İbrahim Genç

İbrahim Genç

Kürdoloji

Kürdoloji

Toplumların anadilleriyle kalıcı olabildikleri gerçeği, dilin önemi üzerinde durmamızı zorunlu kılıyor. Dil ki bir halkın bütün tarihini, kültürünü muhafaza eden ve bununla birlikte geleceğe taşıyan canlı bir varlıktır. Bunun yanında dilin düşüncenin sınırlarını belirlediği gerçeği de bizim dili, özelde de anadili konuşmamızı gerekli kılmaktadır.

Bu yazımda uzun uzun dilbilimsel açıklamaklar yapmayacağım; ama ileriki zamanlarda bu konu üzerinde bazı incelemeleri paylaşacağım. Bu yazıyı yazmamın nedeni, Yüksekova Haber’de (06.01.2010) gözüme çarpan iki haberdi. Bu iki haberden biri “DÜ rektörünün bahanesi”, diğeri ise “Rektörün Kürtçe fobisi” başlıklı haberidir. Ve bu iki haberin dikkatimi çok çekmesinin nedeni de 2010’da oluşumuz. Çünkü her şeyin bir değişimin içinde olduğu bir yüzyılda bir dile karşı tahammülsüzlük ve bilimdışı yaklaşımlar görmek insanı düşündürtüyor.

Dicle Üniversitesi rektörü, Kürdoloji bölümlerinin açılması için altyapı eksikliğinden bahsediyor. Ama Kürdoloji’nin açılmasının gerekli olduğunu da ekliyor. Sonuçta Kürtçenin yaygın olarak kullanıldığı Diyarbakır’da yaşayan bir bilim insanı. Merak ediyorum, gerçekten Kürdoloji bölümlerinin açılmasını Sayın Rektör istiyor mu? Bunda ne kadar samimi?

Bana göre “altyapı eksikliği” ifadesi, tutarlı değildir. Çünkü ülkemizin dışında birçok yerde Kürdoloji bölümleri açılmış durumda. Gerek Ortadoğu’da gerekse Avrupa’da birçok üniversitenin bünyesinde faaliyet gösteren Kürdoloji bölümleri varken Kürtçenin en çok konuşulduğu ülkemizde bu bölümlerin olmaması büyük bir utançtır. Çünkü bir dilin yok olması, bir halkın yok olmasıyla eşdeğerdir. Çünkü bir halkın uluslaşması, ancak ve ancak “dilde” olur.

Kürdoloji bölümleri için nasıl bir altyapıdan bahsediyor Rektör bilmiyorum ama başlangıç için resmiyette bu bölümün açılması ilk adım olabilir. Açılacak bu bölümde Kürtçe eğitim verilmeyebilir ilk başta; fakat dil üzerinde çalışmalar yapılabilir. Bunun yanında Kürtçenin dilbilimsel-etimolojik araştırmaları yapılabilir. Bu tür çalışmaların devletin resmiyet kazandıracağı Kürdoloji bölümleri çatısı altında yapılması büyük bir gelişme olur.

Tabi Dicle Üniversitesi’nde Kürdoloji’nin açılmasına izin verilir mi bilinmez. Ama açılmasının zor olduğu ya da zaman alacağı kesin. Bunun iki nedeni var: Birincisi Yüksekova Haber’de de yer alan “Rektörün Kürtçe fobisi” haberinde görüldüğü gibi dile olan tahammülsüzlük ve bazı çevrelerce Kürtçenin hala hor görülmesi ve Türkçenin bir lehçesi sayılmasıdır. Ülkemizin bazı büyük kütüphanelerinde Kürtçenin Türkçe olduğunu ispatlamaya çalışan gülünç çalışmaların olduğu kitaplar duruyor. Yani kendini belli etmese de asimilasyoncu bir zihniyet var kuytularda. İkincisi ise devletin Kürdoloji bölümünü Dicle Üniversitesi’nde açmayı kolay kolay göze almayacağı gerçeğidir. Bunun daha net anlaşılması için size şu anımı anlatmalıyım:

Büyük bir üniversitenin bir bölüm başkanıyla uzun uzun sohbetim olmuştu. Dolayısıyla dillerden bahsederken konu Kürtçeden açıldı. Kürtçenin gelişmesinin açılacak bölümlere bağlı olduğunu anlatıyordum. Dicle Üniversitesi’nde bu bölümün açılabileceğini tam anlatıyordum ki bölüm başkanı “İzin vermezler” dedi. Ben şaşkınlıkla “neden?” diye sorunca Başkanın şu cevabı akla yatıyordu: “Mardin’de ve bunun dışında bazı Batı şehirlerinde Kürdoloji bölümlerinin açılmasına izin verirler. Ama Diyarbakır’da izin vermezler. Çünkü devlet, Kürdoloji bölümünün Diyarbakır’da kontrolden çıkacağından korkuyor.”

Bu korku var mı bilmiyorum ama ülkemizin artık korkularından sıyrılması gerekiyor. Bir halkın dilinin ve kültürünün yaşatılması için devletin bir şeyler yapması gerekiyor. Çünkü Kürtler, kendi dillerinde eğitim almadıkları sürece bir eşitlikten bahsedemeyiz. Böyle olunca da bu cennet gibi ülke sürekli bir kaos yaşar ve gencecik insanlar ölür. Çünkü kimse kolay kolay dillerinin ve kültürlerinin yok edilmesini kabul etmez. Bu sebeple de Türkçe için nasıl uğraşıyorsak Kürtçe için de uğraşmalıyız. Bu, başta Kürtlerin görevi olsa da Türklere de bazı görevler düşüyor.

Yazıma Jet Li’nin baş rolünü oynadığı Hero (Kahraman) adlı filmin bir sahnesiyle son vermek istiyorum. Bu filmde, Qin Kralı diğer krallıkları da tek çatı altında birleştirip bir şekilde her şeyi tekleştirmek istemektedir. Bu amaçla da büyük saldırılar yapar. Bir saldırı da Hat sanatı derslerinin verildiği okula yönelik olur. Öğrenciler yağmur gibi gelen oklardan kaçarken bilge öğretmen şöyle konuşur: “Şunu unutmayın: okları ne kadar güçlü olsa da en fazla kendimizi yerle bir edip krallığımızı mahvedebilir. Ama kültürümüzü asla yok edemezler. Bugün burada kültürümüzün özünü keşfedeceksiniz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
İbrahim Genç Arşivi