İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kalesiz kent Hakkari

Kalesiz kent Hakkari

Sahi neden bütün kentlerin bir kalesi var da Hakkâri’nin kalesi yok?

Hem de bu şehir tarihe ev sahipliği yapmış, mirler, beyler ağırlamış bir kent olsun.

Sırma bıyıklı erkeklerin, kûfili, sürme gözlü kadınların boy boy çocuk yetiştirdiği, büyüttüğü bu kentin siluetlerinde neden bir kale olmamış?

Şel u şepik kuşağında kaması, omzundan sarkmış baranbeli ile üstüne akın etmiş kabilelerin, beylerin, mirlerin karşısında zırha bürünmüş, savunmuş kendini.

Bu kent, kadını, erkeği, genci, yaşlısı ile iklimler ve kavgalar bırakmış ardına…

Ama bir kalesi yok!

Evet, coğrafyası itibarıyla zaten bir kaleyi andırıyor.

Geçit vermez vadileri, göğe başını dayamış dağları, palazları ile doğal bir kale hem de…

Ama ona doğru gelen bütün yol boylarında kentler ve kentlerde kaleler varken neden orada bir kale yok insanın garibine gidiyor.

Cumhuriyet Türkiye’sinin bu sınır ucuna konulmuş kentinin son yarım yüzyılının kuşağı hemen hemen bu sorunun karşılığını bilememektedir.

Ama öncesi kuşak aslında bu kentin bir kalesinin var olduğunu biliyor.

Hatta bazen evlerinin balkonundan ya da evin olduğu sırtta gözüne ilişen asker kulelerine bakıp bakıp hüzünlenirler…

Onlar ata yadigarı bu kentin kalesinin yerine konuşlanan askerin potin izlerinin altında yatan kalenin kalıntılarında kala kalıyorlar.

Uyansa birden kale ve konuşsa diyorlar…

Neler neler söylemez ki!

Ninovalılar Asurlar, Urartular ve niceleri uyamaz mı?

Tarihteki izlerini aramazlar mı?

Sormazlar mı?

G3 piyade tüfeğiyle bir-kaç asker görseler, ağır makineli silahlar görseler ve hepsinin namlusu ahaliye dönük…

Düşünmezler mi?

“Silah çıktı mertlik bozuldu” demezler mi?

Mert insanların kenti, yitik insanların kenti, dağlar kenti hani kaleniz?

Hani? O kesme taştan duvarlar, avlular, burçlar, sur uçları nerde demezler mi?

Emek emek dizilmiş, üst üste yükseltilmiş o duvarlardan taşları neden söktünüz diye sormazlar mı?

Hangi fırtına alıp götürdü?

Hangi deprem?

Hangi dua?

Hangi beddua?

Hangi başına buyruk?

Hangi talancı?

Hangi gaspçı?

Bilemedimse! Hangi yabancı gelip alıp götürdü tarihinizi?

Niye bu suskunluğun ey kent?

Ve niye fırsat verdiniz ey ahali? Demezler mi?

*** 

Sahi neden Hakkari’nin bir kalesi yok? Yoksa varda biz mi bilmiyoruz? Biliyoruz da neden bir şunu demiyoruz?

Evet, orada yani Hakkâri’nin tam orta göbeğinde bir kale var!

Askerler tarafından işgal edilmiş.

Nöbet kuleleri kurulmuş…

Barut, kurşun, silah doldurulmuş…

Ve artık o kale tepesi boşaltılmalıdır.

Özüne dönüştürülmelidir.

Kim nasıl yıktıysa yine o söktüğü her taşı aslına bağlı kalarak kurup-ayağa kaldırmalıdır. Tarih karşısındaki görevini yerine getirmelidir. Sorumluluk zamanı, kentine sahip çıkma zamanıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
İrfan Sarı Arşivi