İbrahim Genç

İbrahim Genç

Hrant nerede İstanbul?

Hrant nerede İstanbul?

Milenyum çağının görkemli kenti… Rengarenk ışıkların caddelerinden ahenkle aktığı kent… Nice kültürlere yuva olmuş kent, medeniyetler kenti… Hani şairin deyişiyle “O manayı bul da bul / İlle İstanbul’da bul”…. İstanbul…İstanbul…

Avrupa’nın Kültür Başkenti… Sen, İstanbul… Ne kadar güzelsin, ne kadar çirkin; ne kadar büyüksün, ne kadar küçük; ne kadar vahşisin, ne kadar masum?

Cevap bekleme benden? Bilmiyorum ki!

Ama geçen yıllarda caddelerinde dolaştım, temmuzdu. Caddelerden serinlik akıyordu, ikindi vaktiydi. Ben de aktım caddelerinden, usul usul… Aktım arka sokaklarına caddelerinin… Dar sokaklarda, eskiden barındırdığın kültür zenginliklerini aradım umutla. Okullar gördüm, Ermeni okullarını ve de evlerini. Uzun uzun baktım, dedim ki “Evler burdalar, onlar neredeler?”

Hrant nerede?

Toprağının üstündeki definelerden birini ne yaptın İstanbul? Sana olan sadakatinden dolayı hazır cennetlere gitmeyi reddeden bu adama sahip çıkamadın mı?

Evet, sahip çıkamadın!

Çünkü o adam, o caddede ve o saatte hâlâ çığlık çığlığa… Hâlâ İnsanların hangi dinden ya da kimlikten olursa olsun bu topraklarda birlikte yaşayacağını, yaşaması gerektiğini haykırıyor.

Haykırıyor : “Türkiyeliyim… Ermeniyim…İliklerime kadar da Anadoluluyum!”

“Sizin bu topraklarda gözünüz var.” diyenlere haykırıyor: “Evet, gözümüz var bu vatanın toprağında…Ama koparıp götürmek için değil, en dibine gömülmek için.”

İşte bu yüzden cenaze töreninde eşi Rakel Dink bütün yürek acısıyla Hrant’a sesleniyordu: “Sevdiklerinden ayrıldın, çocuklarından, torunlarından ayrıldın, burada seni uğurlayanlardan ayrıldın. Kucağımdan ayrıldın. Ülkenden ayrılmadın.”

Ama Hrant’ı anlamadılar, ırkçılıklarını bu ülkenin değerlerini vitrin olarak kullanıp gizleyenler… Bu çağda öldürmeyi konuşmaya yeğleyenler…

Belki de bunlar, Hrant’ın ülkesine samimiyetle bağlı olduğunu biliyorlardı. Hayatı tehlikede olmasına rağmen ülkesini terk etmemesi de zaten bu yüzden değil miydi? Onlar bunu fark edemeyecek kadar aptal olamazlardı. Ama onların bir görevi vardı yine: Vatan-millet Sakarya sloganlarıyla Hrant’ı halktan koparmak ve yeni vatan hainleri yaratmaktı. Çünkü bu ülkenin kaosa sürüklenmesi için ellerinden geleni yapanlar var maalesef.

Oysa konuştuğunda yüreği doluyordu. Sözcükler boğazına düğümleniyordu. “Ben Türklere nasıl hakaret edebilirim?” diye haykırıyordu ağlamaklı ağlamaklı… Elbette hakaret etmemişti. Ama okumayan ya da okuduğunu anlayamayan kuş beyinliler onu fişlemişlerdi artık. Halbuki mahkemenin görevlendirdiği üç kişilik bilirkişi heyeti, yazının bütünü değerlendirildiğinde bir hakaret unsurunun olmadığını söylüyordu.

Tabi gözlerini ırkçılık bürümüş biri bunu nasıl dikkate alsın ki… Milliyetçilik belası değil midir ki insanlar arası “diyalog”u kesen ve insanlar arasında ayrımcılığa, soykırımlara neden olan?

Hrant’ı öldürmekle de kalmadı milliyetçi vicdansızlık ve mantıksızlık. Hrant’a sahip çıkan yüz binlerin “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz” şeklinde haykırmasını bile saçma sapan bir şekilde yorumlayıp buna karşı çıktılar. Bir insanın sadece Ermeni kimliğinden dolayı, bununla ilgili düşüncelerinden dolayı öldürülmüş olmasını anlayamadılar. Bu ne biçim bir milliyetçilik ki o insanlarda vicdana dair ne varsa her şeyi öldürmüş.

Ki onlara sorarsan da ağızlarından “Allah, peygamber” ifadelerini düşürmezler. Kurban olsunlar bütün kutsiyetlere… Çünkü hiçbir kutsallık, kendimizden olmayanı öldürmeyi emretmez.

Sonuç olarak birleşik büyük bir Türkiye, Hrant’lara sahip çıkarak mümkün olacaktır. Milenyum çağında artık ilkel düşüncelerden sıyrılmalıyız. Çünkü yıllarca dışlama politikası, bu topraklardaki zenginlikleri yok etti. En azından geride kalanlara sahip çıkmalıyız.

Değil mi ama İstanbul?

Yoksa kolay mı bu topraklara “Uygarlıklar beşiği Anadolu” demek ve sana İstanbul, “kültür başkenti” demek?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
İbrahim Genç Arşivi