Kan yolu
İlahi kanunlardan öğrendim,
Bir hayvandan farkını insanın.
Hayvan tüketir,
İnsan üretirmiş.
İnsanmış düşünen,
Her şeyin güzelini.
Oysa yaşadıkça anladım:
Tarumar edilmiş kentler,
Kütüphaneler,
Üzerinden insan silkelenen haritalar,
Sınırlar,
Kara postallar altında çocuk gülüşleri,
Yurdunu kaybettiren fikirler,
Akışını yitiren asi nehirler,
Yalan cennetler,
Ve geceleri baştan yaratılan
Işıl ışıl dünyalar:
Savaşlar:
Gördüm cam küresinden cadıların,
İnsanlık tarihinden sayfalarmış.
Gök mavisine bıçak gibi çekilmiş dağlar
Ve ağaçlar,
Sanırsın bin yıllardan bu yana
Bir ilah gibi toprağın sırtında,
Ve sen bakarsın elvan elvan dünyalardan
Usulca bir gülüş, bir titreme alır seni
Kendini Çoban Ali’nin kavalında sanırsın
Aldanırsın,
Aldanırsın heyy!
Dağı deviren Ferhat değil artık,
Neron’lar değil kentleri yakan,
Barbarlar da yok artık talan etmeye,
Ve bir tutam daha yaşamak adına
Bir avuç acımak isteyen Arap kızını
Yüreği atarken gömenler de yok,
Uygar zamanlardaymışız
Zaman uygar,
yirmi birinci asırdaymış.
Heyyy uygar zaman rivayetçisi fakat!
Sen gezmemişsin dünya toprağında,
Atomlarımızı görmemişsin daha,
İşitmemişsin seslerini silahlarımızın,
Ağır grilikte bir Ankara kışında
Koklamamışsın karbonmonoksit.
Sana söylüyorum heyy!
Kurşun satıyorlar hâlâ.
Kurşunlarla vuruyorlar.
Uygar zamanın silahlarıyla,
Çocukları diyorum meydanlarda,
Çocuklar ki daha çok çocuk.
Yüreğime düşüyorlar bu gece,
Yıldızlar kadarlar,
Düşüyorlar yıldızlardan çocuklar
Çocuklar savaştalar.
Ölüyorlar,
Sönüyorlar bir bir…
Samanyolu kan yolu olmuş
Ölüyorlar diyorum bu gece
Ölüyor,
Onunla,
Onlarca…
Tank paletleri yürüyor yüreğimde,
Toplar patlıyor kulağımda,
Bulutlara saçılıyor kan;
Heyy nerdesin uygar dünya?
Kırmışlar kanadımı Berçelan’da,
Yüreğimi kanatmışlar ayazda,
Sar yaramı!
Bombaları var…
Uçakları var…
Topları var…
İşte bunlar diyorum,
Güçlüyüz diyorlar
Ve gidiyorlar karanlığına savaşların.
Kana susamışlar,
Kana kanmışlar,
Kana…kana…kanaaaa!...
Gözlerinden Filistinli bir çocuğun,
Maviyi götüren karanlığa,
Ölümden dökülen kanaaa!...
Sana sesleniyorum Irgat Memiş!...
Sana heyyy!...
Koyun güden Yörük Ayşe,
Heyyy tersane işçileri!...
Göğsü volkan gibi çarpan kadınlar,
Heyyy uygarlıklar beşiği Anadolu’m!
Dünya halkları heyyy!....
Kuşanın düşlerinizi
Sabaha doğacak güneş bizimdir,
Bizim olacaktır elbet,
Yeter ki sen de umut et!