İbrahim Genç

İbrahim Genç

Kürtlerin milli meselesi: Rojava

Kürtlerin milli meselesi: Rojava

Ortadoğu’da meydana gelen son gelişmeler, burada hesapları olan birçok Batı ve Ortadoğu ülkesinin stratejilerini gözden geçirmelerine neden oldu. Bu anlamda Mısır’da meydana gelen yönetim değişikliğinin bize gösterdiği resme bakılırsa Türkiye, Ortadoğu’da biraz daha yalnızlaşmış görünüyor. Bunun nedeni de Türkiye’nin uzun vadeli düşünmemesi ve sınırlarını çevreleyen Kürtlerle barışçı bir politika yürütmemesidir. Tüm politikalarını Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde kazanım elde etmelerini engellemek üzerine kuran Türkiye, sırf bunun için bazen adının çetelerle anılmasına, bazen de Batılı ülkelere tavizler vermesine neden oluyor. Bu da Türkiye siyasetinde omurgasız bir duruşa neden olduğu için onu kamburlaştırıyor ve kırılgan bir politikaya saplanmasına neden oluyor.

Epeydir soğumaya başlayan Suriye meselesinin bugün Türkiye’nin gündemine girmesi de maalesef “Kürt karşıtı bir pozisyon alma” şeklinde cereyan ediyor. Suriye’deki Kürt partilerinin birlikte kurdukları Kürt Yüksek Konseyi’ne bağlı olan YPG’nin Serê kanî’den başta Suriye El Kaide’si olan El Nusra olmak üzere diğer çeteleri çıkarıp hakimiyeti ele alması, Türk medyasını adeta çıldırttı. Medya tehdit manşetleri atarken, Başbakanın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan PYD’yi tehdit ediyor ve Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da bir Kürt oluşumuna müsaade edilmeyeceğini dile getiriyor. Neden Kürtlerin özgürleşmesi Türkiye’yi rahatsız ediyor?  1991’de Körfez Savaşı’nda ve 2003’ten sonra Saddam’ın devrilmesinden sonra aynı tehditleri savuran Türkiye’nin eline ne geçti? Zamanla bu durumu kabullenen Türkiye, şimdi Irak Kürt bölgesel yönetimiyle milyar dolarları aşan bir ticaret hacmine ulaşmış.  Sonuçlara bakılırsa bu durum Kürt ve Türk halkına gayet büyük bir yarar sağlıyor.

Tabii Türk medyasının ve siyasetinin bu tavrı, Türkiye’yi “Kürt karşıtı” bir pozisyona soktuğu için barış sürecinde de güven bunalımına neden olabilir. Yukarıda da dediğimiz gibi değişen dengeler, yeni stratejik hamleleri de beraberinde getiriyor. Bu anlamda Kürtlerin Rojava’daki kazanımları noktasında Türkiye’nin yapabileceği pek bir şey yok. Çünkü uluslar arası kamuoyunun bu konuda Türkiye’ye destek vermesi zor görünüyor. Zaten bugün Türkiye kıyameti koparırken dünya medyasında gayet sakin bir hava var. Kürtler özerk bir yönetim kuruyorlar diye dünya medyası bunu olumsuz yorumlamıyor. Şöyle ABD ve İngiltere’deki büyük gazetelere bugün itibariyle bakıldığında İsrail ve Mısır dışında gündemde Suriye üzerine pek bir şey görülmüyor. Dolayısıyla Türkiye’de de medya ve bazı devlet yetkilileri bir süre sonra üzerlerindeki şoku atlatıp durumu kabulleneceklerdir. Çünkü Rojava Kürtlerinin otonomi elde etmesi demek, 1924 öncesinde Mardin’in ve diğer sınır şehirlerinin ya da Ankara’nın hem siyasi hem ticari olarak orada yeni bir istihdam fırsatı sağlaması demektir. Bunun için de tabii ki Türkiye’nin, Kürtlerin varlığını ve siyasi kazanımlarını, Kosova ya da Filistin için gösterdiği coşkuyla karşılaması gerekiyor.

Burada bilinmelidir ki artık tüm Kürtler belli bir siyasi ve milli bilince eriştiler. Kürtler söz konusu olduğunda artık bir “Kürt dünyası” algısıyla hareket ediliyor. Ki Erbil’de yapılması planlanan Kürt ulusal kongresi de bu Kürt dünyası algısının işlenmesini ve Kürtlerin ortak bir amaçta buluşmasını amaçlıyor. Bu aynen şuna benzer: Nasıl ki bir Türkiye Türk’ü için Çin’deki Doğu Türkistan meselesi milli bir meseleyse Rojava’daki Kürtler de Türkiye Kürtleri için milli meseledir. Nasıl ki Türkiye Türkleri için Batı Trakya Türkleri, Kerkük Türkleri önemliyse Türkiye Kürtleri için de Irak Kürtleri önemidir. Nasıl ki Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm önerilebiliyorsa Kürtlerin de bu haklarının saklı olduğu kabul edilmelidir. Çünkü görünen o ki Türkiye’nin uzun vadede en önemli müttefikleri ve ortakları olarak Kürtlerdir. Bu amaçla Rojava’daki Kürt kazanımlarını bir tehdit olarak algılayıp tehditler savurmak, Türkiye Kürtlerinin de süreçten daha fazla güvensizlik duymalarına neden olabilir. Hem Türkiye’de zor bela ilerleyen barış sürecine güven vermek hem de Türkiyelilerin karşılıklı ticaret yapabilecekleri istikrarlı bir bölgenin oluşması için AKP’nin ve Türk medyasının daha özenli bir dil kullanması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İbrahim Genç Arşivi