Necip Çapraz

Necip Çapraz

İçimizdeki canavar: Kan Davası

İçimizdeki canavar: Kan Davası

Yüksekova’da bugün meydana gelen cinayette bir kişi öldü, iki kişi de ağır yaralandı. Olayın insani boyutuna baktığımızda çok vahim bir durumla karşı karşıya kalıyoruz.

Hepimizin, okumuş veya okumamış aydın, cahil kısacası herkesin içinde aşiretçilik denen çağdışı düşüncenin zehirine rastlamak mümkündür. Bunun zamanla ortadan kalkması mümkün ancak yakın zamanda tarihimizden silinmesi zor görünüyor.

Bölgemizde yaşanan "çatışmalı" ortamdan dolayı aşiretçilik denen yapının yara aldığını gördük ama tamamen ortadan kalkmadı. Bölgede yaşayan insanların bir şekilde silahlanması bazen sorunların geri dönülmez sonuçlara ve acılara ulaşmasına sebep olduğunu görmek mümkün.

Basit kavgalardan sonra hemen silahlar çekilir ve insanlar ölür.

Basit bir arazi anlaşmazlığı, alacak verecek tartışması birden insanların ölümü ve yaralanması ile sonuçlanır. Son yaşanan olay da arazi kavgasından bu güne geldi. Daha önce bir kadın, bugün ise bir aydın aramızdan ayrıldı. Bazen onarılmaz sonuçlar doğarken, sonuçta yine aydınların ve okumuşların hedef olduğunu görürüz.

Bu tür anlaşmazlıkların sonucunda "feodal" yapıdan medet umulur, bunlar da genelde çağdışı düşüncenin temsilcileri olan ağalardır. Tamamen adli olan vakaların önü kesilmeye çalışılır. Bu masum görünen durumda aslında birlerinin dişlerinin gıcırdadığını, iştahının kabardığını görmek mümkündür.Bölgede yıllardır oynanan oyunların bir versiyonu,verilen bedellerin bir başka yüzü...

Bu yapıyı daha kolaycı görmek mümkün ve en ufak bir kız kaçırma olayından bile onların para aldığını görmeyen duymayan yok. Dolayısıyla insanlar öldükçe, kan davası büyüdükçe birlerinin ekmeğine yağ sürüldüğünü ve onların siyasi itibar kazandırdığını görmek mümkündür. Bu yapı içinde kıvranan toplum sorunların çözümünde tıkanır. Ne kadar okursa okusun, ne kadar aydın olursa olsun toplumun öncülüğü bu insanlara layık görülmez. Yüz yıllık köhnemiş feodal zihniyet her acı ölümden sonra yaşam bulur. İnsanlarımız bazen, “iyi ki bu tür insanlar” var diye dua eder ve medet umar.

7 Ağustos 2006 tarihinde bu tür bir cinayete kurban giden siyasetçi-hukukçu aydınımız Cumhur Kesin anısına yazdığım makalem olan “Cumhur’a Vefa” yazısında bu konuda bir şeyler yapmanın gerekliliği üzerinde durmuştum. Kan davasına verdiğimiz son kurban eğitimci ve bir özel dersanenin kurucu müdürü Kerem Ölmez oldu.Susttukça canlarımız gidiyor.Her geçen gün bu konularda akıllanmadığımız ölümlerle belgeleniyor. Bu nedenle “kan davaları ve aşiretçilik” konularının “çağdışı” bir düşünce olduğunu vurgulamak için el ele vermek için geç kalmış sayılmayız.

Karanlığın düşmanı olan aydınların bu işe öncülük yapması gerektiğini düşünmeyen yoktur. Ancak, “bu konuda ne yaptınız?” diye sorarsam herkesten “hiç!” diye bir sesi duyar gibiyim.

 

Bir aydın daire müdürümüzün dediği gibi;
“Okuyan gençliğimizin %1’i okur ve topluma yararlı bir hale gelir. O %1’i  de kan davasından kaybederiz.”

Bugün bu olay gerçekleştikten sonra yine lanet yağdırmaya başladık. Ama iki gün sonra unutacağız gibi.

Basit bir adli vakayı aşiretçilik, silahlı çatışma ve öldürmeye kadar götürmemiz gericiliktir. Kendimizi hem hakim hem de savcı yerine koyduğumuz zaman kargaşa olur. Adalete güvenmek zorundayız. Bir sorunumuz varsa bu konuda çağın gerektirdiği adalete güvenmek zorundayız. Birileri bize “onu affet-bunu affet” deme hakkına sahip değildir. Sorunlarımızı yargı yoluyla halletmek zorundayız.

Keleşinkofumuz değil, adalet önündeki haklı veya haksızlığımız toplumda çözüm mercii olmalıdır.

Bir insanı 20 yıl okuduktan sonra bir keleşin 50 Yeni Kuruşluk mermisi ile öldürmemiz insanlığa sığmaz.

Bir aydının hayatı 50 Yeni Kuruş olmamalı…

Eğitimli,aydın kimliği taşıyıp hümanist değerlere sahip olan insanları öldürmek toplumun altına dinamit koymak demektir.

Bu nedenle önceki yazımda Hakkari barosu öncülüğünde bir çalışmanın ivedilikle yapılması gerektiğini dile getirmiş; tüm belediyeleri, aydınları, sivil toplum örgütlerini ve basını bu konuda ortak çalışmaya davet etmiştim. Özelikle bu aydın şahsiyetlerin ölümüne sebep olan “kan davaları” zihniyetinin sembolik de olsa çeşitli etkinliklerle ifade edilmesi gerekliliğine vurgu yapmıştım.

