İbrahim Genç

İbrahim Genç

Kurtlar sofrasında bir Suriye

Kurtlar sofrasında bir Suriye

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin çarkları belli aralıklarla dönmeye başladıkça her seferinde bir Ortadoğu ülkesi, bu çarkın dişlileri arasında kalıyor. Planlaması çok evvelden yapılan BOP, bugün İsrail dışında tüm Ortadoğu ülkelerini kapsıyor.

İşin ilginç tarafı, BOP kapsamında ABD ile müttefik olan Ortadoğu ülkelerinin de bizzat “kurban” oluşlarıdır. Özellikle bu noktada Türkiye, önemli ve özel bir ilgiyi hakkediyor. Çünkü BOP’un eş başkanlığı görevini sürdürdüğünü ilan etmekte, ABD tarafından kendisine bir görev verildiği dile getirilmektedir. Tabii bir taraftan Ortadoğu politikasının belirleyeni ABD olunca Türkiye’nin ABD hamlelerini hesaplamadan girdiği “sıfır sorun” politikası çok trajik-çelişik bir şekilde çöktü. Şimdi de gelecekte sıranın kendilerine gelebileceği düşünülen,başta Türkiye olmak üzere, bazı ülkeler Suriye iç savaşını derinleştirmekten çekinmiyorlar.

 ÖNCE KARIŞTIR…

Bu konuda Katar ve Suudi Arabistan, muhaliflere açıkça silah yardımı yapılmasını savunurken Türkiye gibi ülkeler ise dolaylı yollardan bunu yapma yoluna gidiyorlar. Tabii Suriye’de büyük halk yığınlarının sokağa dökülmemesi, Suriye’ye müdahaleyi savunanları düşündürtüyor. Suriye’deki karışıklık ta ilk günden Mart 2011 ortalarında Dera’da çatışmalar şeklinde ortaya çıkmıştı. Bu aynı zamanda hâlâ Esad’ın halk tarafından desteklendiğine işaret ediyordu. Bunu fark eden “müdahaleci devletler”, Suriye krizini derinleştirmek ve Esad’a halkın desteğini kırmak için “psikolojik propaganda”yı uyguladılar. Öncelikle Suriyelilerin mülteci durumuna düşmesine ön ayak olundu. Adeta Suriye halkı teşvik edildi. Öyle ki Türkiye, Van depreminden sonra kendi yurttaşları kışı çadırlarda geçirirken müthiş bir hızla Suriyeli mülteciler için konteynır kentler yaptı. Suriyeli mülteciler, kendilerine çok şeyler vaat edilmiş olmalı ki bazı ihtiyaçları karşılanmadığı için polisleri hastanelik ettiler. Yine propaganda gereği yapılanlara bir isim takılmalıydı ve “Esad halkını öldürüyor” ifadesi “tekrar” yoluyla zihinlere kazıldı. Bu konuda “medya” büyük işler başararak yurttaşı oldukları devletlerin politikalarına göre “haber” yaptılar.

KİM BUNLAR?

