İrfan Sarı

İrfan Sarı

Ergenekon üzerine

Ergenekon üzerine

Bir kamyonun Türkiye"de milyonlarca araç varken gidip anlı şanlı Mercedes marka otomobili biçmesi üzerinden yükselen tozlar dün gibi Türkiyelilerin hafızasındadır.


Otomobili açıp bakınca; ortalığa dökülenler için yazılıp biçilenler neleri anlatmadı ki. Hele o otomobilden neler çıktı neler…

Çatlılar…
Müdürler…
Vekiller…
Silahlar…
Ve cam kırıkları…

Suyu ısındı denilen “derin devlet” derin bir yara almışa benziyordu. Fakat bu yaralarından tez elden kurtulanlar onlar oldu. Dokun-amadılar.

Yıllarca birikmiş negetaif bir enerji boşalımı gibi rahatladılar ve ardında rahatlayan bir edayla yollarına devam ettiler.

Ülkenin her yeri tedirginlikler içinde tir tir titrerken kaldığı yerden devam eden anlayışın bu titremelerde ne kadar etkin olduğunu da anlamakta zorlanmıyoruz. Artık adım başı türeyen “çetelerin” çek senet mafyalarının namı/samı cezaevlerinden bile duyulmaya başlaması çok gecikmedi. Çünkü vatan millet edebiyatıyla bu davranışlarını örtbas etmek son derece kolaylaşıyordu.

İş o kadar boyutlanacak ve haber merkezlerine gelen haberler bunlardan nemalanacak ve bazı gazetecilerde sadece bu gibi olayların gazetecisi olur duruma gelecekti. Halk inim inim inlerken onlar katlarda, yatlarda, magazin fısıltılarında peçete gibi sevgili değiştirecek duruma geleceklerdi.

Anadolu emekçilerinin tarlalarındaki meyve sebzeden tutun beslediği hayvanın etine kadar pazarlarda sözü olacak iş bitirecek, taktik belirleyecek, yandaş toplayacak ve yaşamlarına son hız, son model araçlarla devam edeceklerdi. Buda “vatanperver” olmanın mükâfatı olacaktı.

Daha hayatın başındaki gençleri “kan” kokularına salacak: ellerine tetiği tutuşturduğu zaman, ölüm en adam olacak adamı vurur hale gelecek, hayatında sadece gerçekleri yaşadığı toplumla paylaşmayı esas alan aydın yazarçizer gazeteciler sokaklarda infaz edilecek ve bu infazlarda hep bu sübyanlar kullanılacaktı.

 

Anlaşılması zor ve bir o kadarda garip nikâhların silah üzerinden yemin ettirilerek kıyılması ise aslında bu halkın değerlerine nasıl fütursuzca saldırıldığını ve duygularının nasıl suiistimal edildiği açığa çıkıyordu.

 

Bu zaman diliminde düşmanlık her yerde, her fırsatta körüklenmiyor Ahmet Kaya tişörtü giymenin cezalandırılması gerektiği kanaati bile oluşturuluyor.

 

Pilot şehirler bu tip saldırıların yoğunlaşmasına vesile oluyor demokrasi talebi yapan insanlar polis zoruyla linçlerden çekip çıkarılıyor. Ve yetmezmiş gibi saldıranlar yerine saldırıya uğrayanlar hakim ve savcılar karşısında kendini buluyorlardı.

 

Bu gün hala değişen bir şey yok!...

 

Kürt gençleri okudukları üniversitelerde saldırılara maruz kalıyor ve okullarına bırakıp yaşamlarını kapalı kutuya çeviriyorlar. İdeallerinin önüne çekilen bu davranışın karşısında kendisi için var olan devletin kılını kıpırdatmamsı onu kendisinde oluşan ve şimdi de perçinleşen yargıya götürüyordu.

 

Devletin varlığına rağmen ve devlet organları olan kolluk kuvvetlerine rağmen Jitem diye yeni bir ağın oluşturulması neden gerekliydi bilinir/bilinmez ama bilinen bir şey var oda bu oluşumun sürekli ülkeye soğuk terler döktürmesi.

 

Yakın ve uzak olayların gelişim seyrine bakıldığında umutsuzluğun hat safa da olduğunu görürürüz. Mesela Yüksekova çetesi, Şemdinli olayları ve sususrluk…

 

Onun için Ergenekon olayında gözaltına alınıp tutuklananların demokratik bir ülke için çırpınma belirtisi olmayan ülkemizde dışarı çıkmaları da an meselesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
İrfan Sarı Arşivi