İbrahim Genç

İbrahim Genç

Kim olduğunu hatırla!

Kim olduğunu hatırla!

Haziran ayı bitmeden üzerinde konuşulması gereken bir aydın da şüphesiz Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’dur. Aytmatov, 10 Haziran 2008’de aramızdan ayrılmıştı. Daha önce “Mankurtlar ve Mankürtler” adlı yazı dizisiyle Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” romanını tahlil etmiş ve asimilasyona dikkat çekmeye çalışmıştım. Şimdi de “Mankürt”lere dikkat çekmek adına romanda anlatılan “Mankurt” efsanesini sizinle paylaşmak istiyorum.

Bu anlatıya göre vakti zamanında bölgenin yerli halkı ile Juan Juanlar arasında toprak savaşları yaşanmaktadır. Juan Juanlar’ın önemli özelliği çok acımasız olmaları ve ele geçirdikleri esirleri kendi özel yöntemleriyle mankurtlaştırmalarıydı. Öyle ki insanlar ölmeyi, mankurt olmaya tercih ederlermiş. Juan Juanlar ele geçirdikleri güçlü genç erkeklerin başlarını iyice kazıdıktan sonra hemen orada kesilen devenin derisi, esirin başına sımsıkı sarıp ve o kişi başını yere sürmesin diye bir yere sıkıca sabitlerlermiş. Bundan sonra da kızgın güneş altında bırakırlarmış. Güneşte kuruyan deri esirin kafasını her geçen gün sıkarak dayanılmaz acılar verirmiş. Bunun yanında uzayan saçlar da kuruyan deriyi delemediği için geriye doğru uzayarak kafaya batar ve bu acılar sonucunda kişi ya ölürmüş ya da hafızasını yitirerek mankurtlaşırmış.

Mankurtlaşan biri asla geçmişini, babasını, atasını tanıyamaz. O artık efendisine koşulsuz itaat eden bir köledir. Bir mankurt, sadece efendisinin  istediklerini yerine getiren bir kaba güç haline gelmiştir artık. Hiçbir şeyi sorgulamaz. Aytmatov’un bir konuşmasında dediği gibi mankurt “düşünme yeteneği olmayan veya muhakeme yürütemeyen, benzerlerinin acılarını hissetmeyen, farklı manevi değerleri kabul etmeyen biri”dir

İşte Juan Juanlar ile savaşıp esir düşen gençlerden biri de Naymanlar’dan Colaman’dır. O da mankurtlaştırılmıştır. Tesadüfen yaşadığını öğrenen Nayman Ana oğlunun peşine düşer ve onu bulur. Nayman Ana oğlunun yanına gelir ve onunla konuşur. Ama oğlu artık bir mankurt olmuştur ve atasını, yerini yurdunu hatırlamamaktadır. Nayman Ana ne kadar anlatsa da oğlu öyle hareketsiz durmakta ve boş boş bakmaktadır. Dudakları titreyen Nayman Ana ağlayarak “Bir insanın elinden malı-mülkü, bütün zenginliği hatta hayatı bile alınabilir, ama insanın hafızasını almak gibi bir cinayet işlenir mi? Ey rızık veren Tanrı! Eğer varsan, insanların aklına böyle bir şeyi nasıl getirirsin? Yeryüzünde zulüm, kötülük az mı ki!” diye haykırır.

Devamında mankurttun efendilerinin geldiğini gören Nayman Ana oradan uzaklaşarak saklanır. Mankurtun efendileri yanında gördükleri kadının kim olduğunu sorsa da mankurt onu tanımadığını söyler. Mankurta bir ok ve yay verilir ve bir daha gelirse onu öldürmesi emredilir. Juan Juanlar oradan uzaklaşınca Nayman Ana tekrar oğlunun yanına gelir; ama mankurt, efendisinin buyurduğu gibi ona nişan alır. Nayman Ana daha “Dur! Atma!” derken mankurtun attığı ok, Nayman Ana’nın sol böğrüne saplanmıştır. Yere yuvarlanmadan önce beyaz yazması düşer başından ve bu yazma bir kuş olup havalanır. Ana’nın son sözleri de “Adını hatırla! Kim olduğunu hatırla! Babanın adı Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay”dır.

İşte o gün bugün , Dönenbay kuşunun  geceleri Sarı-Özbek bozkırında geceleri uçup dururmuş. Karşısına bir yolcu çıktığında da ona sokulur “Adını biliyor musun? Kim olduğunu biliyor musun? Babanın adı Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay!” diye ötermiş.

KİMDİR CENGİZ AYTMATOV?

12 Aralık 1928 yılında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı olan ve Talas vadisinde yer alan Şeker köyünde doğan Cengiz Aytmatov, babası Törekul(Tuleykul) Aytmatov’un Stalin döneminde öldürülmesinden sonra annesi Nagima Hamzayevna Aytmatova tarafından büyütülür.İlkokula kendi köyünde giden Aytmatov, babaannesi Ayıkman’ın anlattığı ninniler,masallar ve efsaneler içinde yetişir.Bu ortamda yetişen yazar, eserlerinde mitlere,efsanelere ve halk hikayelerine göndermeler yapar.Aytmatov daha sonra köyünden Kazakistan’a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu’nda okur.Bundan sonra Kırgızistan’a döner.Burada Frunze Tarım Enstitüsü’nde öğrenimine devam eden Aytmatov, daha sonra Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne geçer ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova’da okur.Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başlayan Aytmatov, daha sonra yazdığı eserleriyle üne kavuşur ve 1957’de Sovyet Yazarlar Birliği’ne kabul edilir.1963’te Lenin ödülü alan Aytmatov’un eserleri birçok dile çevrilmiştir.Aytmatov, özellikle Cemile adlı eserinin yayımlanması ve Fransız şair Louis Aragon tarafından Fransızca’ya çevrilmesiyle ününü genişletir.Bundan sonra yazdığı eserlerden Selvi Boylum Al Yazmalım, Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel ve Dişi Kurdun Rüyaları Aytmatov’u dünya yazarlığına taşıyan eserler olmuştur.Gün Olur Asra Bedel romanında o dönemin Rus sistemini eleştiren yazar, literatüre ‘mankurt’ kavramının da yerleşmesini sağlamıştır.1986’da yayımlanan Dişi Kurdun Rüyaları’nda da Aytmatov, kendisini evrensele götürecek temalar işlemiştir. Belgesel çekimleri için bulunduğu Tataristan’ın başkenti Kazan’da fenalaşan ve tedavi gördüğü Almanya’nın Nürnberg kentinde yaşamını yitiren romancı-gazeteci-siyasetçi Aytmatov’u dünyada nereye koyacağız peki? Eserlerinin içeriğine bakıldığında onun sadece yerele sıkışıp kalmadığını, günümüz insanını ilgilendirecek unsurlar üzerinde durduğu görüyoruz. Bugün Aytmatov, Bişkek’e 20 km uzaklıkta bulunan ve babası Toleykul’un yattığı Ata-Beyit mezarında yatıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İbrahim Genç Arşivi