İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kürt vaaa!

Kürt vaaa!

Bütün aşağılamaları sineye çekip kahretsin diyenlerin bile illallah çekeceği yerde duruyoruz…

Hani “Kürtler ne istediğini bilmiyor, çünkü onlar istediklerinde cumhurbaşkanı bile oluyor” demeleri duyuyor gibisiniz.

Maalesef Türkiye"de Kürtler istediğinde cumhurbaşkanı oluyor hatta uluslar arası müsabakalarda takım ve ferdi başarılara imza atarken ülkenin kalbini yerinden hoplatıp göğüsleri kabartabiliyorlar da. Olmadı ülkenin anayasasında feragat edip kendi yerinden, uysalca da durabiliyor.

Kitaplar yazıp Nobel adayı bile olabiliyorlar…

Ülkenin gerçeklerinden asla kaçmayıp siper ettiği varlığı ile bilge durabiliyor…

Üniversitelerde öğretim görevlisi, dekan, profesör olabiliyor…

Ama bir türlü yaranamıyor…

Ve bir tek Kürt olamıyor.

Süreci iyi bir şekilde tahlil edebilme yeteneğimizi geliştirirsek çok yakın bir süreçte çeşitli illerde Kürt bireylere linç provokasyonlarında garayana gelmiş halk kitlelerini dürtükleyen kişilerin görüntülerdeki tavırlarını göreceğiz.

Onlar kitleleri “Kürt bölücüler” ya da “komünistler“ diye tavır ve tutumlarıyla ateşleyip provokasyon amaçlarını gerçekleştirerek Kürt ve Türk halkları arasındaki derin uçurumu daha da derinleştirerek kendi bireysel rantlarının kapılarını sağlama alıyorlardı.

Bir yandan halkalar arasındaki dehlizi kapatmak için aydın girişimcilerin arayışları bir yandan provokatörler çarpışırken diğer yandan Kürtler yerlerinden yurtlarından zorunlu göçe tabi tutuluyordu.

Bir yandan da Kürt gençleri kendi bireysel yetenekleri doğrultusundaki spor dallarında oldukça zorlu bir tırmanışı tek başlarına gerçekleştiriyordu. Bu zorlu tırmanışta onların yanlarında sadece inançları vardı. Devlet olanaklarının sarf edilişini saymıyorum çünkü vatandaşına olanak sağlamakla mükelleftir zaten devlet.

Hal böyle olunca Kürtler kendi başarılarına yinede mütevazi davranıp ülkeyi ortak etmeyi sevdi.

Bugün sizinle paylaşmakta esas aldığım konu ise; bu başarılara imza atmış ve üstünde milli armayla defalarca ülkeyi temsil etmiş bir kürdün karşı karşıya kaldığı bir durumu anlatmak.

Evet, başarılı sporcuların bir etkinlik ve eğitilmesi gerektiği kanısıyla yaratılmış olan bir haftalık kampın çarşı molasında bir esanfın dükkanına yapılan ziyaret ve alış veriş niyeti aynen şu. Marka bir ayakkabı, spor mağazasına girip bir ayakkabı almak.

Beğenilen ayakkabı pazarlık yapılırken esnaf soruyor:

 

- Nerelisiniz…

- Yüksekova… 

-  Ben ayakkabı satmıyorum…

Bu tepkiden sonra mülayim davranıp işyerini terk ediyor çocuklar…

Esnafın yanındaki diğer adam arkalarından çıkıyor…

Karşı kaldırıma geçmiş olan çocukları gözlüyor bir yandan da

Kürt vaaaa! Kürt vaaaa! Kürt vaaaa! (olayın geçtiği yerdeki yerel dil “r” harfini yuttuğu için böyle bir aksan çıktı ortaya)

Diye provoke söylemini tatlandırıyor…

Bu tutum karşısında sessiz ve birazda tereddütlü bir şekilde olay yerinden uzaklaşıp kamp alanlarına çekiliyorlar…

 

Bir kez daha belirtmekte fayda var. Halklar arası uçurumları fırsat belleyenler kendilerini defalarca pazarlayacaklardır. Ama onlar etlerini de pazarlasalar biz onların oyunlarını bozmak için elimizden geleni yapıp kimlikler noktasında saygıyı yüceltmeliyiz. Varlığını kabul ettirmeliyiz.

Olası bir provokasyonu önlemiş olan bu çocukların gelişecek olabilecek büyük bir kargaşayı önlemişliği takdire şayandır…

Kürtler bu ülkeyi ne kadar sevdiklerini bir kez daha sergilemiş oldular…

 

Bu fedakârlık öfkenin ve kinin önüne geçinceye kadar da devam etmelidir…

Güzellikler de buluşmak dileği ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
46 Yorum
İrfan Sarı Arşivi