İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kürt çocuklarının melodileri

Kürt çocuklarının melodileri

Kürt çocukları hiç durmadan, avazları çıktığı kadar istiklal marşını her gün aralıksız okumaya devam ediyorlar.

Gocunmadan, yerinmeden, bozmadan ahengini, sonra derse giriyorlar.

Korkma!

Her hafta gönlere bayrak çekiliyorlar. Kimsenin bayrakla bir derdi de yok! O bayrak dalgalanıyorken direklerde onlar ülkelerinin demokratik ideallerine kavuşması için beyin patlatıyorlar.

O bizimdir, o bizim milletimizindir dercesine… Tekçi olmadan, benci davranmadan.

Giderek sosyal adaletsizlik büyüyor, zengin ile fakir arasındaki makas giderek açılıyor. Öyleye fakirlerin bir derdi de mazlum olmaktan kurtulmak. Zenginlerinkinin de bir yetimin daha tüylerini yolmak.

Kürt çocuklarının da öteki olmadıklarını anlatmak gibi bir derleri var.

Bir dertleri de ölmemek. Ağlamamak. Yas tutmamak.

Milli tarih okuyorlar her gün Kürt çocukları. Türk Dili ve Edebiyatını okuyorlar durmadan. Türkçeyi okuyorlar hiç aksatmadan seksen yıldan fazladır.

Türkçenin, Milli Tarihin, Türk Dili ve Edebiyatının öğretmeni oluyorlar gururla.

Kürt çocukları, Türk çocuklarına ana dillerini öğretiyorlar. Türkçeyi düzgün kullanmaları için her gün tebeşir tozu yutuyorlar hem de hesapsız.

Ana dilleri onlara haram ediliyorken onlar Türk çocuklarına haram etmeden, kıblesini şaşırtmadan halis muhlis Türkçe öğretiyorlar.

Milli takım maçlarında canları çıkıyor maç bitene kadar. Her futbolcuyla koşuyor, taktik veriyor galibiyetine sevinç yükleyip sokağa fırlıyor, yenilgisine gam vuruyor, yüzü düşüyor, kahr oluyor.

Ülkeyi sevmek için bir bahanesi yok, karşılıksız seviyor.

Kocaman bir yürekle, kocaman denizlerini, kocaman dağlarını, ormanlarını seviyor.

Paslanmaz çelikten künyesi ile yurdun bir yerinde askerlik yapıyor. Şafak sayıyor, gülüyor, üzülüyor, vuruluyor. Aynı karavanadan yemeğe doyuyor, aynı şarkıya duygu besliyor, aynı türküye efkar basıyor.

Sınır karakollarında yüzlerce arkadaşı gibi özlemle anneden babadan ayrı zaman geçiriyor. Sevdiğine asker yolu beklemenin faziletini anlatıyor.

Kürt çocukları bu ülkenin temel harcına karıyor kendini. Bir kum tanesi, bir tutam çimento gibi, bir avuç su gibi…

Seksen yıldan fazladır bunu yapıyor hiç durmadan, aksatmadan.

TRT radyolarını, TRT TV’lerini izleyip büyüdüler.

Göklerini savaş uçakları dolaşıp, topraklarını toplar dövdüse de onlar Aşık Veysel’i dinlemekten vazgeçmediler.

Şimdi kendi ana dillerinde konuşmak, öğrenmek, okumak istemiş olmaları korkuya sebep midir?

Haram mıdır? Bu dil.

Konuşunca diline yapışacak. Öğrenince aklını alacak kadar ürkütücümüdür.

Kürtler kendini yönetmek istedi diye ayrılık hikâyeleri uydurmak neden gereklilik oluyor?

Kendi gibi yaşamak, kendinin istediği şekilde yaşamak, yaşadığı topraklar üzerinde kendini yönetmek neden suç oluyor?

Neden bu suçun cezası ona hüküm giydirmek oluyor?

Türkiye de Kürtler Türkçe öğreniyor-öğretiyorsa, bayrak taşıyıp, bayrak asıyorsa seksen yıldan fazladır ona bir dönüp bakmak gerekiyor.

Ceza verilecekse verilir ondan sonra.

Korkulacaksa korkulur.

Bölünmeye gidilecekse bölünür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
İrfan Sarı Arşivi