Necip Çapraz

Necip Çapraz

Hakkari Üniversitesi'nde neler oluyor

Hakkari Üniversitesi'nde neler oluyor

Hakkarililer olarak birlik beraberliğimizi eğitim, sağlık, üniversite, hizmetler noktasında da göstermeliyiz. Aslında birey olarak da yapacağımız çok şey var. Hepimiz mutlaka bir sivil toplum örgütüne bir şekilde bağlıyız. Hakkari’ye atanan bürokratların hantal hizmet anlayışına müdahil olabiliriz. Sıkıntılarımız ortaktır. Yaşam alanlarımıza da dikkat edip seçtiklerimiz ve bürokratlarımız üzerinde ağırlığımızı koyabiliriz. Hiç kimse halka hizmet noktasında halkın menfaatlerine aykırı hizmet yapmamalı ve yapamazda. Yeter ki sesimiz çıksın, yeter ki bağlı olduğumuz sivil toplum kuruluşu veya siyasi partilerimizde örgütlülüğümüz olsun. Kimse halka danışmadan hizmet yapmasın; ne vali, ne rektör, ne milletvekili, ne belediye başkanı ne de bağlı olduğumuz sivil toplum kuruluşu.

Mesela son günlerde çeşitli iddialarla halkın gündemine giren ve 6 yıldır bir arpa boyu yol alamayan üniversitemizden verim almadık, alamıyoruz. Koltuğuna yapışan atanmışları sorgulayan yok. Onlar da kendi bildiklerini okuyor. Nedense Hakkari üniversitesi ile beraber kuruluşuna karar verilen üniversitelere bakın bir de bizim üniversitemize bakın. Herkes konuşuyor ama kimse bir şey yapmıyor. Şuanda bile bazı bölümleri başka illerde, nerdeyse adı “taşımalı” üniversiteye çıkacak.

Hakkari Üniversitesi açıldığında hepimiz buna sevindik. Üniversite 7’den 70’e herkesi heyecanlandırmıştı. Çünkü bununla Hakkari’nin artık bilim, sanat ve diğer birçok dalda profesyonel olarak üretime geçeceği düşünülmüştü. Bu projeye göre daha önce Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı olan Hakkari Meslek Yüksekokulu ve Yüksekova Meslek Yüksekokulu Hakkari üniversitesi çatısı altında birleştirilip dev bir üniversite haline getirilecekti. Tabii başta rektör olmak üzere 6 yıldır görev yapan valiler, milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları, basın kuruluşları, mevcut iktidar ve muhalefet il başkanlarının basiretsizliği ve/veya vurdumduymazlığından dolayı bu amaca ulaşılamadı.

Birileri üniversitede neler oluyor diye bir açıklama yapsın.

Kendi haline bırakılan üniversite sadece Başbakan’ın miting meydanlarında politika malzemesi olarak kullanılmasından öteye geçmiyor. Bugün üniversitede adam kayırma ve yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkarken aynı zamanda üniversite, paralel yapının at koşturduğu bir yer olduğu iddia ediliyor.  Tabii bu sözlerime hemen itirazlar yükseliyor; fakat biraz halka kulak kabartılırsa bu hemen anlaşılır. Beyler hoşunuza gitse de gitmezse de halk üniversiteyi böyle görüyor. İnanmıyorsanız biraz paraya kıyın, halkın arasında bir anket yapın. O zaman gerçekleri verilerle görür ve biraz yüzünüz de kızarır.

Üniversitenin bu hantal yönetimi Cumhurbaşkanı ve Başbakana bildirilmiş ve henüz bir şey yapılmamış…

Yaklaşık bir aydır üniversitede cereyan eden son entrikaları gözlemliyor ve insanlarla konuşup ne olup ne bittiğini onların gözünden anlamaya çalışıyorum. Gerek halkla ve gerekse  üniversite personelleri ile yaptığım görüşmelere bakılırsa durum vahim. Bu nedenle de durumun Başbakan’a ve Cumhurbaşkanı’na bildirildiğini elime geçen bir belgeden de anlamış oldum. Başbakanın bu kadar ballandıra ballandıra anlattığı üniversitenin şimdiye kadar bir “tabela üniversitesi” ötesine geçmediğinden bilgisi olduğunu tahmin etmiyorum. En son dün gazetemizde de çıkan Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Mehmet Baş üniversite ilgili basın açıklaması vahim durumu gözler önüne serdi. Açıklamada dile getirilen şeyler yaptığım araştırmayla uyuşan iddialar. Bütün bunlar hem toplumumuzun, hem atanmışların ve hem de seçilmişlerin üniversite konusunda fazla duyarlı olmadığını gösteriyor.

