İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kalekol yapma "Hükümet adım at"

Kalekol yapma "Hükümet adım at"

Hukuk ülkesi TC neredeyse yüz yaşına girecek. Gelin görün ki bu yüz yaşına rağmen, insan hakları ve demokrasi alanı gibi önemli başlıklarda hep sınıfta kalmaya devam ediyor.

AB sürecini iktidarın ustaları kulak ardı etti.

Güya AB Türkiye ye çifte standart uyguluyor. Çifte standart her neyse işte.

Ama kendi yönetimini bir kez sınamayı denemedi.

Bu yüzden AB’den yönünü tersine çevirerek, devam ettiği yolunda önüne kim geldiyse ezip geçmeyi tercih etti.

Halkını açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ederken, çıkıp işsizlik sorununu bitirdiklerini şov yaparak anlattılar. Bu durum bu ülkenin kendi iç işleyişinin beceriksizliği.

İnsanlar asgari ücretle devletin sonsuz bereketi ve şefkatiyle debelenip duruyor çünkü.

Sokağın dili adeta kesilmiş durumda.

Kim sokağa inse ya “terörist” ya “çapulcu” damgasını yiyiyor.

Dünyanın tanık olmadığı yeni yeni yakıştırmaları hiç saymıyorum.

Ya alkış tutup açlık sınırı altında yaşamayı kabul edeceksiniz ya da sesiniz çıktığında bir kanca takıp, devletin bütün argümanlarıyla üstünüze saldıracaklar.

Polis, asker, yargı, vergi gibi kurumları adeta insanları bastırmak, sindirmek, tehdit etmek, hapse atmak, vergi cezaları çıkarmak, mahkeme mahkeme süründürmek için kullanıyorlar.

Meydanlara topladıkları insanlara martaval okurken inceden inceye de mahkum etmeyi, köleleştirmeyi dayatıyorlar.

Ülke tarihinde hiç bu kadar demokrasi görmemiş gibi, alanlarda, televizyonlarda yurttaşa sesleniyorlar.

Oysa tecavüz ve kadın cinayetleri hiç bu kadar fazla olmamıştır.

Türban meselesini mesele olmaktan çıkardılar belki, ama kadının özgürlüğü, kadının demokratik yaşam haklarına bu kadar çirkince saldırıyı ömrü billâh kimse görmemiştir.

Açık saçtan, kısa etekten dem vurup, erkek tecavüzcülere de neredeyse göz yumuluyor. Çocuklara kamu personelinin de içinde olduğu sürüler tarafından tecavüz edilir ama her ne hikmetse “rıza” deyip çocuklar suçlu kimliğine kavuşur.

Cezaevleri, yaşlı bakım evleri, kimsesiz çocukların yaşadığı yerlerde ard arda skandallar patlıyor.

İnsan hakları, insan onuru, demokrasi ayaklar altına alınıyor her geçen gün.

Ve o kangrene dönüşen Kürt meselesi.

Cumhuriyetle birlikte, her gün konuşulan ve bir türlü çözümü bulunmayan Kürt meselesi şu günlerde bir hal çaresine bakmak üzere yeniden konuşulmaya başlandı.

Belki çözülür umudu da hiç bu kadar çoğalmamıştı.

PKK gerillalarının geri çekilmesi ile somut bir adım da atıldı.

PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşmeler de bir diğer somut adım olarak bilgi hanemize oturdu.

Ancak bundan öteye gidilemedi.

Tıpkı Türkiye’de ki diğer meseleler gibi bu meselede ciddiye alınmamaya başlandı.

Kürt bölgelerinde, günün modernizasyonuna uğramış karakolların inşası patlak vermeye başladı. Neredeyse her hakim tepeye bir karakol/kalekol yapılmaya başlandı. Oysa Kürt meselesinin çözümü karakol/kalekolsuz, askersiz, polissiz çözüm bekliyordu.

İnsan haklarında iyileştirme, hukukta adil düzenleme, siyasette demokratik bir arayış ile çözümü öngörülen Kürt meselesi son hız baskı ve tehdit unsurlarıyla kuşatılıyordu.

Sıkıyönetimli zamanlarda bile şimdiki kadar yol araması ve insanların üstünün

aranması görülmemişken bu çözüm süreci denen süreçte akla mantığa zor gelecek uygulamalar başlatılmış oldu.

Rambovari polisler bacaklarına taktıkları silahlarla adeta kendini kanun üstü kahraman edalarına sokuyor, biçim biçim bıyık bırakıp bazı siyasi parti kimliği olan insanlardan daha çok, açık beyan gösteri yapıyorlar.

Kendilerinde büyük bir imtiyaz gören kolluk kuvvetlerinin bu sorumsuz davranışları sayesinde belki başlangıcı olacak bir takım normalleşmeler tepetaklak oluyor.

Kabadayı tutumlar, karakol sevdası, kalekol hırsı derken, başlatılmış olan süreç çatırdamaya yüz tutuyor.

Hem Allah aşkınıza karakol/kalekol yapımı bu kadar mühim görülüyorsa, çözümden söz etmek samimiyetsizlik olarak algılanmaz mı?

Ustalar buna cevap verebilir mi?                 

Verirler mi bilmem!

Ama görülen o ki ne kadar kalekol o kadar samimiyetsizlik ve o kadar çözümden uzaklaşa anlayışı.

Sonuç: çözümsüzlüğe çanak açmak, çözümsüzlük ise ülkeyi giderek bloklaşmaya ve başarısızlığa sevk eder.

Dedim gitti…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
İrfan Sarı Arşivi