BOP’çuların canını sıkan derecede Esad direnirken Halep Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler bölümünden profesör Elias Samo “Bence bugün Suriye’de yaşananlar, muhalefetin, uluslar arası toplumun, devletlerin, uluslar arası medyanın, Arap dünyasının ve Türkiye’nin baskısıyla oluşmuştur(1).” diyor. Ki Suriye’de Esad’a karşı savaşanların aslında “yabancılar” olduğu bir süreden beri ufaktan ufağa işleniyordu. Bu konuda Robert Fisk de Suriye’deki gözlemlerini aktardığı bir makalesinde “Suriyeli olmayan çok sayıda silahlı adamın varlığı doğru gibi gözüküyor(2).” tespitini yapıyordu. Yine Washington Post’un El Kaide’nin Suriye kolu El Nursa Cephesi’nin komutanıyla yaptığı röportajdakiler Türkiye’den bir kurye vasıtasıyla yardım aldıklarını dile getiriyorlar(3). Bugün sadece Hatay’ın Özgür Suriye Ordusu militanları için askeri kışlaya çevrilmesi bile büyük bir skandaldır. Orada birçok ülkenin ajanlarının cirit attığı, sınırdan giren çıkanların belli olmadığı, militanlara askeri eğitimin Hatay-Adana’da verildiği dile getiriliyor. Çünkü “Türkiye, Suriyeli muhalif hareketlerle sürecin başından beri temas kurmuş, gerekli bütün lojistik, siyasi, diplomatik, ve son olarak da askeri desteğini esirgememiştir(4).”  Öyle ki Özgür Suriye Ordusu’na bağlı kadın savaşçılardan Thwaiba Kanafani, Adana’da BBC’ye “Türkiye, Suriyeli isyancıları eğitiyor” itirafında bulunacaktı. Kanafani devamında casusluk faaliyetlerinde bulunduklarını, gizli kamplarda eğitim aldıklarını söyledikten sonra “Türk halkı gerçekten bize yardımcı oluyor. O kamplarda çok sayıda kişi eğitim görüyor. Eğitim gerçekten profesyonel. Günde sadece dört saat uyabilirsiniz. Dağlara tırmanmanız gerekiyor, silah eğitimini görüyorsunuz. Çok ağır bir çalışma (Evrensel, 07.08.2012).” diyordu.

"HER KELLEYE 50 BİN"

Bugün Suriye’de, bilgi toplamak amacıyla dolaşan-savaşan ajanlar olmak üzere Türkler, Çeçenler, Libyalılar, Sudanlar, Afganlar gibi yabancıların Esad’a karşı savaştığı dile getiriliyor. Bazı kaynaklar bu grupların El Kaide gibi örgütlerin “cihad” çağrısına karşılık verip Suriye’de “şehadet şerbeti”ni içmeyi amaçladığını dile getirirken bazı kaynaklar da bunların “paralı askerler” olduklarını dile getiriyor. Özetle Suriye’deki muhaliflerin net bir kimliği yok. Öyle ki ABD ve Fransa bile “Suriyeli muhalefetin kimler olduğunun, siyasi amaçlarının net anlaşılamadığı” net anlaşılamaması üzerine silah yardımından kaçınmışlardır. (5). Ki bugün “özgürlük savaşçısı” olarak görülenlerin yaptıkları tartışılmaya başlanıyor. Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’un muhalefeti birleştirememesi, halktan desteğini alan bir oluşum ol(a)maması gibi nedenlerle eleştiriliyor. Çünkü “muhalif” denen savaşçıların canlı canlı adam kesmeleri, insanları yüksek binalardan atması vicdanları yaralıyor. Bugünlerde gelen haber ve itiraflara bakılırsa bazı muhaliflerin her “kafa kesme” karşılığında 50 bin lira aldıkları, bunun için birçok insanın kafalarının kesildiği; yine bunların, yakaladıkları esirleri canlı bomba olarak kullandıkları dile getiriliyor(6).

ALEVİ DÜŞMANLIĞI

Bu vahşetin yapılmasının en önemli nedeni, ağır ağır işlenen ve bugün su yüzüne çıkan mezhepsel düşmanlıktır. Özgür Suriye Ordusu’nun ne olduğuna dair bir savaş muhabirinin Cüneyt Özdemir’e verdiği şu bilgiler kayda değer: “Aralarında canla başla savaşan Türkmenler var. Rocker’lar var. Kolları ciletlenerek çizik çizik psikopat hapçılar var. Hayatta hiçbir şey olamayıp 8 yıl hapiste kalan dünün mahkûmu bugünün savaşçıları var. Radikal İslamcılar var. Kendilerini El Kaideci olarak tanıtanlar var. Yağmacılar var. Gördüğü ilk Alevinin ‘gırtlağını keseceğim’ diyen de var(7).” Türkiye Başbakanı Erdoğan bile “Aleviler Sünnileri öldürüyor” mealinde bir yaklaşıp sergilemişti. Suriye’de Sünnileri, Alevilere karşı kışkırtanların yüzünden Esad’a karşı savaşanlar ekseriyetle “Sünni İslamcılar”dır. Öyle ki Halep’te bir askeri araca saldırıyı üstlenen Lübnanlı Fetih El İslam adlı örgüt, saldırı sonrasında “30 Alevi asker öldürüldü” ifadesini kullanıyor(8). Yine El Kaide’nin Suriye kolu El Nursa’nın Alevi oldukları gerekçesiyle kafaları kesilerek öldürülen Suriyelilerin görüntülerine herkes şahit oldu(8).