Hakkari yöresi başlı başına bir “açık hava” üniversitesidir..

Hakkari Üniversitesi için halihazırda alt ve üst yapı çalışmalarına bakılırsa 6 yıldır pek bir ilerleme olmadığını söyleyebiliriz. Oysa Hakkari kültür dokusu, jeopolitik yapısı (iki ülkeye sınır ve Ortadoğu’ya en yakın nokta), yer altı madenleri, dağlık yapısı ve ekolojik flora açısından bir kent. Bunun yanında mera hayvancılığı potansiyeli, uzun süreli kar yağışı ve zengin fotojenik yapısı ile kültür ve doğa turizmi alanlarındaki bölümlerle hızlı bir gelişme gösterebilirdi. Bunun için zaten var olan veriler üniversitenin gelişmesi için çok da çaba gerektirmiyordu. Nice filmlere, türkülere, şiirlere ilham olmuş yöremiz her nedense Üniversitemizi 6 yıldır hiç heyecanlandırmamış.

Rektörler tecrübesiz mi?

Hakkari Üniversitesi Rektörü Prof. Dr Ebubekir Ceylan deneyimden yoksun ve hiç bir yerde idarecilik yapmamış. Ceylan’ın üniversitenin işleyişini bilmeden buraya gelmiş olması üniversiteyi  de zor duruma bırakmasına neden olmuştur. Bu anlamda başarısızlığın gerekçesi ise altı yıldır ortada, en önemlisi yılan hikayesine dönen kampus yapımıdır. Yüksekova’da da işler hiç yürümedi, çevre düzenlemesi ile ilgili ihale de iptal edildi.

Rektör Ceylan’ın Hakkari’ye gelmesinde hangi sendika öncülük etti?

Önceki Rektör Belenli, Ceylan’dan daha fazla oy almasına rağmen Cumhurbaşkanı Ceylan’ı atadı; çünkü araya bir sivil toplum örgütü girdi, Ceylan’dan yana lobi faaliyeti yürüttü. Aslında sözkonusu sorunların baş sorumlusu o sivil toplum kuruluşudur. Çıkıp halka özeleştiri vermezlerse o kuruluşun adını biz açıklayacağız.

Hakkari üniversitesi’nde “yok” çok..

Kampus yok,  bina yok, derslik yok, hoca yok, hocanın kalacağı bir yer yok ve laboratuar yok. Üniversitede ekip ruhu yok. Projeler, stratejiler oluşturulmuyor. Proje yapacak işe göre insanlar buraya davet edilmiyor, tanıtılmıyor. Üniversitenin alt yapısı gelişmiyor ve üretim de yok. Üniversitede bir jeoloji profesörü var, onun da önü kapatılıyor. Adeta Hakkari’den de kovuluyor. Oysa Prof. Dr. Mehmet arazide çalışmalar yapıyor ve analize gönderiyor. Madencilik yapan insanlara maden sahalarındaki veriler konusunda yardımcı oluyor. Çalışmalarında topluma doğrudan hizmet ediyor. Bilimsel görevi de zaten mesleki açıdan fakültenin gelişmesini sağlamaktır.

Jeoloji profesöründen ne istiyorsun?

Gelin görün ki Hakkari’nin en büyük iş kolu olan jeolojik yapısının değerlendirmesine rektör destek vermiyor. Basit bir projeksiyon cihazı bile alamıyorsa, temin edilmiyorsa, “uygun değildir” deniliyorsa, buraya basit bir ihtiyaç malzemesini, laboratuarı kurmak için gerekli malzeme talep ediyorsa bu çeşitli mazeretlerle alınmıyorsa ekip ruhu yok demektir. Ki Hakkari’de maden araştırmaları için bir laboratuar gerekmez mi? 5018 yasayla dekanın da harcama yetkisi olmasına rağmen müdür de, daire başkanı da, rektör de harcama yetkisine sahiptir. Tüm bu yetkilerin hepsi şuanda sadece rektörün elinde olduğu söylenmektedir.

Rektör diktatörlük mü yapıyor?

