlerden biri “Sırada Zerdüşt mabedi var” diyerek üniversiteyi hedef gösterdiği gibi ağabeylerinin paralelinde bir dil kullanmaya özen gösteriyordu. Oysa bugün Avrupa’nın her kentinde onlarca cami ve İslamî kuruluş açılmış. Tokyo’da bile büyük bir cami yapıldı. Avrupa’da Müslümanlara ya da camilere yönelik bir kısıtlama olduğunda kıyameti koparan bu ikiyüzlü çevreler, kendi topraklarında insanların inançlarına yönelik çalışmalar yapılmasına hangi yüzle karşı çıkıyorlar?

Ve son olay… Mardin’de bir yerel internet sitesinde 19 Şubat tarihli “Zinciriye Medresesi Cafe ve Bar olmuş” şeklinde bir haber çıktı. Belki de sadece münferit olabilecek bazı şeyleri genelleyen bu şahıs, Üniversite’yi kolayca hedef gösteriyordu. Zinciriye Medresesine daha önce ben de gitmiştim. Yapısıyla, tarihiyle ve manzarasıyla insanın ilgisini çeken Zinciriye Medresesine hem yerli hem de yabancı birçok insan gelebilmektedir. Bu haberi yazan şahıs, tamamen kendi dar ideolojik kalıplarıyla düşünüp bu kalıpları da insanlara empoze etmek istediğinden, iki sevgilinin el ele tutuşmasından bile rahatsızlık duyuyor. Bununla da yetinmiyor, Zinciriye Medresesinin “bar” yapıldığı iftirasını atabiliyor. Bu iftiranın büyüklüğünden dolayı Üniversite bir tekzip metni yayımlamak zorunda kaldı.

Mardin’i ve Artuklu Üniversitesini hedef gösteren malum çevrelerin, bu yaptıklarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Çünkü dünya onların etrafında dönmemekte ve değişen dünyada bir arada ama farklılıklara saygıyla yaşamak zorunluluğu doğmakta. Artuklu Üniversitesi hocalarının da yapmaları gereken ciddi işleri var. Onları kendi ideolojik dar bakış açılarınızın ürünlerine sürekli cevap vermek zorunda bırakmayınız. Mardin, çeşit çeşit güllerin bahçesidir. Bu bahçede rengarenk çiçekler de açar, türlü türlü kokular da yayılır… Bırakın Mardinleşelim ve bir arada hoşgörüyle yaşayalım; Mardin’de… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
İbrahim Genç Arşivi