Toplum olarak “aşiretçilik ve kan davası” konusunu lanetlemeliyiz.

Bu konuda canımız acıyor, yeni canları yitiriyoruz. Bunun bedelini bugün de ödedik. Bugün keleş’ten çıkan kurşunlar sevilen bir eğitimci olan Kerem öğretmene sıkılmadı, o kurşunlar tüm Yüksekova halkının bağrına sıkıldı. Yüksekova’da bu olay tepkiyle karşılandı, gazetemize gelen okuyucu yorumlarından bir kaç tanesine yer vermek istedim;

A. Y.: “Gelişmiş toplumlarda insan olma çıtası yükselirken, sınırlar ortadan kalkarken, maalesef ülkemizde hele hele yöremizde hala orta çağdan kalma köhneleşmiş zihniyet olan feodalite, buna bağlı olarak körüklenen aşiret kavramları ve bunu izleyen kan davaları artık bölgemizin vaz geçilmez olguları olmuştur. Bunun tarifi yoktur yok, eğer isim koymak istersek bunun adı “vahşettir”.”

A.D.: “Cehaletin bedelini bir eğitimci öder mi? Yazıklar olsun böyle bir zihniyet ve bu zihniyeti besleyenlere... Yaşadığımız bu zamanda önümüze çıkan bunca engellere karşın kendi önümüze engel koyuyoruz. Lanet olsun böyle düşünceye. Artık yetti demenin zamanı geldi de geçti bile…”

Zerdüşt: “Bilinmeyen bir uçurumun kayalıklara bakan ürkütücü bir kehanetidir ölüm korkusu. Yaşamın yine sorgulandığı ama anlamsızlıkların gün yüzüne çıktığı saniyelerdir. Her şey boşmuş dersin oysa zamanın en dolu olduğu an da o andır. Bütün hayatın bir türkü seli gibi gözlerinin önünden akar tıpkı akarsuların hiç durmadan aktığı gibi... Artık yeter dedirten bu naralar yine çıktı meydana. Bu sefer farklı. Yüksekova son yıllarda kan davalarında bir taktik değişikliği yaşanıyor. Herkes en kaliteli cinayeti yapmak için yarışıyor. Tabi söz konusu bilime geldi mi ilk hedef o ve onun savaşçılarıdır. Eskiden ağaları öldürmeye çalışırlardı şimdi eğitimcileri. Çünkü eskiden en popüler yer ağalıktı oysa şimdi eğitim. Ama sakına kazandıklarını sanmasın bu köhne edebiyatlar. Eğitim sizin kafalarınızdaki demiri de eritecek. Bir gün gelecek sizin çocuklarınızın cebinde silah değil kalem dolaşacak. Ben bir öğretmenim Kerem hocalar aklımıza geldikçe siz mürekkeplerimizin içinde boğulacaksınız. Düşünecek zamanınız kalmayacak. Çünkü siz demode oldunuz. Sizin sattığınız kafatasları artık herhangi bir ücrete tabi tutulmuyor. Meslektaşımı derin bir saygıyla selamlıyorum. Size yöneltilen her kurşun aslından onların kendi çocuklarına ve özüne atmış oldukları kurşunlardır. Lütfen bu dünyayı düşünmeyin Kerem Hoca. Çünkü ölmeye giderken masanızda unuttuğunuz kaleminiz boş kalmayacak. Yazmaya devam edecek.”

Bedran Gever: “Bu tür olayları gördükçe neye yanacağıma şaşırıyorum. Yok edilen bilinçsiz, eğitimsiz bırakılan, feodal canavarın dişleri arasında bırakılıp yüzyıllardır bir birinin kökünü kazıyan bir halka mı yoksa gencecik yaşta, ömrünün baharında sevdiklerinin kollarından hepimizin yanından alıkoyulup toprağa gönderilen eğitim emekçisi bir arkadaşıma mı? Yolun açık olsun Kerem seni ve yaptıklarını unutmayacağız.”

Kan davası konusunda ayet ve hadisler..

*“Kim bir Müslüman’ı bilerek öldürürse onun cezası, içinde ebedi kalmak üzere gireceği cehennemdir. Allah ona gazap etmiştir, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır(Nisa,93)

*Hz. Muhammed’in veda hutbesinden bir bölüm; Ashabım ! …….. Eskiden câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu Rabia’nin kan davasıdır.

*Hz. Muhammed; “İki Müslüman silahıyla karşılaşırsa ölen de öldürülen de ateştedir.” diyor. Sahabeler; “Ya Resulullah öldüren öldürdü, öldürülenin ne suçu var?  Çünkü oda kardeşini vurma niyetindeydi?”diye cevap verir.(Sahih hadis)

*Hz. Muhammed: “Ey İnsanlar! Her câni kendi suçundan kendisi sorumludur. Hiçbir câninin işlediği suçun cezasını evlâdı çekmez. Hiç bir evlâdın suçundan da babası sorumlu tutulamaz.”

 

Kan davasından medet umanlar hüsrana uğrayacaktır. Çünkü

Şair Hasan Hüseyin'in dediği gibi "Kandan Kına Yakılmaz"

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
21 Yorum
Necip Çapraz Arşivi