Ekip ruhu olmayan, her kesin birbirinden şüphelendiği tek adamlık ruhuyla bir üniversite gelişmez. Oysa biz özgür ve bağımsız üniversiteler olmadan ilmi gelişmelerin olmayacağını adımız gibi biliyoruz. Bu kadar huzursuzluğun olduğu bir yerde siz burada insanları tutamadığınızda burada insanlar çalışmaz. Rektörün bu tutumuyla hiç kimse çalışmaz. Öyle çıkıp da esnaflarla oturup, gülüşüp şel u şepik giyip,  üç ile beş kişiyle tokalaşıp bunu bu topluma bir hizmet olarak gösteremez. Bilimsel bir hizmet olarak sunamaz. Çalışmalarının resmen kanıtları somut delilerinin ortaya çıkması gerekir. Bu memlekete hoca istersek ve bunlar gelirlerse çok şeyler yapılabilir; çünkü çok şey yapılmaya ihtiyacı olan bir şehirdir Hakkari…

Yüksekova’da üniversiteye 1 milyon 200 bin metre kare arsa bağışlandı, arsaya 3 yıldır bir fidan bile dikilmedi..

Eski Rektör Belenli ile günlerce bedava arsa aradık. En son  Yüksekova’da Yüksekova Haber’den ben ve yazarımız Esnaf Odası Başkanı irfan Sarı’nın da devreye girmesi ile bir milyon 200 bin metre kare arsa bulundu. Bu arsayı insanlık tarihinde örnek olabilecek bir olgunlukla bağışlayan Güçlü Köyü (Peylan) halkının, muhtarının ve köyün büyüğü İdris Öner’in fedakarlığı unutulmamalıdır. Hakkari tarihine altın harflerle yazılması gereken bu davranışı takdir etmemek nankörlüktür. Yüksekova’nın en güzel yerinde bulunan bu arsa aslında paha biçilmez bir değere sahip. Köy halkı kendi merasından feragat edip fedakârlık göstererek ilim irfan yuvasının kendi arazilerine gelmesi için büyük bir karar verdiler.

Yüksekova halkına Tıp Fakültesi ve bunun dışında birkaç fakülte daha açılacağı sözü verildi. Ama yıllar geçti, o söylemler yalan çıktı.

Ancak Peylan halkının bu fedakarlığına rağmen yıllardır bu arsaya bir tek çivi bile çakılmadı.

Düşünün ki Türkiye’de 150 bin nüfusa sahip ve 2 ülkeye sınır olan bir yerde hâlâ bir yüksekokul bile yok. 20 yıldır kağıt üzerinde açık görülen okulun “hayali” bir proje olarak kalması aslında utanç vericidir.

Şemdinli ve Çukurca için 6 yıldır en azından birer yüksekokul projesi hazır olmalıydı.

 Fuhuş olayı bir kumpas mıydı?

Hakkari, üniversiteyle ilerlemesi gerekirken 2013’ün son aylarında Hakkari Üniversitesi sözde fuhuş olayı ile Türkiye gündemine girdi ki bununla halk olarak utandık. Aslında düzmece ve kumpas kokan bu tezgahın gerçek olmadığını düşünüyorum. Şimdi böylesi bir fuhuş olayını rektörün bilmemesi mümkün değil. Aldığım duyumlara göre 6 ile 7 ay öncesinde haberi olan birisi, iddialara göre emniyetten söylemişler, savcılıktan söylemişler. O da“siz hal edin” demiş.

İddianamenin bir bölümünü okudum. Gördüğüm kadarıyla çok ciddi bir şey yok. Mağdurların ciddi anlamda sıkıntıları var. Bana göre bu işin birinci derecede sorumlusu rektördür. Tüm öğretim görevlileri, öğrenciler ve Hakkari halkı töhmet altında kaldı. Bu işin sorumlusu niye rektör diyorum? Çünkü bu tür olaylarda daha önce haber alındığına göre bir idareci bu tür olaylarla ilgili olarak kurum içinde de soruşturma açar.

Üniversite yöneticilerini ve kurulunu toplayıp “Arkadaşlar birtakım olaylar duyuyoruz, davranışlarınıza, uygulamalarınıza, çalışmalarınıza dikkat ederseniz, hem üniversitede açısında hem bölge açısından daha iyi olur. Olumsuz şeyleri mümkün olduğunca yapmayın, buna fırsat vermeyin, sizde bu işe alet olmayın” derseniz çok faydalı olabilir. Şimdi bunu demeyip “ben bunların canına okuyacağım” demek bana doğru gelmiyor. O pozisyonda olan bir rektörün istifa etmesi gerekirdi.

Uyuyan rektör istemiyoruz…

Bir bucuk yıldır bu üniversiteye ne profesör ne de öğretim görevlisi geldi. Öğrenci sayısı artmadı. Fiziki mekan durumu artmadı. Haziran 2013’te de “kampus binalarını bitireceğim” denildi ama şu anda Mart 2014’teyiz ve halen bitmedi.