VE KÜRTLER…

Şu an Suriye’de en problemsiz ve güvenli bölge, Suriye Kürdistanı’dır. Kürtler, onca yıllık örgütlenme ve bedeller ile bocalamadan kendi “öz yönetim”lerini kurdular. Bugün Almanya’nın önde gelen bilim adamlarından Prof. Norman Paech ANF’ye yaptığı açıklamada "Kürtler, çatışmaların başladığı günlerde muhaliflerin yanında yer almayarak iyi bir pozisyon aldılar. Yoksa aksi takdirde şiddet ve katliam Kürdistan bölgesine de sıçrayacaktı. Aynı zamanda Esat rejiminden yıllardır alamadıkları hakları aldılar." değerlendirmesini yapıyor(9). Ki çok önceden PYD eş başkanı Salih Mislim de Özgür Suriye Ordusu mensuplarını bölgelerine sokmayacaklarını dile getirip Kürtleri çatışmanın içine sokmayacaklarını dile getiriyordu(10). Sonuçta da Erbil’de Barzani’nin öncülüğünde Kürt partileri “Yüksek Kürt Konseyi” adlı bir oluşumla birleştiler.

Bugün birçok Kürt kenti, kendi kendini yönetiyor. Burada korkulan ve belirsiz olan tek şey Türkiye’nin ileride uygulamaya koyacağı politikalardır. Bugün Türkiye’nin Suriye sınırları dahilinde bir güvenlik bölge kurma girişimleri olduğu biliniyor. Ki Diş işleri Bakanı Davutoğlu “Suriyeli mültecilerin sayısının 100 bin olması durumunda bu yola gidilebileceğini belirtiyor. Bununla birlikte Kürt bölgesinde karışıklıkların çıkarılabileceği tehlikesi de duruyor. Bu konuda Kobanili bir gazeteci olan Barzan İso’nun “Türkiye, Kamışlo bölgesindeki Arap aşiretleri Kürtlere karşı harekete geçirmeye çalışıyor. Türkiye bölgeye müdahale etmez ama tank tatbikatlarıyla Arap aşiretlerine sinyal veriyor. Yine de Araplar bu oyunlara gelmez. Fakat dışarıdan Kürt bölgesini karıştıracak ajanlar buraya gönderilebilir (11).” değerlendirmesi dikkate değerdir.

SÖZÜN ÖZÜ

Tamam, Esad gibi diktatörler ve zulmeden bir gelenekten gelenler gitmeli; ama sırf bu isteniyor diye emperyalistlerin oyununa gelinmemeli ve insanların kafalarını kesen vahşilere destek olunmamalı. Sanırım politikalarıyla Suriye Kürtleri herkesten daha çok bunun farkındalar.

DİPNOTLAR:

(1)   Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM), Nisan 2012, cilt 4, sayı 40, s. 113

(2)   http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1097847&CategoryID=99

(3)   http://www.evrensel.net/news.php?id=34867

(4)   ORSAM, Arş. Gör. Nuri Salık, Kasım 2011, cilt 3, sayı 35, s. 20

(5)   ORSAM, Nisan 2012, rapor no 115, s. 8

(6)   http://www.evrensel.net/news.php?id=35019

(7)   http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1097247

(8)   Radikal, 19 Ağustos 2012

(9)   http://www.anf.bz/index.php?rupel=nuce&nuceID=67280

(10) http://www.netkurd.com/?mod=news&option=view&id=11606

(11) İMC TV, Mercek Altı programı, 02.08.2012

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
İbrahim Genç Arşivi