Boş binan olmasına rağmen kiraya bir trilyon civarında kira ödüyorsun…

Merzan Mahallesi'nde Vakıflar Müdürlüğü'nün 14 milyon harcayarak üniversitemize bağışladıkları sosyal tesisi çürümeye terk ettiniz. Binayı atıl duruma sokarak kirada oturup başka adama yılda yaklaşık bir trilyon menfaat temin ediyorsunuz. Eskiden giden rektör İbrahim Belenli ile iç içe diyorlardı, sen de aynısını yapıyorsun, değişen bir şey yok. Yerin bitmiş, oraya taşınmıyorsun.

Merzan’daki 140 odalı 250 yataklı sıfır, bitmiş bir binanız var. Yetmiyormuş gibi iddialara göre polise vermeye çalıştın, yok müftülüğe vermeye çalıştın, farklı kurumlara vermeye çalıştın. Gel de kızma, 70 dönümlük arazide bitmiş binaya sahip olduğu halde buraya bir şeyler yapılmıyor. Yönetim kurulu var ama bütün kararları kendi başına alıyor. Üniversitenin burada gelişmesine bu adam ciddi anlamda engel değil mi?

Üniversitenin çok eksiği var…

Peki soruyorum fiziki mekânlara ihtiyacımız var mı, var. Akademik elemanlara ihtiyacımız var mı, var. Akademik çalışmalara ihtiyacımız var mı, var. Toplumun bilinçlenmesine, burada ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm bulacak toplantılar, konferanslar yapılması gerekmez mi, gerekir.

Kampus binasını hangi şirket aldı, neden inşaat bitmiyor?

Tüm iddialara bakılırsa insanın aklına “Hakkari Üniversitesinin gelişmesini engelleyecek ve oluşacak birtakım rantlara göz yumması için mi geldi?” sorusu akla geliyor. Mesela çok basit kampus inşaatı için Kaldırımoğlu şirketine verilmiş, Kaldırımoğlu şirketinin Başbakan’a çok yakın olduğu iddia ediliyor. Örneğin 25 milyara almışsa 20 milyara birine veriyor, 20 milyara da halen başka bir taşerona veriyor aralarında paylaşıyorlar, sonrada işler böyle kalıyor.  Kaldırımoğlu firma alt yükleyicide Tarlıoğlu üç yıldır hiçbir şey yapmadı, kimsenin gıkı çıkmıyor. Bu da ciddi iddialardan biri…

Hakkari medyası neden susuyor?

Gazeteci olarak bizlere gelen eleştirileri de dikkate almamız gerekiyor. Başta Yüksekova Haber ve Hakkari merkezde bulunan 20 gazete neden bu işlerin üstüne gitmiyor eleştirisi halkın dilinde. Gazetecilerin de üniversiteden rant elde ettiği ve dolayısıyla bu nedenle sustuklarını halk söylüyor. Yüz civarında gazetecinin görev yaptığı bir ilde toplumun menfaatine zarar veren kurumların eksikliklerini söylememek ve bunu toplumla paylaşmamak gazetecilik etiğine uymaz.

Hakkari’de görev yaptığı beş yüz günün kaç günü Hakkari’de görev başında oldu?

Rektörün pek Hakkari’de kalmadığı sürekli il ve yurt dışına çıktığı söyleniyor. Rektör bir buçuk yılın yaklaşık 500 gününde kaç günü üniversitede görevinin başında geçirdi? Geçirmediyse nerelerde geçirdi, ne tür hizmetler yaptı, hangi yurt dışı üniversitelerde bilimsel projeler anlaşması yaptı? Bu iddiaları cevaplaması gerekir.

Rektör üç dekanlığı neden doğrudan kendine bağladı?

Rektör Ceylan İlahiyat, İktisat ve Mühendislik bölümlerini neden kendisine bağladı? Bu akademisyen profesörlerin motivasyonuna engel değil midir?

Hangi ülkelerden ilahiyatçı transfer etti?

Yukarıda anlatmaya çalıştığım durum ile alakalı Hakkari’deki yetki sahibi herkes duyarlı davranmalı, rektör üniversiteyi şeffaflaştırmalı. Hakkari Üniversitesi Hakkari’nin gerçekliğine uygun projeler üretmeli ve bu konuda bölümler hazırlanmalı. Hayali söylemler ve hayali rektörler istemiyoruz. Laf değil icraat istiyoruz.

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”

Böyle giderse “Tabela üniversitesi” söyleminden öteye geçemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
88 Yorum
Necip Çapraz Arşivi